Doğru adaylarla İzmir'de seçimi alırız

İzmir'in kendine has refleksleri olduğunu belirten Ali Aşlık, İzmir'in her ilçesinin farklı sosyolojik özellikleri olduğunu iyi bilirim. Eğer biz bu yapıyı doğru okur ve doğru adaylarla seçmenin karşısına çıkarsak alamayacağımız hiçbir ilçe yok" diye konuştu

ZAFER ŞAHİN
Ali Aşlık, İzmir'de iktidar partisinin 5 yıl süreyle il başkanlığını yaptıktan sonra, 2011 yılında milletvekili seçilerek Ankara'nın yolunu tuttu. 'İzmir'den oy alamaz' denilen AK Parti, onun il başkanı olarak görev yaptığı 2004 yerel seçimlerinde CHP'den sadece 2 puan gerideydi. İki parti arasında 37 bin olan oy farkı, 2009 yerel seçimlerinde 450 bine çıktı. Aşlık, makasın bu kadar açılmasını o günlerin siyasi konjonktürüne ve dönemin milletvekillerinin aday tespitinde etkili olmasına bağlıyor. 2004 yılında milletvekillerinin değil teşkilatın istediği kişileri aday yaparak başarıyı yakaladıklarını söyleyen AK Partili vekile göre, 2014 seçimlerinde doğru yerde, doğru adaylar gösterilirse İzmir'de alınamayacak ilçe yok.
- Türkiye'nin gündemi biraz daha farklı bir mecrada akıyor ama İzmir'de daha şimdiden yerel seçim konuşulmaya başlandı. 2004 yılında il başkanı olarak yaşadığınız bir yerel seçim tecrübeniz var. 2014 seçimlerinde İzmir'de partinizin şansını nasıl görüyorsunuz?
İzmir kendine has refleksleri olan bir kent. Anadolu'nun refleksleri ile İzmir'in refleksleri çoğu zaman örtüşmez. İzmir'i Ankara'dan okumaya kalkarsanız yanlış kararlar verebilirsiniz. Uzun yıllardır bu kentte yaşayan ve siyaset yapan biri olarak İzmir'in her ilçesinin farklı sosyolojik özellikleri olduğunu iyi bilirim. Eğer biz bu yapıyı doğru okur ve doğru adaylarla seçmenin karşısına çıkarsak alamayacağımız hiçbir ilçe yok. İzmir'de partiden ziyade adaylar önemlidir. Sokağın nabzını tutan, halkla ilişkileri kuvvetli, aile hayatında ya da ticari faaliyetlerinde olumsuzluklar görülmeyen, toplumda karşılığı olan adayları gösterirsek İzmirlinin tercihi bu sefer bizden yana olur.
- İzmir'de alınamayacak ilçe yok dediniz. Buna Karşıyaka da dahil mi?
Bakın, her ilçeyi A partisi ya da B partisi alacak diye bir kural yok. Ben toplumun tüm kesimlerinin sıcak bakacağı, vatandaşa güven telkin edecek adaylardan oluşan bir yapı tesis edildiğinde İzmir'de seçimi almanın zor olmadığı düşüncesindeyim. Sadece ilçe belediyelerine gösterilecek adaylarından bahsetmiyorum. İl Genel Meclisi, üyeleri, hatta muhtarlara kadar uzanan bir zincirden bahsediyorum. Bunların hepsi birbirini tamamlayacak özellikte olacak ki, halkın nabzını tutabilelim. O zaman her şey mümkün.
SÜRÜKLEYİCİ BİR ADAY
- Ak Parti, büyükşehri alabilir mi?

Tabii, büyükşehir biraz daha farklıdır ama ilçe belediyelerine göstereceğiniz adaylar ve büyükşehir adayınız birbirlerini tamamlayıcı özellikte olmalı. Siz eğer büyükşehire sürükleyici bir aday koymuşsanız, seçimin baş başa geçtiği ilçedeki yarışta ipi göğüslerseniz. Arada 3-5 puan fark olması halinde sürükleyici aday o farkı kapatabilir. Ya da ilçe adayınız çok iyidir, seçmeni ikna etmiştir. Vatandaş sandığa gittiğinde hem o adaya hem de büyükşehir adayınıza oyunu atar.
