GÜLENGÜL USLU
İşadamı Kemal Çolakoğu anlamlı bir geziden döndü. Ağabey Nuri Çolakoğlu'nun araştırmacı yazar kişiliği ve Kemal Çolakoğlu'nun ve akrabalarının ailevi bağlara gösterdiği duyarlılık sayesinde Çolakoğlu Ailesi tarih olarak köklerinin 1776 yıllarına kadar indiler. Ve atalarının izlerini İnebolu'da buldular. Bir ailenin köklerini ziyaret etmek üzere çıktıkları yolculuk anılarıyla sizleri baş başa bırakıyorum. Darısı başımıza!
Aile kökleri nereden geliyor?
Bizim aile Kırım Tatarlarından geliyor. Dedelerimin dedesi Hasan Gazi Kırımlı, Osmanlı Ordusunda bayraktar. Biz aile tarihi olarak 1776 yılına kadar gidebiliyoruz. Bulgaristan sınırları içinde fakat o zaman Osmanlılara ait Şumlu isimli bir kasaba. Osmanlı- Rus harbi oluyor. 1. Abdühamit devri. Komutan Abdullah Paşa. Ve savaş sırasında dedemizin bir kolunu gelen top koparıyor ve ondan sonra ismi Çolak Hasan Gazi oluyor. Dolayısıyla bizim soyadımızda Çolak Hasan Gazi'den geliyor. Onun üzerine Osmanlı, Çolak Hasan Gaziyi hem emekli ediyor, hem de kendisine bir lütuf olarak İnebolu'da bir yer tahsis ediyor.
Soyacağınızın bu kadar derinlerine nasıl inebildiniz?
Rahmetli babamdan kalan bilgiler vardı. Ağabeyimiz Nuri Çolakoğlu'nun araştırmacı gazeteci yazar olması da aile soyunun bütün kollarıyla geriye kadar gitmesini sağladı. Yine Nuri Çolakoğlu'nun hazırladığı çok güzel bir soy ağacımız var. Her geçen gün gelişiyor ve zenginleşiyor. Çolak Hasan Gazi'nin torunlarından bir tanesi benim dedem Nuri Çolakoğlu. İnebolu'da ticaretle uğraşıyor. Özellikle İstiklal Savaşı sırasında Rusya, Gürcistan ve Batum'da ticaret yapıyor. Ama Batum'la yaptığı ticarette Rusya'da Bolşevik İhtilali olunca İnebol'u ya geri çekiliyor. Bir bavul dolusu Rus parasıyla dönüyor ancak o paralar o gün tedavülden kalkıyor. Serveti sıfırlanıyor. Bizim bütün torunlarda bu Çarlık paraları hatıra olarak vitrinlerde durur. Dedem 1925 yılında Atatürk'ün "Levantenlerin, Rumların ve Ermenilerin İzmir'den gitmeleriyle o şehrimizde ticaret erbabı kalmadı..Anadolu tüccarlarının oraya gitmeleri uygun olur''demesini emir olarak alıyor ve İzmir'e taşınıyor.
İnebolu'yu ziyaret etme fikri nasıl gelişti?
Her sene İnebolu'ya gitme fikri ortaya atılırdı. Bugüne kadar kısmet olmamıştı. Ailenin yaşça en büyüğü ama biz ona ''Ailenin en erken doğmuş olanı'' diyoruz; büyük halalarımdan Aliye hanımın kızı Hikmet Ergenekon sonunda o kadar ısrar etti ki seyahat yapılmasına karar verildi.
Babanız sizi dede topraklarına götürmüş müydü?
Babam çok genç, 57 yaşında öldüğü için öyle bir organizasyon yapılamadı. Tabii bu organizasyonu Nuri Çolakoğlu üstlenince her şey çok kolay oldu. Ve en büyüğü 85 yaşında, en küçüğü 2 yaşında olmak üzere 35 tane Çolakoğlu Ailesinin soyundan; Ankara, İstanbul ve İzmir'den tüm aile fertleri İstanbul'da buluştuk. Bir otobüs kafilesiyle yola çıktık. İlk önce Safranbolu'da durduk. Oradan Karabük üzerinden İnebolu'ya devam ettik.
"YEMEKLERE HAYRAN KALDIK" Aileden sizi karşılayanlar oldu mu?
