Üniversiteyi hocalar değil işletmeciler yönetmeli

"Bir hoca yönetici olursa hocalığı, bir doktor yönetici olursa doktorluğu biter" diyen Doğanata, iş idare etmenin çok farklı bir alan alan olduğunu söyleyerek profesyonel yöneticiliği işaret ediyor. 45 yıllak eğitimci Doğanata, hayatını ve yaşadığı üzüntüleri anlattı

AHMET VELİ OLGUNDENİZ
Necdet Doğanata, İzmir'de eğitim sektörünü 45 yılını vermiş son derece saygın bir isim. Kendisi ile Yeni Asır TV'de yayınlanan İş ve kariyer programımda bir söyleşi yapmıştım. Aradan uzun bir zaman geçti. O zamanlar proje aşamasında olan İzmir Üniversitesi kuruldu ve yol aldı.
Bu defa yeni Asır'da değil mütevelli heyeti başkanı olduğu İzmir Üniversitesi'nde konuştuk. 1934 doğumlu olan Doğanata'nın hayatı aslında bir azim ve başarı öyküsü.
- Bize biraz eğitim döneminizden bahseder misiniz?
İstanbul Karagümrük'te ortaokulu bitirdikten sonra Vefa Lisesi'ne yazıldım. O zamanlar lise okumak zordu. İki ayrı diploma almanız gerekiyordu. birisi sınavları geçme diğeri ise olgunluk diploması. Ve tabi liseler 4 yıldı o zamanlar. 50 yıl aradan sonra şimdi tekrar 4 yıla döndüler. Liseden sonra hukuk okumaya karar verdim ve Ankara Hukuk'a yazıldım. Hukuku seçtim çünkü özel sebeplerimden ötürü çalışmak zorundaydım. O zamanlar hukukta devam zorunluluğu yoktu.
- Kaç mezunusunuz?
1957 mezunuyum ben. Yani yarım asırlık avukatım. 1958'te mezun olur olmaz İzmir Barosu'na kaydolarak avukatlık ruhsatımı aldım. İlk sekiz sene faal olarak avukatlık yaptım. O kadar başarılı oldum ki bu bana Türkiye çapında bir şöhret getirdi. Avukatlıktan vazgeçtiğimde 150 dosyam vardı mesela.
- Fatih Koleji ile ilginiz nasıl başladı?
1965 senesinde ise Almanya Heilderberg Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne anayasa hukuku üzerine doktora yapmak üzere gittim. İki yıl kadar burada tez çalışması yaptım. Hatta anayasaların önsözleri üzerine bir çalışmaydı benimkisi. Ancak o dönemler evlenmiştim de. Bir keresinde İzmir'e döndüğümüz de kayınpederim Ali Rıza Güven ve üç beş tüccar arkadaşı Fatih Koleji'ni kurma çalışmalarına başlamışlardı. 1967 senesinde faaliyete geçecekti. Bana siz işletmeci olarak işin başına geçebilir misiniz? diye teklif ettiler. Tabi bu teklifi kabul edince hukuk doktorasını tamamlayamadan ülkeye geri döndüm.
- Hayırlısı olmuş galiba?
Elbetteki öyle. Bakın ben kadere taş atmam. Böyle olması gerekiyordu ve oldu. Belki doktorayı tamamlasam. Şu an sadece emekli bir profesör olarak kalacaktım. Ancak Fatih Koleji'yle iş hayatına da girmiş oldum.
- Peki, siz bir hukukçusunuz eğitim sektörüne nasıl uyum sağladığınız?
Tabi okulculuğa başlayınca öğretmenliği de öğrenme zaruretimiz doğdu. Yani bu işte başarılı olabilmek için kendimi geliştirmem gerektiğini düşündüm. Tekrar üniversite sınavlarına girdim ve eğitim fakültesini kazandım. İstanbul Fitirtepe Enstitüsü'ne kaydoldum. Bu bölümü de dışarıdan okudum. Çünkü Fatih Koleji'nde işletme müdürüyüm. Benim için en kolayı Almanca öğretmenliğiydi. Ben de o bölümü bitirdim. Sadece sınavdan sınava değil arada derselere giriyor arkadaşlardan notlar alıyordum. Üç senede diplomayı aldım.
4-5 branşta öğretmenlik yaptım. Sonra da başmuavinlik, müdürlük gibi görevlerle kademeli olarak yükseldim. O günden buyana 45 seneyi doldurduk. Hayatım Fatih Koleji'yle geçti hep.
- Ya çocuklarınız? İki oğlunuz var sanıyorum. Onlar da sizin izinizden geldi mi?
Evet, iki oğlum var. Birisi endüstri birisi de elektronik mühendisi oldu. Onlar için neler yapabilirim diye düşünürken bir fırsat çıktı ve Manisa OSB'de bir yer aldım ve elektronik fabrikası kurdum. Orada kapalı devre kart imalatı yapılıyor. Tabi şu sıralar Çin faktörü onları da etkiledi. Ondan sonra internet servis sağlayıcı bir firma kurduk. Endüstri mühendisi olan oğlum şu an İzmir Üniversitesi'nin genel müdürü oldu.
- Peki ama bir endüstri mühendisinin üniversiteye genel müdür olması nasıl oldu?
İşte burada bir toplumun öngörülü olmasının önemi ortaya çıkıyor. Öngörülü olamıyorsanız bunun çok zararı oluyor. Şimdi pek çok özel okul var. Bu özel okulları kuranlar yarın bir gün çekilse veya vefat etseler okul ne olacak? Ailesinde başka birisi de yok ilginelecek. Kapanıp gider dolayısıyla. Biz zamanında özel okulları kuranların ailelerinin de bu okullarda görev yapmasını sağlayan düzenlemeler getirilmesi için uğraştık. Yani bu okulların devamlılığı için kurucunun ailesinden insanlar da görevler üstlenebilmeli. Yoğun uğraşlardan sonra sermaya şirketlerinde 5 yıl yöneticilik yapmış olanların bu okullarda genel müdür olabilmelerine olanak sağlayan bir madde konuldu. Yani bizim endüstri mühendisi o sayede genel müdür olabildi. Tabi genel müdür olunca kendisini eğitim alanında yetiştirmeye başladı. şimdi benden iyi özellikle kalite konusundaki çalışmalarıyla güzel işler yapıyor.
- Peki sizi üniversite kurmaya iten sebep nedir?
Çok ciddi bir ihtiyaç var. öğrencilerin büyük bir çoğunluğu yüksek öğrenim görme imkanı bulamıyor.

