Yüce dinimiz İslam, her yönüyle kolaylık dinidir.
Namaz, oruç, zekat ve hac gibi ibadetler elbette nefse ağır gelebilir. Ama nefsin esaretinden kurtulup bu ibadetleri yerine getirdiğimizde ve kötü alışkanlıklardan kurtulduğumuzda nasıl bir huzurun bizi beklediğini göreceğiz. Bu arada cennete girmek de bu kadar kolay olmamalı...
KOLAYLIK DİNİ
İslam kolaylık dinidir dedik.
İçinde bulunduğumuz Ramazan ayında hastalara ve yolculara oruç tutmak zor gelebilir. Bu nedenle dinimiz hastaları ve yolculuk yapanları Ramazan'da oruç tutup tutmamakta serbest bırakmıştır.
Tutmadıkları halde günah olmaz.
İyileşince veya seyahatten dönünce oruçlarını kaza edebilirler.
Mesela abdesti ele alalım. Su bulamıyorsan toprak da su yerine geçer. Teyemmüm yapıp namazını kılabilirsin. Abdesti bozan konularda da eğer hastalık veya özür nedeniyle bir sıkıntı yaşıyorsan bu konuda da büyük kolaylık getirilmiştir. Bir kez abdest alarak sadece bir namaz vaktinde geçerli olmak üzere her türlü ibadeti yapabilirsiniz. Namaz kılarken oturup kalkamayanlar da oturarak namaz kılabilir.
Daha da ileriye gidecek olursak eğer bir kişi oturamayacak haldeyse gözüyle ve başıyla da namazını eda edebilir. Sadece abdest ve namazdan örnek verdim ama dinimizin birçok alanında kolaylıklar sağlanmıştır.
Dinimiz yolculara; yorgunluk, zaman darlığı gibi hikmetlere binaen 4 rekatlı farz namazları iki rekat olarak kılmak kolaylığını getirmiştir.
Bu gibi konulara ilmihal kitaplarında detaylı bir şekilde yer verilmiştir.
Kolaylık sağlanması konusunda bizleri uyaran Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), sahabeden Muâz b. Cebel'i Yemen'e vali olarak tayin ettiğinde onu ve beraberinde gidecek olanları çağırdı. Kendilerine şu nasihatte bulundu: "kolaylaştırın, zorlaştırmayın! Müjdeleyin, nefret ettirmeyin!" (Buhârî, Megâzî, 61.) O halde bizler büyük merhamet sahibi olan Allah'ın (c.c.) bizlere sağladığı kolaylıkları bir nimet bilelim. Dinimize dört elle sarılalım.
SARUHANOĞULLARINDAN GÜNÜMÜZE ULAŞAN TEK CAMİ
Menemen de, Cami-i Kebir mahallesinde yer alan yapı, Saruhanoğullarından günümüze ulaşan yegâne camidir. Giriş kapısı üzerinde yer alan istifli sülüs hatlı inşa kitabesine göre Saruhanoğlu İshak Çelebi zamanında Hacı Abdullah oğlu Sümbül Efendi tarafından 759/1358 tarihinde inşa ettirilmiştir. Kiremit kaplı kırma çatılı harim ve sundurma şeklinde bir son cemaat mahallinden müteşekkil camiin 19. yüzyılda yenilenen tek şerefeli minaresi yapıdan ayrı olarak avlunun güneydoğu kenarında yer almaktadır. Dıştan dışa 13.75x11.78 m ölçülerindeki cami, günümüze oldukça fazla müdahalelere maruz kalarak ulaşmış görülmektedir.
Kuzeyden dört sütunla desteklenen üç gözlü, alttan kaplama ahşap tavanlı sundurma şeklindeki son cemaat mahalline beş basamaklı bir merdivenle çıkılmaktadır.
GÖNÜL DOSTLARI BEHLÜL DÂNÂ HAZRETLERİ
Halife Hârûn Reşîd zamanında yaşayan meczuba (Allah aşkının sarhoşu) ve velî bir zât.
Asıl ismi Ebû Vüheyb bin Ömer Sayrafî'dir. Doğum târihi kesin olarak bilinmemektedir. Kûfeli olduğu halde Bağdâd'da yaşamış ve 190 (m. 805)'de vefât etmiştir. Hârûn Reşîd'in kardeşi olduğuna dair rivâyetler varsa da bunun aslı yoktur. Herkese ders olacak hikmetli sözleri çok meşhûrdur. Hârûn Reşîd'e nasîhat verirdi. Behlül Dânâ; Eymen bin Nâbil, Amr bin Dînâr ve Âsım bin Ebî'n-Necid'den hadîs-i şerîf öğrenmiştir. Rivayetler Behlûl'ün aslen Kûfeli olduğunu ve Bağdat'ta yaşadığını göstermektedir.

