HÜROL DAĞDELEN
Kurban Bayramı'nın ikinci gününde konuklarımız kısa film alanında yaptıkları çalışmalarla tanınan Nurdan Tümbek Tekeoğlu ve Prof. Mehmet Tığlı...
Yapımcılığını Nurdan Tümbek Tekeoğlu, yönetmenliğini ise Prof.
Mehmet Tığlı'nın üstlendiği "İkiz Yıldızlar" filmi, son yıllarda ihmal edilen kardeşlik, tölerans, hoşgörü ve kadına şiddet gibi evrensel konulara vurgu yapıyor.
Film kısa film festivalinde finale kaldı ve 3 ödül kazandı... Hem Tekeoğlu hem de Prof. Tığlı ile keyifli bir sinema sohbeti yaptık.
BİR SİNEMA YOLCULUĞU
- Sayın Nurdan Tümbek Tekeoğlu, kısa filmler ve belgeseller üzerine haklı bir üne sahipsiniz, birçok kısa film festivaline katıldınız. Önce bu çalışmalarınız hakkında sizden bilgi alabilir miyiz?
- Aslında sinema yolculuğum Metro'da sinema öğrencilerine kısa film yarışması düzenlerken başladı. 9 sene düzenledik.
Daha sonra eşim Doğu Karadeniz Kadınları üzerine belgesel yapmak istediğini söyleyince, İFAKAT Belgeseli'nin yapımcılığı ile yola koyulduk.
Biliyorsunuz belgesel TRT Belgesel Yarışması'nda 2011 yılında ödül aldı.
Daha sonra 2013 yılında yine Orhan Tekeoğlu'nun yönetmenliğinde 1990 yılında Türkiye'ye ekmek parasını kazanmak için gelen bir Rus kadınının hikayesini anlatan ve Dünya Göç Örgütünden destek alan ve TAV, Turkmall, Varyap ve Selami Sarı'nın desteklediği 'Öyle Sevdik Ki Seni' isimli filmi çektik.
Film Moskova Film Festivali'ne seçildi ve birçok festivalden en iyi yabancı film ödülü aldı. 2015'te ise belgesele dönüş yaptık ve Çebi Vakfı ve Bizim Neslin Uşakları Derneği, Reis Gıda, Twigy, Vivident gibi firmaların desteklediği Karadeniz'in sıra dışı İnsanlarını anlatan Sıra Dışı İnsanlar belgeselini çektik. %O da dünyanın en önemli dağ kültürü festivali olan 64. Trento Film Festivali'ne seçildi ve Amerika'da Mountain Film Festivali'nden ödül aldı. Şimdi de 21.Portobello Film Festivali'nde Londra'da 17 Eylül'de The Muse'da, daha sonra ise İtalya ve Polonya'da çeşitli festivallerde Ekim ayında gösterilecek. 2016'da iki proje bitirdik. Biri Moskova Film Festivali Program Koordinatörü Evgenia Tirdatova ve Yasemin Pirinçcioğlu'nun ve benim yapımcılığımda dünyanın en önemli baleti sayılan Rudolf Nureyev'in Türkiye sevgisini anlatan Düşlerin Adası belgeseli. Belgesel Window To Europe Festivali'nde ortak yapımcılık alanında büyük ödül aldı ve yakında St. Petersburg Film Festivali'nde gösterilecek. Bu film ve belgesellerde hepsinde yönetmen Orhan Tekeoğlu.
İlk defa bir istisna oldu ve hem doktora hocam ve aile dostumuz Prof.Dr. Mehmet Tığlı'nın senaryosunu yazdığı İkiz Yıldızlar isimli kısa filme ben yapımcı, Orhan Tekeoğlu danışman oldu. Film hoşgörü, kardeşlik, kadına şiddet gibi evrensel konuları içerdiğinden 19 festivalde finale kaldı, 3 ödül aldı. Eylül sonunda ise Karadeniz'de Orhan Tekeoğlu'nun yönetmen olduğu yeni bir kısa film bitiyor. İsmi sürpriz.