Gerici avukatı dediler
- Sanıyorum bir takım sıkıntılar yaşadınız okulu kurarken.

Malesef Türkiye'de insanlar çok ideolojik düşünüyorlar. Ben inançlı bir insanım herkese de söylüyorum. Ben Allah' inanırım, inanmayana da saygı duyarım. Tabi bizim bu inançlı duruşumuz o günün YÖK yönetimi üzerinde olumsuz bir takım endişeler yaratmış heralde.
Ben avukatlığımda da hep dindarların davalarına girdim. Hapse atılmış olan insanlar için mücadele ettim. o davalar dolayısıyla şöhretlendik. Savunduklarıma gerici, bana da gerici avukatı dediler. Böyle basit şeyler, ilkel duygu ve düşüncelerle davrandılar. Bu düşünceler bugünlere kadar sirayet etti malesef. YÖK mümkün olduğu kadar bahane bularak benim taleplerimi reddetti. İmkanlarınız yetersiz, vakfınız yetersiz, kaynaklarınız yetersiz gibi pek çok bahane bulundu.
Nihayet kaderin önüme çıkardığı bazı imkanlarla, eski doslarım ve arkadaşlarımın vasıtasıyla zamanın YÖK Başkanını ve cumhurbaşkanını aşmayı başardık. Şimdi 4 fakültesi, meslek yüksekokulu ve 830 öğrencisi olan bir eğitim yuvasıyız.
- Hocam uzun süren bir kariyeriniz oldu. Keşkeleriniz var mı?

Valla yaptığım seçimlerdden memnunum. Sadece şunu diyorum keşke benim önümü kesmeseydiler de şu üniversiteyi 15 sene önce açabilseydim daha fazla gençe eğitim verebilrdim. O gençlere eğitim vermemi engelleyenler için üzülüyorum.
Profesyonel insanlar işin başına geçmeli
- Üniversitelerde yönetimin hocalarda mı yoksa profesyonellerde mi olması gerektiği konusunda tartışmalar var. Siz ne dersiniz?
Bakın işletmecilik başka şey öğretmenlik başka şey. Bizim bakanlıkta hep öğretmenliği esas kılan bir sistem var. Okul müdürünüz, muavininiz dışarıdan olamaz mutlaka öğretmen asıllı olacak. Aslen öğretmenlikten gelmeyen onun idari kadrolarına da geçemez. Kesin hüküm bu. Bunu hep böyle uygulamışlar. Oysa bugün dünyada işletmecilik tamamen ayrı bir konu, eğitim ise tamamen ayrı. Bakın öğretmenden işletmeci olmaz. özel okul bir işletmedir onu işletmeyi bilen birisi yönetmelidir. Adam tarih öğretmeni koskoca bir işletmeyi yönetecek. Nasıl olacak bu? Şu ana kadar ki uygulamada öğretmenler içinden 'Sen kabiliyetlisin yaparsın, sen geç' diye insanlar atanmış. Tabi içinden yapanlar da çıkıyor ama bu iş şansa bırakılmamalı. Rekabetin ön plana çıktığı günümüzde her kurum kendisini en iyi yönetecek en iyi imkanları sunacak yöneticilerle yol almak zorunda. Deneme yanılma yapma lüksümüz yok.
Amerika'da üniversite yöneten rektörler işletmecidir. Hastanelerde de doktorlar başhekim olamaz. Doktor olmanın dışında hastane yönetimi diye branşlar var. Buralarda insanlar yetişiyor artık. İşletmecilik bugün bir bilim haline gelmiştir. Bir profesöre gel sen üniversiteyi yönet dediğiniz zaman bilimsel gelişmesini durdurmuş olursunuz. Doktorsa doktorluğu, mühendisse mühendisliği biter.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.