Kirayı ödeyemezsin diyen dükkan sahibini yanılttı

CHP İl Başkanı Tacettin Bayır, hem ticarette hem aşkta kazananlardan. 18 yaşında panjur atölyesi açarak fabrika kurma aşamasına gelen Bayır, askeri sorgulardaki işkenceyi gördükten sonra siyasete atılmaya karar vermiş


ONUR ÇAKIR (HABER MERKEZİ)
Çiftçi babanın doğuştan ticarete yatkın oğlu, çocuk yaşlarda elinde sepeti çiçek sattı, yazlık sinemalarda izleyiciyi soğuk gazozlarıyla serinletti. Ortaokulun son yılında girdiği panjur atölyesi hayatını değiştirdi. İzmir'de o yıllarda yaygın olmayan plastik panjur montajını öğrendi. Gözü hep evlerin pencerelerinde gezdi. Elinde çantası, panjuru bozuk olanların kapısını çalıp, tamir için ikna etti. İlk atölyesini 18 yaşında açmaya karar verdiğinde dükkan sahibinin kirayı ödeme konusunda güvenini kazanamasa da, o küçük atölyeden dünyanın çeşitli ülkelerine ihracat yapan bir fabrika yarattı. Sadece işte değil, aşkta da kazandı. Almanya'dan her yıl yaz tatillerinde gelen mahallenin kızına sevdalandı. Her gün 15 sayfa mektup yazarak hasretini dindirmeye çalıştı. İlk aşkı Tülay, hayatının kadını, çocuklarının annesi oldu. Yıllardır siyaset yaptığı CHP'de hayali milletvekili olmaktı ancak 'Yeni CHP'de ona İzmir İl Başkanlığı görevi düştü. 6.5 aydır örgütü yöneten Tacettin Bayır, kendini en çaresiz hissettiği anlarda, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun desteğiyle moral buldu.
- Nasıl bir çocukluk dönemi geçirdiniz?
Çocuk yaşlarda, kamyonlardan karpuz boşaltarak çalışmaya başladım. Ailem sattığı tütünle Güzelyalı'da bir bakkal dükkanı açtı. Enflasyon çok yüksekti. Babamın ilk ticari deneyimi başarısız oldu. Güzelyalı'da boş arabacılık yapıyordum. Karpuz gelirdi. Kamyonları boşaltırdık. Kemeraltı'nda sepetle Nergis çiçeği sattım. Yazın sinemalarda ay çekirdeği, gazoz satardım. Mecburen çalışıyorduk. Annem de evin bütçesine katkı sağlamak için elbiselere boncuk dikerdi. İlkokulda çalışma hayatına başladım
- Panjur işe nasıl başladınız?
Orta okulda panjur atölyesinde çalışmaya başladım. İzmir'de genelde ahşap panjur vardı, burası plastik panjur yapıyordu. Ustası da çok azdı. Altı ay gibi kısa bir sürede montaj yapmayı öğrendim. '1976 Akel Panjur' adıyla, arkadaşımla ortak bir dükkan açtık. İstanbul'dan malzeme alıyorduk. İki yıl ortak çalıştık, anlaşmayınca ceketimi alıp çıktım. Kendi sermayem olmadığı için emanetçi olacağımı anladım. Kendi işimi kuracağım diye hırs yaptım. Bir takım çantam vardı. Sabah evden çıkıyordum, apartmanlara bakıyordum. Eğik panjur gördüğüm evin kapısını çalıp hemen anlatırdım. Altı ay para biriktirdim.
- Peki işinizi nasıl geliştirdiniz?
Karataş'ta zeminde bir dükkan buldum. Biriktirdiğim parayla, dükkanın bir aylık kirası aynıydı. Ama dükkan açmayı kafaya koymuştum. Ailem karşı çıkıyordu. Çünkü yaşım 18'di. Bu arada Akşam Ticaret Lisesi'ne başlamıştım. Gündüz iş, gece okul... Dükkan sahibi yaşımın küçüklüğü nedeniyle kiralamak istemedi ama ikna ettim. Dükkanda iki yılda para kazanmaya başladım. Bu sırada dükkan sahibinin işleri bozuldu. Dükkanın üzerinde oturuyordu. Bir gün, bir çocuk kapının önünde icra memuruna bağırıyordu: 'Bu teybi babam almadı. Ben harçlıklarımla aldım. Vermem.' Bunun üzerine 'Parayı ben vereceğim, eşyaları ellemeyin' dedim. Kısa pantolonlu çocuk, 'kirayı ödeyemezsin' diyen dükkan sahibini kurtaracak kadar iyi duruma gelmiş, işlerini büyütmüştü.
- Çaresizlik hissine kapıldığınız oldu mu?
Son genel seçimde aday belirleme sürecinde 48 saat Genel Merkez yöneticilerine ulaşamadığım bir dönem oldu. O zaman çaresiz kaldığımı hissettim. Ama Genel Başkanım beni motive etti. 'Başkanım seni üzüyorlar mı, senin için yapabileceğim bir şey var mı' diye hatırımı sordu. O beni çok mutlu etmişti. Onun gücünü arkamda hissederek rahatladım.
- Siyasetin stresini nasıl atıyorsunuz?
Siyasetin stresini evin bahçesiyle uğraşarak atıyorum. Üç tane köpeğim var, onlarla ilgileniyorum. Eskiden şiir yazıyordum. İl başkanı olduktan sonra kitap okumaya bile fırsat bulamıyorum. Zeytin zamanı zeytin topluyoruz. Mini bir bahçemiz var. Bahçe domates, biber, salatalık yetiştiriyoruz. 20 meyve ağacımız var. Çiçekleri buduyorum. Çimleri biçiyorum"
- Eşinizle nasıl tanıştınız?
Ben 18, Tülay 15 yaşındaydı. Ailesi Almanya'da çalışıyordu. Yılda bir kez geliyorlardı. Evlerimiz karşılıklıydı. O zamanlar fiyakalı bir delikanlıydım. Mahalleye geliyordum, kızlar iddiaya giriyordu, 'sen mi kafalayacaksın, ben mi kafalayacağım' diye. Balkondan balkona mors alfabesi şeklinde konuşmaya başladık. Kibrit kutusuna mesajlar yazıyorduk. Birbirimizi 5 yıl bekledik. Yılda bir sefer görüşebiliyorduk. Aynı anda 3-5 mektup postada birleşiyordu. Her gün yazıyorduk. 15 sayfa yazıyorduk. Ne buluyorduk, ne yazıyorduk bilemiyorum. Almanya'ya gittim sonra ben. Onun yaşadığı yerleri gördüm. Sonra da evlendik zaten.
- Siyasete girişinizi anlatır mısınız?
1980 ihtilali olduğunda ben Samsun'da askerdim. Daktilom çok iyiydi, sorgulamalarda yer aldım. İnsanların ifadeleri alınırken gördüğüm şeyler var. Bunlardan çok etkilendim. Siyasette aktif şekilde yer almam gerektiğine inandım. İnsanların yaşadıkları işkenceleri bizzat gördüm. 'Ben buradan çıkar çıkmaz siyasete girmeliyim' dedim ve siyasete girdim.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.