'Çiçeğin hikayesi Bayındır'da başlar' sözünün haklılığını ancak yöreyi tanıyanlar bilir. Bereketli Küçükmenderes ovasının tam ortasında bulunan ve 'mikro klima' iklim koşularıyla öne çıkan Bayındır günümüzde 'Çiçeğin Başkenti' diye anılıyor. Çiçekçilik sektörü bu güzel ilçede yıllar yıllar öncesinde başlasa da nergis yetiştiriciliği Orta Asya'dan göç eden Oğuz boylarına kadar dayanıyor.
HER MEVSİM RENKLİ
Bayındır'da, 1941 yılında Selanik göçmeni Zeynep Çakır ile başlayan çiçekçilik, şimdilerde 'Nergis yetiştiriciliği' ve 'kurutulmuş çiçek' sektörüyle yeni bir ivme kazanmanın hazırlığı içinde. Mevsimlik çiçek ve dış mekan süs bitkileri sektöründe marka olan ilçe, son zamanlara nergisi ve kuru çiçeği ile öne çıkmaya başladı. Turan köyünde, 95 yıldır sürdürülen geleneksel kurutulmuş çiçek üreticiliğine artan talep yüzleri güldürüyor.

Köy halkının yüzde yetmişi geçimini kurutulmuş çiçek işinden sağlıyor. Bahar aylarında doğadan toplanan 20-25 çeşit ot demetler halinde kurutulup boyanarak İzmir ve İstanbul başta olmak üzere ülkemizin hemen hemen her ilindeki çiçekçilere toptan satılıyor. Yurt dışından da beğeni toplayan kurutulmuş çiçekler başta Polonya ve Almanya gibi Avrupa ülkelerine ihraç ediliyor.

OTTAN KURU ÇİÇEĞE
Öncelikle doğadan toplanan her ottan kuru çiçek olmuyor. Bazıları yetiştirilirken bazıları da doğadan toplanıyor. Bunlardan, başak, kuş otu, keten otu, lavanta, yulaf, pamukotu, kurt otu, solucan otu, kuşdili otu, şemsiye otu, altın otu, sevgi otu, bulgur otu, kılçık otu, papatya ve pompas gibi otlar boylarına göre demetleniyor. Adından göz alıcı renklerle boyama işleminden geçirilerek tanzime hazır hale getiriliyor. Hazırlanan demetler gelin ve damat çiçekleri ya da dekorasyon işlerinde kullanılıyor. Köydeki hummalı çalışma, Mayıs ayında başlayıp Ekim ayı sonuna kadar devam ediyor. Gerek otların toplanmasında gerekse işlenmesi büyük bir emek ve işgücü gerektiriyor.

ÖZEL ATA TOHUMU
Türkiye'nin birçok bölgesi zorlu kış koşulları ile mücadele ederken, çiçeğin başkenti Bayındır'da, mis kokulu "Nergis çiçeğinin" tarlalardaki hasadının ise sonuna geliniyor. Her geçen yıl artan üretim ile birlikte pazarlama sorununu da büyük ölçüde aşan Turanlı üreticinin artık yüzü gülüyor. Turanlılar, Nergis üretimin atadan kalma genetiği değiştirilmemiş orijinal tohumlarla yapıldığının her fırsatta özenle altını çiziyor. Doğal yöntemlerle yetiştirilen nergisler özelliğini kaybetmesin diye hasat aşamasına kadar kesinlikle gübre kullanmıyor. Köylüler her fırsatta "Tohumlar bizlere atalarımızdan miras kaldı" diye övünüyorlar.

MİTOLOJİDE NERGİS
MİS gibi kokusuyla özel bir çiçek olan nergisin mitolojik bir öyküsü olmaz mı hiç? Nergis çiçeği, Yunan mitolojisinde de kendine önemli bir yer buluyor. Efsaneye göre, dünyanın en güzel, en yakışıklı erkeği Narkissos'tur. Bu yakışıklı adama civarda yaşayan tüm kızlar, hatta periler bile aşıktır. Ama Narkissos kimsenin aşkına karşılık vermez. Narkissos'tan yüz bulamayan perilerden biri Tanrı Zeus'a yalvararak, cezalandırılmasını ister. Tanrı perinin bu isteğini kabul eder ve "Başkalarını sevmeyen kendisini sevsin" der. Narkissos bir gün su içmek için göle eğildiğinde suyun yansımasında kendini görür ve görüntüsüne aşık olur. İçindeki, kendine bakma aşkına karşı koyamaz ve yine bir gün kendine bakarken düştüğü gölde boğularak ölür. Narkissos'a aşık periler sevdikleri yakışıklı adamı sudan çıkarıp gömmeyi düşünürlerken, sudan hiç bilmedikleri, görmedikleri bir çiçek çıkmaya başlar. Periler rengiyle, kokusuyla çok beğendikleri çiçeğe Narkissos adını verirler. Nergis adı buradan gelir.

