ÖZKAN BİNOL
Türk Tiyatro ve Sineması'nın efsane "Hürmüz"ü, yönetmen Ezel Akay ile sinemada yeniden hayat buldu. Erkek dünyasında geçen filmleriyle tanıdığımız Akay bu kez her karesi kadın kokan bir filme imza attı. Nurgül Yeşilçay'dan Gülse Birsel'e, İnek Şaban'dan Recep İvedik'e kadar Ezel Akay'la sinemada daldan dala konduk. Ezel Akay'ın bazı iddialı açıklamaları önümüzdeki günlerde epey tartışma yaratacak.
- Uzun yıllar reklamcılığın ardından sinemaya nasıl geçiş yaptınız?
- Yapımcılıkla başladım sinemaya. "Tabutta Rövaşata" , "Güneşe Yolculuk" Yeşim "Şelale", "Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak" gibi filmlerin yapımcısı olduktan sonra ilk "Neredesin Firuze" filmini yönettim. Ardından da "Hacivat Karagöz"ü.
- Şimdi de "Yedi Kocalı Hürmüz" ü yönetiyorsunuz. Bu bir müzikal film mi?
- O bildiğimiz anlamdaki müzikallerden değil. Şarkılı türkülü bir film demek daha doğru olur. Gerçek anlamda bir müzikal yapmak için hem çok daha uzun süreye ihtiyaç var hem de farklı şekilde çalışmak lazım. Zaten niyetimiz filmin müzikal olması değildi. Bu bir komedi her şeyden önce. Yani çok komik sahneleri olan bir oyundan adapte edildi.
MÜZİKLİ BİR FİLM - Tercihiniz hep müzikli filmler mi?
- Tamamen tesadüf. Bildiğiniz gibi "Yedi Kocalı Hürmüz"ü bir tiyatro oyunundan uyarladık. Müzikleriyle ünlü bir oyun olduğu için, film de ister istemez müzikli bir filme dönüştü. Yoksa özellikle "Neredesin Firuze"ye benzeyen bir şey yapalım diye ortaya çıkmadık.
- "Karagöz ve Hacivat"tan sonra en az onlar kadar meşhur olan Hürmüz'ü sinemaya aktardınız. Bu da mı tesadüf?
- Evet, tesadüf oldu. Yapımcılar bir projeyi seçerken, seyircinin neyi beğeneceğini, neyi arzu edeceğini soruyorlar kendilerine. Öne çıkabilmesi için tanınan bir karakterin filmini yapmayı herkes tercih eder. "Hababam Sınıfı","Tarkan", "Karaoğlan" gibi. Hürmüz de daha önce yapılan ve sevilen bir çalışmaydı. Hürmüz'ün geçmişteki bu başarısı projeye karar vermemizde etkili oldu.
- Erkeklerin dünyasından kadınların dünyasına sıkı bir geçiş yaptınız
- "Neredesin Firuze" bir erkekler cemaati içinde geçiyordu. Burada aslında iki tane kadının da ötesinde kadın var. Filmin tamamının kadın kokmasını, kadınların kendi aralarında konuştukları şeylerin benzerlerini burada görmelerini, erkeklerin de buna gizliden şahit olmalarını falan istedik. Sonuçta kadın ruhuyla ilgili bir film oldu. Erkekler burada bir oyuncak neredeyse. Hepsi arızalı erkekler, hiçbiri mükemmel değil. O nedenle kırk yıldır Hürmüz ne yaparsa hak ediyor bunlar hissi uyandırıyor seyircinin gözünde. Dolayısıyla kadınlık ve erkeklik üzerine bir kocaman şaka bu aslında.
HÜRMÜZ GİZLİ YAPIYOR - "Hürmüz" için ilk feministlerden diyebilir miyiz? Hatta, Duygu Asena'nın öncüsü.
- Feminizmin ele aldığı konular arasında Hürmüz'ün yaşadıkları vardır ama o dönemde Hürmüz, feminizmle hiç ilgilenmiyor büyük ihtimalle. Feministlerden daha farklı bakıyor hayata. Yani hem ayakta kalmaya çalışıyor hem erkekleri seviyor. Ben feministim o yüzden canım kimle isterse onla beraber olurum, ona göre davranırım erkeklere demiyor. Bunu gizli yapıyor. Feministler bunu gizli yapmaz. Hürmüz eğlenmeye ve günüm iyi geçsine bakıyor. Feminizmden daha çok kadınla ilişkili bir durum bu.
- "Türkan Şoray" ve "Ayten Gökçer"den sonra şimdi de Nurgül Yeşilçay "Hürmüz"ü yorumluyor. Oyuncu seçimi nasıl oldu ve siz nasıl bir Hürmüz yarattınız?
- Bir kere oyunun ruhuna ilişkin bir şeyi değiştirdik. Temel fikri ve karakterleri kaldı. Bugünün seyircisi için daha manalı olacak bir hala getirdik. Bunun başında oyuncularımızı çok genç oyunculardan seçtik. Oyunun sinema haklarını satın aldığı için Nurgül Yeşilçay'ın Hürmüz olması kaçınılmazdı. Eğer teklif ondan gelmeseydi, Hürmüz için aklıma zaten Nurgül'den başkası zor gelirdi. Türkan (Şoray) Hanım'ı çok beğenirim, Ayten Hanımı da. Fakat Nurgül Yeşilçay görüp görebileceğimiz en iyi Hürmüz'ü oynadı. Bunu iddia etmek garip olmaz. Çünkü bu sadece oyuncunun yeteneği ile ilgili değil, yönetmenin seçimleri ve senaryo farkından da kaynaklanabilir. Gürsel Korat oyunu senaryolaştırırken Hürmüz karakterine oynayabileceği yeni alanlar açtı. Bu nedenle seyretmesi en zevkli oyunculardan biri oldu Hürmüz rolü. Gözlerinizi ayırmadan bu kadın bunu nasıl yaptı, nasıl da büyük bir oyunculuk performansı gösterdi diye seyrediyorsunuz.
