Louvre Müzesi'nde bir Türk

İzmir'in tek eksiği yakadaki broştur.. Kıyafetin yakasındaki broş da sanat eseridir. Atatürkçülüğü ile öne çıkmış bir şehirde sanat nerede?

Uğur Çakı eşi, aynı zamanda menajeri gibi çalışan Başak Çakı ve minik oğulları Dora ile...

''Düşlerin pembeliğine, yaşamı da katarak değişen, dönüşen hayatlara tanık olmak...
Ve arzulamak, hep daha güzeli ve iyiyi... Zamanı aşıp, tüm anlara dokunmak...'' İzler/ Remanare temalı çalışmalarını bu dizelerle anlatan İzmirli heykeltıraş Uğur Çakı bu hafta sayfamıza konuk oldu. 1974 İzmir doğumlu olan Uğur Çakı, eğitimini Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü'nde tamamladı. Urla'nın Zeytinalanı köyünde ilk atölyesini kuran sanatçı,aynı dönemde heykeltıraş Cem Sağbil ile tanıştı ve bronz döküm teknikleri üzerine çalışmaya başladı. 2001 yılında Urla'da ikinci atölyesini kuran sanatçı, halen atölyesinde seramik bronz, metal, ağaç ve taş malzemelerle heykel ve resim çalışmaları yapıyor. Çakı 16 Aralık'ta Paris Louvre Müzesi'nde katılacağı bir sergiye hazırlanıyor.
Sanat kelimesi sizin için ne ifade ediyor?
Sanat kendi içerisinde bir serüvenden ibaret olduğu için zamanla kendi içerisinde bir gelişim gösteriyor ve bu da kişinin etkinliklerine yansıyor. 2005'de de fakülteden mezun olduktan sonra 2010 yılına kadar Türkiye'nin dört bir yanında çeşitli sergilerle ve sanatsal etkinliklerle, yurtdışında yapılan karma sergilerle ve bianellerlere katılarak çalışmalarımıza devam ettik.
Önünüzde ki projelerinizden ve gelecekle ilgili planlarınızdan bahseder misiniz?
Önümüzdeki sezonların planlamasını yaparken yurtdışı etkinlikleri ağırlık kazanmaya başladı çünkü birlikte çalıştığım ekibim bir gelişme gösterdi. Ve bu ekibe en son menajerlik işimi üstlenen kız kardeşim Pınar Çakı da dahil oldu. Zaten eşim menajerim gibi. Sürekli olarak piar'ları yapan, bütün kişilerle ve kolleksiyonerlerle diyaloğu kuran kişi. Kız kardeşim de bütün bilgisayar üzerinden yapılan tasarım ve anlaşmaları üstlenince dolayısıyla bana sadece üretmek kaldı.
Bir ay önce Marbella daki sanat fuarına davet edildiniz.. Bu daveti anlatır mısınız?
Avrupa Çağdaş Sanatında işleriyle ön plana çıkmış çok önemli isimlerin yer aldığı, onur konuğunun Salvador Dali olduğu, 70 ülkeden sanatçının yer aldığı, Warhol, Miro ve Botero gibi ustaların işlerinin satışa sunulduğu bir fuardı. İnanın standlarımız yan yanaydı. İzmirli bir Türk sanatçısı olarak o fuarda bulunmak gerçekten çok onur vericiydi.
Şu an Ekavart Gallery de ikili bir serginiz var?
Evet, her yıl gerçekleştirdiğim İstanbul sergim hala devam ediyor. Açılışımız çok keyifliydi. Aynı serinin 2. ayağı olarak nitelendiriyoruz bu sergiyi. İlki İspanya'daydı şimdi de İstanbul'da.
Üçüncü ayağı nerede olacak?
Biz bu serinin üçüncü ayağını Mayıs ayında Agora Gallery'le yaptığımız anlaşma üzerine NY'da düşünürken, İstanbul sergimizin açılış günü çok sürpriz bir davet aldık.
Nedir bu sürpriz davet?
16 Aralık'ta Louvre Müzesinde yapılacak olan karma sergiye davet edildik. Böylece; Revisited serisi dünyanın birçok önemli sanat şehrinde sergilenmiş olacak. Gerçekten çok gurur verici bir olay bu..
Marbella Sanat Fuarı'na hangi galeriyle katıldınız?
Bu da oldukça ilginç oldu. Yurtdışı bağlantılarımızı oluştururken menajerim Pınar Çakı'nın eserlerimi gönderdiği Londra'nın önemli galerilerinden biri olan Camden Art Gallery'nin davetiyle bu fuara katıldık. Şimdi aynı galeriyle Louvre Müzesi'ne katılıyoruz. 36 yaşında yaşamını sadece İzmir'de sürdürmüş bir sanatçı olarak güzel aşamalar kaydettiğimize inanıyorum, hem kendim, hem şehrim hem de ülkem adına çok mutluyum.
Yurtdışıyla ilgili yeni gelişmeler var mı?
Londra'daki 'Lahd Gallery'leki bu çok ünlü bir prensesin galerisi.. O galeride de bir sergimiz gerçekleşecek bu yıl içerisinde. Ayrıca Ocak ayının ortalarında NY'daki sergimiz gerçekleşecek. Bu anlaşmalarla gerçekten tamamen ekibim ilgileniyor. Dediğim gibi bana düşen ise bu süreç içerisinde iyi işler ortaya koyabilmek ve hayallerimin peşinden koşmaya devam etmek.
NY'da bir başka anlaşma daha imzalamak üzeresiniz?
Agora Gallery dışında dünyanın en önemli sanat etkinliklerinden olan New York Bienali'nin 'Curatoru Pietro Franesi' geçtiğimiz yaz beni ve eserlerimi tanımak üzere Urla'ya bir haftalığına geldi ve sonrasında bana yılda 3 bienalden oluşan 4 yıllık bir anlaşma metni sundu. New York, Londra, Basel, Marakesh ve bir çok dünya bienalinde yer almak üzere teklifi memnuniyetle kabul ettim...
İstanbul'daki sergilerinizi Ekavart Gallery'de gerçekleştiriyorsunuz?
Beni gerçekten yürekten destekleyen ve anlayan, aynı zamanda Eğitim Kültür Araştırma Vakfı'nın Başkanı olan İnci Aksoy'la çalışmaktan mutluyum.