İnebolu girişinde Belediye Başkanı, Kaymakam, Emniyet Müdürü ve bizim aileden olan kişilerce karşılandık.
Nerede kaldınız?
Deniz kenarında fevkalade kaliteli bir otel olan Yakamoz'da kaldık. Ayrıca otelin ''Heyamola Restoran''ı fevkalade iyi bir restoran.
Bu arada gelsin kilolar oldu mu?
Oldu tabii. İzmir'de bizim için levrek ve çipura neyse orada da kalkan balığı öyle. Fevkalade bol bulunuyor ve de tam mevsimi. Tıka basa Kalkan yedik ama İnebolu'nun en ünlü yemeği ''Etli Ekmek''. İnanılmaz bir lezzet. Yine onların deyimiyle 'Haluşka'..
Sonra ki durağınız neresi oldu?
Kabristanlara gittik. Dedemin ve kardeşinin evlerine gittik. Evler mükemmel şekilde korunmuş. Bugünkü sahipleri farklı. Evler aynı Safranbolu evlerine benziyor. Çok güzel evler ve tamamen Karadeniz'e bakıyor. Yine dedelerimizin eskiden ticaret yaptığı ve bugün yıkılmış olan ticarethanenin kalıntılarını gördük. Çarşıda Çolakoğlu Ailesini bilen insanlar çokça..
Kastamonu'ya gittiniz mi?
Sonraki gün Kastamonu'ya gittik. Öğle yemeğinde Kastamonu Valisi tarafından ağırlandık. Eski bir Türk Evinde nefis bir yemek yedik. Belki çok fazla yemekten bahsediyoruz ama İzmirlilerin öğrenmesini istiyorum. Orada da tadını asla unutamayacağım bir yemek söylemek istiyorum. Adı 'Banduma'. Hindiyi tandır usulü pişiriyorlar ve hindinin biriken yağına yufkaları batırıp tabağın üstüne koyuyorlar. Sonra da üstüne hindi etini döşüyorlar. İnanın hayatımda yediğim en müthiş yemeklerden bir tanesiydi.
GEZİLER DEVAM EDECEK Bu tip aile toplantıları gerçekten çok keyifli olsa gerek..Ancak sizin gibi aile köklerinin bu denli derinlerine inmek pek de kolay değil!
Bu fırsatla ben o gezide hiç tanımadığım kuzenlerimi tanıdım. Kan mı çekiyor nedir, anında kaynaşıyorsun. En keyifli yanlarından biri de buydu. Tabii insan ata topraklarını görmekten keyif alıyor ama 35 kişilik aynı soydan gelen insanlarla 3 günü birlikte geçirmek hepsinden daha güzel.
Bundan sonraki toplantı nerede gerçekleşecek?
Bir sonraki geziyi Beypazarı'na, üçüncüsünü de Kırım'a yapmak istiyoruz. Ata toprağı sebep, esas gaye bir arada olmak.
Son olarak ne söylemek istersiniz?
Ülkemiz gerçekten çok zengin. En büyük zenginlikte orada ki insanların sevecenliği. Biz asla bir İneboluluyu onların bizi ağırladığı gibi İzmir'de ağırlayamayız. Ne şartlar, ne de zaman buna uygun. Hiç abartmıyorum.. Yeşillikler içinde bir yer gördüğümüzde, görmüş yada okumuş olanlar ''Aaa İsviçre gibi''deriz. Karadeniz doğasını görmeden bunu söylememek lazım. İnebolu ile Kastamonu arasında geçtiğiniz dağları hakikaten anlatmak mümkün değil. Her biri 30- 40 metre boyunda çamlar ve onların arasında açmış adeta noel ışıkları gibi bahar ağaçları ve bir taraftan da çağlayan gibi akan sular.. İnanıyorum ki orada insanın ömrü uzar. Uzamasa bile yaşadığı ömür insana değer bir ömür olur. Doğayı seven Karadeniz'e, güneşi seven Güney'e gidecek. Bu yaşıma kadar gelip oraları bu kadar geç gördüğüme çok pişman oldum. Ben İzmirliyim ve İzmir sevdalısıyım.İzmir'de doğdum ve İzmir'de doydum.Bunu hiçbir şey değiştiremez. Ama köklerimle de gurur duyuyorum.
