'Benim adım ümit mücadeleyi bırakmam'

4.5 metrekarelik bir dükkandan 250 kişinin çalıştığı Türkiye’nin önde gelen markaları arasına uzanan yolculuğun mimarı olan Ümit Ülkü, krizden adı gibi ümitli olarak kurtulduğunu anlattı... Ülkü, “Böyle bir durumda ya kaçarsın ya mücadele edersin. Ben vazgeçmedim” dedi

Ümit Ülkü, bir iş adamı, bir eğitmen. Milli sporcu, yarışçı ve aynı zamanda üç çocuk babası. Tüm bunları duyanların "Ne kadar çok çalışıyorsunuz" sözlerine, "Ben hiç çalışmıyorum, insan sevdiği işi yaparsa aslında ömür boyu hiç çalışmaz" diye yanıt veriyor.
Ümit Ülkü ile sahibi olduğu Ülkü Yarış Pisti'nde buluştuk. Hem yolların tozunu attık hem de karşılaştığı zorluklarla nasıl mücadele ederek bugünlere geldiğini konuştuk.

Almanya'dan İzmir'e uzanan yolculuk nasıl başladı?

Almanya Stuttgart'ta doğdum.
Ailem Denizli Babadağlı. İşçi bir ailenin çocuğuyum. Annem tekstil, babam otomobil fabrikasında çalışıyordu.
Otomobile olan merakım da buradan geliyor. Stuttgart, otomobil üreticilerinin şehridir. Babam da otomobil mekaniğinden, işi gereği çok iyi anlıyordu. Hafta sonları babam, kendi otomobilini kontrol eder, altına yatar bakımını yapar ben de onun yanında dururdum. Neyin ne olduğunu bana gösterirdi. İlkokulun bir kısımını Almanya'da okuduktan sonra ben Türkiye'ye döndüm.

Bugünkü Ülkü Grubu'nun temeli nasıl atıldı?

Dedem İzmir'de Mimar Kemalettin'de 9 metrekarelik bir dükkan kiralamıştı.
9 metrekarelik dükkanın 4.5 metrekaresi ona, diğer yarısı ise bir başkasına aitti. Burada memleketimizden gelen çarşafları, nevresim, pike gibi zamanın tekstil ürünlerini satıyordu. Ülkü Grubu'nun ilk temeli böyle atıldı.

Siz nasıl iş hayatına atıldınız?

Ben Türkiye'ye geldikten bir süre sona anne ve babam da kesin dönüş yaptı. Kısa zaman sonra ise çok sevdiğimiz amcamız erken yaşta vefat edince dedem de üzüntüsünden fazla dayanamadı ve o da vefat etti. Bu yüzden 1985 yılında işin başına babam geçti. Ben de hem okuyor hem de 4.5 metrekarelik mağazaya hafta sonları ya da tatil günleri gelerek çıraklık yapıyor, babama eşlik ediyordum.

Tüm satışlar o dükkandan mı oluyordu?

Babadağ'dan getirttiğimiz tekstil ürünlerini, önce İzmir'de satıyorduk.
Sonrasında iş potansiyelini artırmak için çevre il ve ilçelere gitme kararı aldık. Önceleri taksiyle günlük, bir süre sonra da aldığımız minibüsle haftalık olarak müşterilere satışlara çıkıyorduk. Araba ağzına kadar nevresim, çeyiz ürünleriyle dolu oluyordu.
Gittiğimiz yerde otellerde kalamıyorduk, çünkü o günkü imkanlarla otellerde kalmak çok mümkün değildi.
Arabada yatıyorduk, benim yatacağım yerin seviyesi yapacağımız satışla orantılıydı. O yüzden Ford minibüsün sarı tavan rengini, kokusunu çok iyi bilirim.

İşin başına ne zaman geçtiniz?

1988 yılına geldiğimizde babam, Sakar Geçidi'nde bir kaza geçirdi ve ölümden döndü, sağlık sebebiyle iş hayatına ara vermek zorunda kaldı. Henüz 15 yaşındaydım.
Başarılı bir öğrenci de değildim, zaten aksini hiç iddia etmedim.
Okula ara verip işin başına geçtim.

Genç yaşta işe başlamak size ne kazandırdı?

Bir işte çalışmak başka bir şey, işin başına geçmek başka bir şey. İşin başına geçince her şey sana bakıyor.
Bir de buna genç yaşta atılırsanız, tüm yönetim sürecini öğreniyorsunuz.