KISA FİLME İLGİ VAR
- Kısa filmler konusunda ülkemizde, etkili çalışmalar yapılıyor, festivaller düzenleniyor. Bu çalışmaları yeterli buluyor musunuz, yeterli değilse neden, siz neler önerirsiniz?
- Yeterli buluyorum. Kısa film yarışmasını Türkiye'de özel sektör alanında ilk başlatan Selman Bilal'dir. Bilsar'ın sahibi. Daha sonra Metro 9 yıl düzenledi.
Onun arkasından Akbank ve şimdi birçok kuruluş. Yakın zamanda da Güler Sabancı mülteci kadın konusunda yeni bir kısa film yarışması açıkladı.
- Prof. Mehmet Tığlı ile gerçekten etkili bir kısa filme imza attınız, yaşadığınız zorluklar oldu mu, bu konuda neler söylemek istersiniz?
- Finansman kolay olmadı. Onu Fongogo'dan Ali Çebi ile tanıştırdım. İkimiz de netwörkümüzü devreye sokup, kitlesel fonlama ile 40.000 TL bütçe topladık ve çektik.
- Filmin özü hoşgörü ve tolerans üzerinde kurgulu... Filmi çekerken yaşamamızdan giderek kaybolan bu iki kavramı hatırlatmayı mı düşündünüz?
- Evet. Tolerans ve hoşgörü artık nostaljik. Bir de kısa film kadına şiddeti de kısa ama etkili anlatıyor.
- Siz filme yapımcı olarak emek verdiniz, kuşkusuz zorluklar da yaşadınız. Senaryonun sizi çeken en önemli unsuru neydi?
- Kadına şiddet. Ve şiddetin iki kardeşin yolunu nasıl ayırdığı.
İZMİR BİR DERYA GİBİ
- Türkiye'de kısa film izleyicisi oluştu mu, bu konuda neler söylemek istersiniz?
- Oluşmaya başladı. Örneğin Elif Dağdeviren Antalya Film Festivali'nde bunu çok güzel organize etti ve her uzun metraj filmden önce bir kısa film izlettiriliyor izleyiciye. İzmir de bu anlamda zengin, derya gibi.
- Filmin çekimleri ne kadar sürdü, bu süreçte başınıza gelen herhangi bir olay?
- Bir hafta sürdü. Şiddet sahnesi defalarca çekildi. Hepimiz gerildik çok.
- Filmin adı neden İkiz Yıldızlar, bunu açabilir misiniz?
- Bu soruyu yönetmene bırakalım.
- Her çalışma bir başkasını doğurur, bu filmden sonra bir proje daha var mı planladığınız?
- Orhan Tekeoğlu'nun kısa filmi bitiyor Eylül sonunda. Festivallere katılacağız.
Seneye bir belgesel, bir kısa film ve bir de uzun metraj hazırlıklarımız var. Kısa film Mayıs'ta İzmir'de çekilecek. Bir mübadele öyküsü.
- Aynı zamanda hocanız olan Prof. Tığlı ile çalışmak nasıl bir duygu?
- Hoş. Ben ondan pazarlamanın ilkelerini öğrendim doktorada. O da benden film yapımcılığını.
- Filmin İzmir'de gösterimi ne zaman?
- İnşallah seneye.
'İZLEYİCİSİNE SÜRPRİZ YAPAN FİLMLERİ SEVİYORUM'
- Sayın Prof. Dr. Mehmet Tığlı, sizi tanıyabilir miyiz?
- Ben aslında Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesinde akademisyenim.
Sinemayla ilgim klasik bir yanıt olacak ama çocukken başladı. Daha 11-12 yaşlarındayken izlediğim filmlerin olası devam filmleri için hikayeler yazardım.
Üniversitede okurken fakültemizin ilk sinema kulübünü kurmuştuk. Bir üniversite bünyesinde ilk ulusal uzun metraj Türk filmleri yarışmasını 1991 yılında benim önerimle biz düzenledik.