- Sürükleyici aday demişken akla gelen ilk isim Binali Yıldırım oluyor. AK Parti'nin İzmir adayı Binali Yıldırım olur mu?
Şunu kabul etmek lazım, halk arasında esen bir Binali Yıldırım rüzgarı var. Sayın Bakan bunu nasıl değerlendirir ya da Başbakanımız nasıl bir yol izler, bunu biz bilemeyiz. Bu konudaki taktir, partimizin yetkili organlarına aittir.
- İzmir'in 30 ilçesinden 28'inde CHP'li belediyeler iş başında. Nasıl buluyorsunuz CHP'li belediyelerin performansını?
CHP'li belediyeler bugüne kadar İzmir'de hiç hizmet üretmeden seçim aldılar. CHP'nin klasik siyasi hareket tarzı bellidir. 2014'te başarısız olan başkanları yeniden aday göstermeyeceklerini tahmin ediyorum. Geçmişte de hep böyle hareket ettiler. Listeye koydukları aday çıkar vatandaşın karşısına, kendi partisinden seçilen başkanı kötüler. Kampanyayı tamamen bunun üzerine kurarlar. CHP'nin her mahallede, her sokakta ayrı bir yalanı vardır. O yalanlarla, içi boş vaatlerle vatandaşı ikna edip oylarını almaya çalışırlar. Bugüne kadar böyle geldiler. Ama İzmirli artık bu tarz bir siyasete prim vermez. 2009'da AK Parti'nin bir meşruiyet sorunu vardı. Kapatma davası sonuçlanmıştı ama toplum üzerinde olumsuz bir etki yaratılmıştı. Normalde bize oy vermesi gereken MHP seçmeni, CHP'ye yöneldi. 2010 referandumu ile beraber halkın önündeki engeller büyük oranda kaldırıldı. Artık doğru adaylarla halkın karşısına çıkarsak; İzmir seçmeninin 2009'a göre daha farklı refleksler sergileyeceğine inanıyorum.
SEN, BEN, BİZİM OĞLAN!
- 2004 yerel seçimlerinde İl Genel Meclisi'nde CHP yüzde 34.7, AK Parti ise yüzde 32,8 oy almış. İl Genel Meclisi'nde 59-59 eşitlik var. 2009 seçimlerinde ise iki parti arasındaki oy farkı 450 bine çıkmış. Sizce iki parti arasındaki makas neden bu kadar açıldı?

Sözünü ettiğiniz 2004 yerel seçimlerini bizim ekibimiz yönetti. 7 ilçe ve 27 belde belediyesi kazandık. Aslında çok daha fazlasını alabilirdik ama kendi içimizdeki anlaşmazlıklar ve yanlış aday tercihleri nedeniyle bu mümkün olmadı. 2004 seçimlerinde belde belediye başkan adayları, meclis üyeleri, il genel meclis üyelerini belirleme yetkisi teşkilatlara verilmişti. Birçok yerde seçimi milletvekillerini kırmamak için gösterdiğimiz adaylar yüzünden kaybettik. Onlarla seçimi alamayacağımızı biliyorduk ama milletvekillerimizi aşamadık. Bazı yerlerde ise ilçe başkanlarını ikna edemedik ve yanlış adaylarla seçime girdik. Bütün bu olumsuzluklara rağmen teşkilat adaylarının ağırlıkta olduğu bir liste hazırladık ve CHP ile aramızdaki oy farkını 2 puana düşürdük. Ama maalesef bu başarımız birilerini rahatsız etti. Benim 2007 yılında milletvekili seçilememem, 2009 seçimlerindeki başarısızlık hep 2004 seçimlerindeki tavrımdan dolayı bizlere ödetilen diyetin sonuçlarıdır.