'Sezen Aksu'da da eserlerim bulunuyor'
Urla'da neredeyse köy hayatı yaşıyorsunuz.. Bunun sanatçı kişiliğinize etkisi nedir?
Urla- Çeşmealtı'nı benim merkez üssüm olarak değerlendirebiliriz. Beni bu ülkelere götüren eserlerin tümü bu güzel beldede ortaya çıktı. Yaşadığım yerdeki doğanın ahenk ve uyumu benim için kaynak oluşturuyor.. Urla yerleşim olarak eski çağlardan yansımalar taşıyan huzur dolu bir sahil köyü. Burada yalnızlığı ve hiçliği görebiliyorsunuz. İnsanlar sıcak. Taksici, bakkal, komşu herkes sevgi dolu. Burada duygular ve hayallerle yoğruluyorsunuz.
Eserlerinizi kimler satın alıyor?
Sanat izleyicileri ve kolleksiyonerler.. Ayrıca değerli sanatçı Sezen Aksu'nun koleksiyonunda yer aldığım için çok mutluyum. Destekleri için kendisine teşekkür borçluyum.
Bir sanatçı olarak İzmir'den beklentilerinizi alabiliyor musunuz? İzmir gerçekten sanatı destekliyor mu?
Şöyle söyleyeyim; ben daha iyi olabileceğine inanıyorum. İzmir'de bu işlere gönül veren kişileri göreve çağırıyorum. İzmir'de çok önemli isimler var. Bu tip sanatsal olayların ortaya çıkarılması ve desteklenmesi gerekiyor. Bu güzel şehirde tek eksik yakadaki broştur.. Kıyafetin yakasında ki broş da sanat eseridir zaten. Güler yüzlülüğümüzle, çağdaşlığımızla, Atatürkçülüğümüzle gerçekten öne çıkmış bir şehir olan İzmir'de sanat nerede? İzmir, çok aydınlık insanların yaşadığı bir kent. Birçok önemli ailenin koleksiyonuna girdim.