Bazı insanlar vardır, hayatı güzelleştirir. Türkiye'nin ünlü Neyzen'i Kerem Tufan da o insanlardan biri. Ney için "Allah kelamının, kullarına gizliden seslendiği, herkesin -maalesef- işitemediği, güzel gönüllere temas eden bir haberci" diyen Tufan, tüm dünyaya bu eşsiz enstrümanın sesini duyurdu. Hz. Mevlana'nın doğduğu Afganistan'ın Belh şehri başta olmak üzere Kabil, Şibirgan, Mezar-ı Şerif başta olmak üzere dünya başkentlerinde ney üfleme şansına sahip oldu. Ünlü sanatçı Yıldız Kentler ile düet yaptı, onun önderliğinde, tüm müzisyenlerin "en zor" enstrüman dediği Ney ile otizmli çocuklara şifa dağıttı. Müzik terapisti kavramının dünyada hızlı yayıldığına dikkat çeken Kerem Tufan, oysa bu işin temellerinin İbni Sina, Farabi' ye dayandığını, ilk adımları Selçuklulardan başlamış bir kültür - bilim mirası olduğunu ancak bugün Türkiye'nin bu konuda ne eğitim veren ne de denetimli eğitimcilere sahip olmadığını, üniversitelerde bölümünün açılmadığını söylüyor.
Kerem Tufan, ayrılıkların sazı olarak da bilinen Ney'in bilinmeyenlerini anlattı.
ŞENER ŞEN ANLATTIRDI
Sizi ilk kim zehirledi? Müzikle nasıl haşır neşir oldunuz?
Çok ilginçtir, daha önce müziğe başlangıcı sorduklarında çok ortadan anlatıyormuşum. Lise yıllarından başlıyormuşum anlatmaya. Benim müzikal yolculuğumu anlatmamı öğreten isimdir Şener Şen. "Şu ney hikayesini anlat bize" demişti. Uzun uzun anlatmam için ağzımdan kerpetenle laf aldı diyebilirim. Aslında ona anlattığım kısmıyla birlikte 8 yaşındayken dayımın bana sünnet hediyesi aldığı küçük bir orgla başladı bu hikaye. Müziğe böyle başladım.
8 yaşında piyano ardından keman. Aileden kim sanatçı ruhlu?
Ailemde anne tarafında gerçekten ruhani duyguları yaşayan ve sanatla müzikle ilgilenen ve takdir gösteren bir taraf var. Anne tarafında, ailede halam akordeon, dayım bağlama çalardı. Müzik duyunca duygulanan sesleri güzel insanlar vardı. Anneannem, teyzem ve annemin sesi güzeldir. Sanıyorum anneden geçti. Keşke baba tarafından da olsaydı. O zaman harikulade bir sanatçı olabilirdim. Ama bu kadarı anne tarafından şanslı olduğum bir durum.
AYRILIKLARIN SAZI
Sizi onun dünyasına iten nedenler neydi?
Aydın-Ankara yolunda dinlediğim Yılmaz Erdoğan'ın sıla hasretini anlatan "Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan" şiirinde arkada gelen ney sesi benim için ayrılığı sembolize eden sesti. Sonra öğrendim ki ney de ayrılıkların sazıymış. Sonrasında nasıl bir enstrüman olduğunu merak ettim ve öğrenmek istedim.
Sanatçı olarak ney için nasıl bir tanımlama yaparsınız?
Ney, bence, dünyanın en mütevazı, en yalın enstrümanlarından bir tanesi. Bir kamış parçası ama sazlıklardan, vatanından koparılmış bir kamış parçası. Onun olduğu yere suyuna, yaprağına bir özlemi var. Bunun ötesinde manevi olarak inandığım, hissettiğim şey, biz neyzenler sadece katalizörüz. Evrenin, varlığın, birliğin, şefkatin, tasavvufun içinde barındırdığı güzelliklerin, Allah kelamının, kullarına gizliden seslendiği, herkesin -maalesef- işitemediği, güzel gönüllere temas eden bir haberci enstrüman. Ona nefes verenle hayat bulan bir enstrüman.
BİRBİRİMİZE EMANETİZ
Neyzen ile ney arasındaki aşk, karşılıksız bir sevgi mi yoksa platonik bir süreç mi? Nedir aranızdaki bağ?
Ben neyle birbirimize emanet edilmiş olduğumuzu hissediyorum. Bana hayatımda hem soyut hem de somut kapılar açtı. Kişisel gelişimimdeki etkisi çok özel ve barizdir. Neyle tanıştıktan sonra, Mevlana Hazretleri'nin felsefesini anlamaya çalışma sürecim hep neyin beni yönlendirdiği ve yol gösterdiği bir süreç oldu. Birbirimize emanet edildik diyorum. Çünkü hayatımın en zor zamanlarında benim sıkıntılı sürecimi değiştirmeme vesile oldu. 33 yaşındayım ve hayatımın yarısı ney ile geçti. 15 yaşında üflemeye başladım. Beraber lise okuduk. Askerliği beraber yaptık. Afganistan'dan Londra'ya kadar ney sesini dünyaya semaya duyurmak kısmet oldu bana. O yolculukların tamamı ney sayesinde oldu. Benim de ona sorumluluğum var.
Ney üflerken ne hissediyorsunuz?