- İlginç bir noktaya işaret ettiniz, bunu biraz açar mısınız? Kim, nasıl bir diyet ödetti size?
2007 milletvekili seçimlerinde 6'ncı sıradan aday gösterildim. Bazı şark kurnazları beni ve ekibimi bertaraf etti. İddia ediyorum 2009'da teşkilatı kendi haline bıraksalardı ortaya bu sonuçlar çıkmazdı. 5-6 beldeyi milletvekillerinin baskı yaparak listeye yazdırdığı isimler yüzünden kaybettik. O dönemdeki il başkanımız, bugün milletvekili olan arkadaşımız Aydın Şengül'dü. Oturdu milletvekilleri ile pazarlık yaptı. Belki de buna mecbur kaldı. Muhtemelen 'Ali Aşlık'a bunu yapanlar sonra bana da bedel ödetir' diye düşündü. Adaylar, il genel meclisi üyeleri 'sen, ben, bizim oğlan mantığı' ile belirlendi. Sonuçta en güçlü olduğumuz Karabağlar ve Bayraklı'da dahi seçim alamadık. Bugün hala 2009'da yapılan hataların sancılarını ve sıkıntılarını yaşıyoruz. 300 bin kişinin yaşadığı bir ilçede siz, 15-20 meclis üyesini orada oturmayan kişilerden seçerseniz başarı hayal olur. Karabağlar'da oturmayan adamı getirdiler meclis üyesi seçtirdiler. Aynı şekilde Gaziemir, Bayraklı ve Buca'da da benzer şeyler oldu. Maalesef bunların hesabı hiç sorulmadı.
- Siz o dönemde il başkanıydınız, şimdi milletvekilisiniz. Yani masanın diğer tarafındasınız? Şimdi elinizde sürece müdahil olma gücü varken, aday tespitlerine karışmam mı diyorsunuz?
Yıllarca İzmir'de avukatlık yaptım, 4 binin üzerinde vekalet aldım. 5 yıllık da il başkanlığım var. Hiç kimse çıkıp bana 'Sen şu yakınını ya da şu arkadaşını il genel meclisine, belediye meclisine yazdırdın' diyemez. Çünkü ne sıhhi ne kan hısımlarıma bir ayrıcalık sağlamayı hiç düşünmedim. Yok muydu aralarında bu işleri layıkıyla yapacak kimse? Tabii ki vardı, ama bunu yapmadım. Çünkü doğru olan buydu. Milletvekilleri olarak bize düşen görev AK Parti misyonunu, vizyonunu en iyi taşıyacak, partimizi başarıya götürecek adayların önünü açmak. Hepimizin bu mantalitede olması lazım.
- Bu bir tespit mi yoksa uyarı mı?
Benim sözlerimin tamamı tespittir. Ben aynı şeyleri parti içi toplantılarda da söylüyorum. Ama benim sözlerimin işine gelen kısımlarını alıp, diğerlerini duymazdan gelen arkadaşlarımız var. Şimdi bir milletvekilinin etrafında pervane olan, o ne dese 'Çok doğru buyurdunuz' diye şakşakçılık yapan adamları listelere koyarsak başarı gelmez. Zamanında yanında çalışanları bile listeye yazdıranları gördük. Bu anlayış AK Parti'nin 3 Kasım 2002 seçimlerinde sandığa gömdüğü anlayıştır. Ben nefesim ve gücüm yettikçe bu tip girişimlere engel olmaya çalışacağım.
- Bu uyarıları milletvekili arkadaşlarınıza, parti yetkililerine de yapmayı düşünüyor musunuz?