GÜLSE'NİN ROLÜ
- Rahmetli "Adile Naşit"in "Safinaz" yorumu yıllarca unutulmadı.
Bu rol için Güle Birsel'e nasıl karar verdiniz?
- Safinaz'ı basit bir çöpçatandan çok, kendi aşkları arzuları olan ama arkadaşına yardım eden parasını da ara sıra kılavuz kadınlıktan kazanan bir karakter yarattık. Yani oyundaki Safinaz'a göre daha güçlü bir karakter, daha güzel bir kadın yarattık. Yani aşık olunabilecek bir Safinaz bizimkisi. Bu nedenle de tercihim Gülse Birsel'den yana oldu. Grubun içinde en uzun boylusu Gülse idi. Kostümleri en iyi taşıyan kişilerden biri de o oldu zaten.
- Diğer karakterlerin oyuncuları nasıl oluştu? Mesela Hürmüz'ün büyük aşkı doktor.
- Doktor hiç komik bir karakter değildir. Sanki sadece bir romantik ilgi doğsun diye vardır. Etliye sütlüye karışmayan bu nedenle de rengi belli olmayan iyi kalpli bir adamdır. Bir kere böylesi bizim filmimizin konseptine uymuyor. Bu nedenle doktor karakterini de değiştirdik. Mehmet Ali Alabora'nın yarattığı doktor, gayet eğlenceli ve romantik bir tip. Bütün yakışıklılığına rağmen arızaları olan bir erkek.
- Siz de eşlerinden bir tanesisiniz.
- Evet ben biraz şaka gibi bir kocayım. Hiç gelemeyen bir kocası vardır hep savaşta. Benim zaten bu yoğunlukta çok daha ciddi bir rol oynamam mümkün değildi. Onun için ben kendime öyle bir pat diye koca seçtim.
- Filmin müziklerini kim yaptı? Eski müzikalden şarkı kullandınız mı?
- Müziklerini Kedi Müzik'ten Ender Akay ve Suna Özgür yaptılar. Eski müzikalden sadece "Tanrım" şarkısını aldık ve filmde iki değişik versiyonunu kullandık.
BÜTÇESİ YÜKSEK DEĞİL - Büyük cesaret değil mi kostümlü bir filme soyunmak? Eminim bütçesi de çok yüksektir?
- Bütçesi çok yüksek değil. Makul bir bütçeyle başladık ve filmi üç haftada çektik. Toplam dört beş aylık bir prodüksiyondur tamamı. Şu anda piyasada iyi bir gişeye oynayan seyircinin cazip bulacağı filmlerin hepsinden daha düşük bir bütçesi var.
- Sıkı bir rakiple, "Kurtlar Vadisi Gladyo" ile aynı hafta çıkıyorsunuz. Daha sonra da Yılmaz Erdoğan ve Cem Yılmaz'ın filmleri sırada. Gişede kendinize nasıl bir şans görüyorsunuz?
- Bir kere rekabet meselesini yönetmenler arası bir durum olmaktan çıkaralım. Yönetmenler birbirini rakip gibi gördükçe film hakkında konuşmaya imkan kalmıyor. Ben onun filmi o da benim filmim hakkında konuşabilmeyi istiyorum. Gişeye seyirci çeken filmlerin aynı anda girmesi bazen o iki filme de fayda sağlar. Artı zaten her hafta iki Türk filmi giriyor, bir yere kaçmak diye bir şey söz konusu değil. "Kurtlar Vadisi"nin bizden seyirci çalacağını düşünmüyorum.
- İzmir deyince aklınıza gelen...
- Lise ve üniversitedeyken takımla birlikte İzmir'e turnuvalara giderdik. Ve hep geceyi bir çöp şiş arabasında bitirdiğimi hatırlıyorum. Kumrusunu, yiyeceklerini çok beğeniyorum. Bir de İzmir Türkiye'nin en modern şehirlerinden biri. Yani İstanbul'dan daha modern. Daha da önemlisi aklıma güzel İzmirli kızlar ve yakışıklı erkekler geliyor.
Yarışmaya inanmam - "Hürmüz", Nurgül Yeşilçay'a ikinci bir portakal getirebilir mi?
- Bilmiyorum. Bundan sonra yönetmen olarak yarışmaya film göndermeyi düşünmüyorum. Çünkü yarışmalara gıcık oluyorum. Filmlerin gerçek değeri hakkında nihai bir fikir oluşturmamıza yardımcı olmuyor. Oradaki jüri kombinasyonu, festivalin kendisine sinema dünyasında nasıl bir yer edinmek istediği, janjanı, ünlülerin oranı filmin, böyle şeyler etkiliyor. Yapımcılar benden bağımsız filmleri yarışmalara sokmak isteyebilirler.
- Sizce de ödül almış filmler genelde gişede iki seksen yatmıyor mu?
- Bence bunda da bir değişiklik var. "Sonbahar" filmi eğer ödül daha almamış olsaydı iyi bir gişe yapamazdı. Aynı şekilde Nuri'nin filmleri de ödül almasaydı, seyirci bulamayacaktı. Zeki'nin de bir önceki filmi "Kader" gayet iyi bir gişe yaptı. Ben bir tek burada Reha'nın filmleri için üzülüyorum. Benim gözümde Reha Erdem bizim jenerasyonun en iyi yönetmenidir.