YÜZÜĞÜMÜ SATIP SÜT ALDIM

O tarihlerde ekonomik krizler de peşi sıra geldi, size etkisi ne oldu?

Genç yaşta işe atılmıştım ve bu arada evlendim, o süreçte 91 ve 94 krizleri patlak verdi. Ekonomi bozuldu, bir sürü esnaf battı. 94 krizinde parmağımdaki söz yüzüğümü satıp bir yaşındaki oğluma süt götürdüğümü hatırlıyorum. O gün bunları yaşamak çok zor bir süreçti.

Bu krizleri nasıl aştınız?

"Allah evlenene yardım eder, her çocuk bereketiyle gelir" derler ya öyle oldu. Çocuğum bir yaşındaydı ve kriz herkesi etkilemişti. Biz çalışmaya devam ediyorduk ve çok iyi bir iş bağlantısı kurduk. Normalde ben ayda 4, bilemediniz 5 balya tekstil ürünü satarken bu bağlantıyla 405 balya yani 3.5 TIR dolusu ürün için anlaşma yaptım. Bu o dönem için nasıl bir cesaretse...

İLK EĞİTİMDE BİRİNCİ OLDUM

Motorsporlarıyla tanışmanız nasıl oldu?

İzmir Enternasyonel Fuarı'nda standımız vardı, orada elime bir broşür geçti. Üzerinde İleri Sürüş Eğitimi yazıyordu. Otomobilleri seviyordum, iyi otomobil kullandığımı sanıyordum, broşürü görünce üzerindeki telefonu aradım. Randevu verdiler ama 5 kez gidemedim. Altıncısında "ayıp olacak" diye gittim. 15 kişi eğitime girdik, teorik ve pratik eğitimin ardından yarış otomobilleriyle antrenman yaptık.
Günün sonunda alığımız eğitimler kapsamında ilk üçe kupa veriliyormuş, birinci olarak kupa aldım.

Herkes faydalansın diye pist aldım

Ülkü Yarış Pisti'ni neden aldınız?

4.5 metrekarede başlayan iş hayatımızın ardından 250 dönümlük Türkiye'nin 3 yarış pistinden birinin sahibi olduk. Ama bunu neden yaptık biliyor musunuz?
Bir yandan pisti kiralıyorsunuz, yıllık antrenman parası veriyorsunuz, üstüne araba arıza yapıyor birçok masraf çıkıyordu. Baktım böyle olmuyor, tam o günlerde pist ihaleye çıktı ben de girdim aldım. Burada tek amacım vardı, bu pistin 7 gün 24 saat herkese açık olmasıydı, kimsenin bu sporu yaparken benim yaşadığım sıkıntıyı yaşamasını istemedim.
Birinciliklerimi anlatamayınca borç harç Porsche edindim.

Birinciliklerimi anlatamayınca borç harç Porsche edindim

İlk yarış arabanız neydi?

okuma gururu yaşadım Ben ilk Palio marka bir yarış otomobili aldım. İzmir Kupası, Ege, Marmara hep birinci oldum, Türkiye kupasında kendi kategorimde birincilik kazandım. Ama yarışlarda tüm araçlar tek start alır. Yani Palio ile Porsche marka otomobiller aynı anda start alır. Ben kendi grubumda birinci olurken, farklı kategoride yarışan Porsche araç beni geçince, bunu çevreme açıklamakta zorlanıyordum. Ben de bu işin son noktasını sordum. Maxi grupta Porsche olduğunu söylediler ve bende gidip bir Porsche aldım.

İstiklal Marşımızı İtalya'da

İlk yarış arabanız neydi? Rekor üstüne rekor kırıyorsunuz, son olarak Türkiye Pist Şampiyonu oldunuz.

Aslında ben 10. kez Türkiye şampiyonu oldum. Son beş yılda ikisi tırmanma 8'i pist şampiyonluğu yaşadık.
Sanırım otomobille benden daha fazla yarışan yoktur. Bu sezonun en son yarışında da İtalya Endurans Şampiyonası'nın, 6 Ore Di Roma (Roma 6 Saat) yarışında birinci olarak İstiklal Marşımızı kürsüden okuma gururunu yaşadık.

RÖPORTAJ: NİHAN YARKENT İNCE

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.