Sorarlarsa Ali Aşlık olarak söyleyeceğim. Başkaları adına konuşamam ama ben hiçbir yakınımı ve hısmımı listeye yazdırma çabası içinde olmayacağım. Bunu yapanlara da engel olabileceğim kadar olacağım. Sonra yıpranmış, seçim kaybetmiş arkadaşlarımızın da yeniden listelere yazılmasına karşıyım. Siyasetle uğraşan herkesin aslında bir emanetçi olduğunu unutmaması lazım. Bize teslim edilen bir emanet var ve bizler ona hıyanet etmemeliyiz. Burada kendimiz için değil, milletimiz ve ülkemiz için çalışıyoruz. Değerlerin ve ilkelerin kavgasını vermek varken, neden kendi şahsi egolarımızı tatmin edecek davranışlar sergileyelim ki?
İZMİRLİ KAVGAYI SEVMEZ
- AK Parti'nin mevcut il yönetimine yönelik eleştiriler zaman zaman gündeme geliyor. Siz eski bir il başkanı olarak nasıl buluyorsunuz il yönetiminin performansını?

İl yönetiminden rahatsız değilim. Biz de il başkanıyken çok fazla CHP'yi eleştirmezdik. Teşkilatlar az konuşup çok koşturmalıdır. Ancak yeri geldiğinde kavgaya mahal vermeden eleştirmesini de bilmeliler. Kavgayla eleştiriyi birbiriyle karıştırmamak lazım. Kavga etmemek adına her konuda sempatik davranmak da doğru değildir. Başarının sırrı kendi içinizde birlikteliği sağlamaktan geçer. Çünkü bu kentin yapısı kavgayı kaldırmaz. İzmirli kavga edeni sevmez. Akdeniz ikliminin verdiği bir rahatlık vardır İzmir'de. Düşünün sizin bir kızınız, komşunuzun da bir oğlu var. Komşunun evinde her gün kavga, gürültü eksik olmuyor. Bir gün komşunuz çıkıyor ve kızınızı oğluna istiyor. Verir misiniz? Elbette ki vermezseniz. Kavga olan eve kız verilir mi? İşte oy da böyle bir şeydir. Siz kendi içinizde birlik beraberlik görüntüsü sergileyeceksiniz ki, vatandaş size gelsin.
- İlçe teşkilatları için görüşleriniz nedir?
Maalesef birçok yerde arkadaşlarımız yorulmuş ve heyecanını kaybetmiş durumda. Muhalefetin belirlediği gündeme göre hareket eden teşkilatlarımız var. Bir milletvekili bir ilçeye gittiğinde oradaki ilçe başkanının sokakta ondan daha çok rüzgar estirmesi gerekir. Ama biz gittiğimizde onun söndürdüğü rüzgarı yeniden canlandırmaya çalıyoruz. Üzülerek söylüyorum kongre sürecinde genel merkez biz ne söylediysek onun tersini yaptı. Eğer bir başarısızlık olursa genel merkezin şapkayı önüne koyup düşünmesi lazım.
- Biraz da genel siyasetten konuşayım. Anayasa Komisyonu'nda görev yapıyorsunuz. Şu sıralar Başkanlık sistemi çok tartışılıyor. Yeni Anayasa'da parlamenter sistemin yerine başkanlık sistemini getirecek bir düzenleme söz konusu olabilir mi?
Türkiye'nin içinde bulunduğu coğrafyada lider ülke haline gelmesi ve bu konumunu muhafaza etmesi için yarı başkanlık ya da başkanlık sistemine geçmesi şart. Darbe anayasasının çatısı büyük ölçüde değiştirildi ama Cumhurbaşkanı'na tanınan yetkiler aynen duruyor. Bizde Cumhurbaşkanı'nın sahip olduğu yetkiler başkanlık sisteminde dahi yok. Üstelik siyasi bir sorumluluğu da yok bu yetkileri kullanan kişinin. Şimdi siz Cumhurbaşkanı'nı halka seçtirdiğinizde zaten fiilen başkanlık sistemine geçmiş olacaksınız. Çünkü Cumhurbaşkanı seçilen kişi, yüzde 50 ve üzeri oyla gelecek. Bu kadar büyük bir halk desteğini arkasına alarak seçilen kişinin yanında, başbakanın pratikte pek bir hükmü kalmaz. Cumhurbaşkanı istemedikçe başbakanlar il müftüsünü bile vekaleten atamak zorunda kalır. Başbakanlar, ancak Cumhurbaşkanı'ndan daha çok oy alarak seçilecek ki bir hükmü olsun.