1993 yılında ise senaryo dalında ikinci oldum. Ancak birtakım sebeplerle sinema sektörüne girmekten vazgeçtim ve akademisyenliğe ağırlık verdim. Orhan Tekeoğlu'nun motive edici tavsiyeleriyle bu işe adım atmış oldum.
NEFRET SÖYLEMİ ÇOĞALDI
- Toplumumuzun en önemli sorunlarından birini, tolerans ve hoşgörüyü yönetmen olarak beyazperdeye aktardınız, bu konuda neler söylemek istersiniz?
- Maalesef toplumumuzda nefret söylemi giderek çoğalıyor. Bizim gibi olmayan, bizim gibi düşünmeyen, eleştiri yapan kişilere olan tahammülsüzlüğümüz hem psikolojik hem de fiziksel şiddet olarak kendini gösteriyor. Bir toplumu üstün kılan şey farklılıkların eşit koşullarda yaşam olanağına sahip olmasıdır.
Farklılık demek bir toplum için yenilik, heyecan ve gelişim demektir.
Rutin ve aynı olan fikirler, olgular durağanlığa ve sıradanlığa mahkumdur.
Sevsek de sevmesek de, inansak da inanmasak da farklılıkları yok etmek yerine hoşgörüyle karşılamak bir insanlık görevidir.
- Genç ve yetenekli oyuncularla yola çıktınız, oyuncu seçimini nasıl yaptınız?
- Oyuncu seçiminde oyuncuların geçmiş işlerine ve rol için uygunluklarına baktım. Ağırlıklı konservatuvar kökenli oyuncularla çalıştım. İçlerinde sinemada deneyimli oyuncular olduğu gibi ilk kamera deneyimi olan oyuncular da vardı. Oyuncularımın profesyonellikleri, ayrıca uyumlu, enerjik ve samimi olmaları çekimlerimizi kolaylaştırdı.
Oyuncularımız ile teknik ekibin uyumu da bu sinerjiyi yükseltti.
BÜYÜKADA TAM İSABET
- Filmin çekimleri Büyükada ve eski bir Rum yetimhanesinde, eski evler arasında gerçekleşmiş... Neden burayı seçtiniz?
- Malumunuz üzere Büyükada İstanbul içerisinde bir cennet köşesi. Tarih ve doğanın muazzam bir birlikteliği var. Bilhassa dünya izleyicisine farklı bir İstanbul köşesinden seslenmek de bir başka gerekçemiz. Filmimiz halen 19 uluslararası festivalde finale kaldı bile. Filmin hüzünlü ve otantik yapısıyla da örtüştüğü için Büyükada doğru bir tercih oldu. Trafik ve gürültü gibi unsurlardan arındırılmış olması sesli çekim yaptığımızdan avantaj sağladı.
- Bu filmin özü nedir, neden adı İkiz Yıldızlar?
- İkiz Yıldızlar aslında bir öykü kitabı olarak tasarladığım 'Sayılamayan Yıldızlar' adlı projemin ilk öyküsüydü.
Konusu itibariyle uzun metraja son derece yatkındı. Ancak kendimi uzun metraja henüz hazır hissetmemem ve öyküyü 17 dakikaya sığdırabiliriz öngörüsüyle kısa metraj çekmeye karar verdim. Filmin hikayesi sinir hastası annelerinin yaşadığı trajik bir şiddet olayı sonucunda birbirinden kopmak zorunda kalan ikiz kardeşlerin yıllar sonra bir araya gelmeleri, hesaplaşmaları ve nihayetinde sanıldığı kadar birbirlerine uzak duramayacakları üzerine kuruludur.
- Filmin en sarsıcı sahnesini oluşturan ve kardeşlerden birini ayrıca bir iç hesaplaşmaya iten temayı, film yayınlanana kadar neden bir sır olarak saklamak istediniz?
- İzleyicisine sürpriz yapan filmleri çok seviyorum. Öyküyü yazarken de aslında en önemli çatışma unsuru bu temaydı. Filmde de aynen kullandım.