Ben sazımı üflemek istediğim kadar insanların da duymasını istiyorum. Bu bir sorumluluk. Eğer herkes ney üfleyemiyorsa ve bütün müzisyenlerin kabul ettiği en zor enstrüman ney ise, bunu üflemek ve seslendirmek, katalizör olmak bir şans ise ben de o sorumluluğumu yerine getirmeye çalışıyorum. Çok klişe olacak ama ney vücudumun bir parçası gibi. Ney çantam benim olduğum her yerde, benimle.
Bütünleştik. Tanıyan herkes neyzenliğimle tanır. Platonik değil karşılıklı samimi bir aşk var aramızda.
HAYATIMA MANA KATTILAR
Pedagojik formasyon eğitimi de nereden çıktı?
Türkiye'deki şartlarda bir konservatuardan mezun olduğunuzda müzik öğretmeni olamıyorsunuz. Bir üniversiteden pedagojik formasyon eğitimi almanız gerekiyor. Yeditepe Üniversitesi'nin açmış olduğu sınavlara katılarak pedagojik formasyon almak ve yüksek lisans yapabilmek için kaydoldum. Ama bu sadece ailemi İstanbul'da kalabilmek için ikna etme sebebimdi. Bu sayede İstanbul'da hayatımı idame ettirmek için gayret gösterdim.
Müzikotizmin doğuşu nasıl oldu?
Kolejde eğitmenlik yaptığım süreçte sadece -nasip kısmettir- otizmli çocukların olduğu özel eğitim gerektiren bireylere eğitim veren bir merkezde çalıştım. O çocuklarla olan tanışıklığım hayatıma inanılmaz mana katan o süreci yaşamama neden olan şey pedagojik formasyon almamdır. Otizimli o çocuklara olan hayranlığım ve özel yeteneklerini farketmemle birlikte onlar için ne yapabileceğim kaygısına girdim ve o zaman Yıldız hanımdan ciddi bir destek alarak onlara uygun bir müzik müfredatı hazırladık.
"Neyle şifa buldu şimdi burslu okuyor"
Yaptığınız uygulamada geri dönüşler nasıl oldu?
Uzun zamanlar hafta sonlarımı birlikte geçirdiğim piyano dersleri verdiğim, rol model olup ağabeylik ettiğim bir 4 yılımız geçti. O benim en büyük mükafatım oldu. Şimdi 16 yaşında Cemal Reşit Rey Güzel Sanatlar Lisesi'nde burslu olarak okuyor. Çok başarılı bir piyanist adayı ve aynı zamanda çok güzel gitar çalabiliyor. Ali ile artık konser verebilecek kıvama geldik. Ben ney üflerken piyano ya da gitarla eşlik edebiliyor. En büyük dileğim Ali'nin Londra'da burs almasına aracı olabilmek. Otizmli çocuklarla çalışmalarım, diyaloglarım, paylaşımlarım ve onlardan öğrendiklerim başka bir duygu.
Büyülendiler
Otizmli çocuklar üzerinde ney sesinin nasıl bir etkisi var?
İlk dersimizde ne öğreteceğimi bilmediğim için yardımıma neyim yetişti. Onlara ney üflediğim zamanki anı anlatmam mümkün değil. O çocukların fiziksel takıntılı hareketleri vardır. Ben ney üfledikten sonra hepsinin takıntılarından kurtuluşu benim için mucize gibiydi.
Öğrencilerimizin zil çaldığında sınıfı terk edemeyeceği hale geldiği bir iletişim doğdu. O günlerden bir Ali'm vardır. İrtibatı hiç koparmadığım bir hatıramdır.
Türkiye'de müzik terapisti kavramı hak ettiği yerde mi?
Türkiye'de müzikle terapi konusunda çok tatlı şeyler söyleyemeyeceğim. Tarihte müzik terapi bizimle başlamasına, İbni Sina, Farabi' ye dayanmasına rağmen, ilk adımları Selçuklular'dan başlamış bir kültür - bilim mirası olmasına rağmen ne eğitim veren kuruma sahip ne de eğitim ve denetimli eğitimcilerin olmadığı, üniversitelerde bölümünün açılmadığı bir durumda. Oysa bu konuda çalışmalar hızlandırılmalı ve gerekli adımlar atılmalı. Çünkü bu çocuklar hepimizin. Yıldız Kenter'den mütevazılığı öğrendim.
Üniversite, albüm derken Yıldız Kenter ile düetler birbirini izledi. Yıldız Kenter size ne kattı?
Yıldız Kenter ile olan tanışıklığım hayatımın kırılma noktalarının en belirgini ve en kıymetlisidir. Kendisinden mütevazı olmayı, tevazünün kıymetli bir sanatçıya ne kadar yakıştığını öğrendim. Kendisine kahve ikram eden kişinin gözlerine bakarak takdir eden, farkları görebilen sadece bakmayan, renkleri çiçekleri fark eden, nezaketi ve zerafeti ile gösterdi bana. Öyle olmaya çok özendim. Ama tabii ki mümkün değil. Gerçekten o benim için muhteşem bir rol model. Onu sevenler tarafından gördüğüm itibar beni çok onurlandırır. Onunla kahvaltı edebilmek, bir şeyler içebilmek, onun şiir tadındaki sözlerine şahit olmak ömrümün en büyük şanslarından bir tanesidir.
NİHAN YARKENT