- Yüzde 50'nin üzerinde oy alan bir başbakan çıkmaz mı?
Biz AK Parti olarak 3 dönem üst üste seçim kazanan ve yüzde 50'lere yaklaşmış tek partiyiz. Ama şunu kabul etmek lazım her zaman Recep Tayyip Erdoğan gibi karizmatik bir lider bulmak kolay bir iş değil. Mevcut seçim yasaları ile yüzde 50'nin üzerine çıkmak çok ciddi hazırlık ve liderlik ister. Yani sistemin yeniden düzenlenmesi bir zarurettir artık Türkiye'de. Başkanlık Sistemi bize uygun bir modeldir ve çift başlı bir yapıya izin vermez. Düşünün Cumhurbaşkanı vatana ihanet dışında başka bir suçtan yargılanamıyor. Yani korkunç yetkilere sahip ama siyasi sorumluluğu yok. Benim şahsi görüşüm eğer biz mevcut yapıyla devam edeceksek Cumhurbaşkanı'nı yeniden parlamento seçmeli. Ya da bir an önce sistem başkanlık, yarı başkanlık veya partili başkanlık modeline uygun hale getirilmeli.
- 1,5 yıldır Ankara'dasınız. Alışabildiniz mi?
Ben eskiden beri Ankara'yı çok benimsemedim. İl başkanıyken sabah uçağı ile gelir, akşam uçağı ile dönerdim. Milletvekili seçildiğimden beri ise salı sabahı gelip perşembe akşamı dönüyorum. İzmir her zaman daha sıcak geliyor.
Avustralya'ya yerleşip çiftçilik yapacaktı!
- İlkokul 4'üncü sınıftayken Ordu'dan Torbalı'da pazarcılık yapan ağabeyinin yanına geldi.
- O günden itibaren hem çalıştı hem okudu.
- Kitaplara meraklıydı, daha ilkokulda TÖBDER üyesi öğretmeninin yönlendirmesiyle Aziz Nesin ve Demirtaş Ceyhun okumaya başladı.
- Üniversite giriş sınavlarında faydası olur diye lise yıllarında her gün Cumhuriyet Gazetesi okudu.
- Hayatı boyunca solcu olmadı ama sol jargonu iyi bildiğini düşünüyor.
- 12 Eylül darbesinden sonra ağabeyini pazarlara sokmadılar. Ailenin işleri bozuldu, iflas ettiler.
- O dönemde bulduğu borç parayla Balçova ve İnciraltı'nda seracılık yaptı.
- Aynı zamanda Hukuk Fakültesi'ne devam etti.
- Hayatını idame ettirmek için 2 yıl Gaziemir'de imamlık yaptı.
- Okulu bitirdikten sonra avukatlık günleri başladı.
- Refah Partisi'ne üye olmadı ama partinin İzmir'deki neferlerinden biri oldu.
- Refah kapatılınca Fazilet Partisi'nde Karşıyaka İlçe Başkanı olarak siyasete devam etti.
- 2000 yılındaki yenilikçiler- gelenekçiler mücadelesinde yenilikçi kanatta yer aldı.
- 2001 yılındaki ekonomik krizde birikimlerinin büyük bir kısmını kaybetti.
- 28 Şubat sürecinde yapılanlar içine sinmediği için Avustralya'ya yerleşmeye ve çiftçilik yapmaya karar verdi.
- Tam yola çıkacakken AK Parti'nin kuruluş çalışmaları başladı.
- Partinin kurucuları arasında yer aldı.
- İsmail Katmerci'den sonra il başkanlığına atandı.
- 5 yıl süren bu görevin ardından 2011'de AK Parti İzmir Milletvekili olarak parlamentoya girdi.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.