"Romantik Serseri" adlı programıyla tanınan ve İstanbul'da camiaya karşı yaşadığı küskünlük sonrası İzmir'e yerleşen Berk, "İzmir'deki iş arkadaşlarım 1 ayda, İstanbul'da yaşayamadığım 15 seneyi bana geri verdiler. Ailem gibi oldular" diyor
CANAN DÜZDOL
"Romantik Serseri" adlı TV ve radyo programlarıyla tanınan Bilgehan Berk, İstanbul'dan İzmir'e transfer oldu. Karasal yayınla İzmirlilere, internetten tüm dünyaya yayın yapan Metropol FM'in kadrosunda yer alan Berk ile Karşıyaka'da, körfeze nazır bir dairede hizmete başlayan stüdyolarında buluştuk. Kariyer yolculuğunu ve İstanbul'a olan küskünlüğünü anlatan Romantik Serseri, hem çalışma fırsatı bulduğu iş arkadaşlarına hem de İzmirlilere, kaybettiği yılları geri kazandırdıkları için teşekkür ediyor.
"Romantik Serseri" artık bir marka. Ama marka olana kadar da çok yol kat etti. Şimdiye kadar kimlerle çalıştın?
- 1995 Cem Uzan dönemindeki Kral TV ile başladım. "Romantik Serseri" ile ilk VJ'lerden biri oldum. 1997'de Cavit Çağlar'a transfer oldum, Olay TV'ye. Sonra NTV Radyo Pop'u kurduk. Sonra Tatlıses Holding'de İdobay Basın Danışmanlığı yaptım. 50'ye yakın sanatçım vardı.
PİYASA BERBATTI - Danışmanlık yaptıkların arasında hangi isimler var?
Grup Laçin, Yıldız Tilbe, Ebru Yaşar, Songül Karlı gibi isimler... Sonra bir zaman geldi ve ben camiaya küstüm.
- Ne zaman ve neden?
2004-05 yıllarında deli bir çıkar ilişkisi yüzünden. Kendime göre ödün verecek durumum kalmamıştı. O piyasa iğrenç bir piyasaydı. Bana Vakko'dan tişört alırlardı promosyon döneminde, işleri bitince de dönüp bakmazlardı... Halbuki ben Ebru Yaşar'ı Ebru Yaşar yapan kişiydim, hem de 1 günde. "Seni Anan Benim İçin Doğurmuş" şarkısını Bilgehan Berk yapmıştır, bitti! Bütün radyolardaki arkadaşlarımdan rica ettim. Herkes o gün bu parçayı çaldı. SOnra ne oldu? Beni anam kendisi için doğurmuş oldu. Yürüyen yürüdü, kalan kaldı... Ben de küstüm o yıllarda.
AYAKKABICIDA ÇALIŞTI - Ve sonra İzmir'e geldin...
Evet, İzmir'e yerleştim. Annem babam burada yaşıyordu. Birlikte bir balıkçı açtık, bir tanıdığa emanet ettik. Olmadı, iflas etti. Param bitti. Her yerde iş arıyorum. Mağazalara giriyorum, "Aaaa Bilgehan geldi" diyorlar. Bir şey rica edemiyorsun. Sonra bir ayakkabıcının yanına girdim. Müdüre de kim olduğumu söylemedim. Her giren "Bilgehan mağaza açmışsın" diyor, geliyor... İmza istiyorlar. Derken bir gün müdür çağırdı beni, "Sen kimsin birader" diye sordu. Ama korkudan söyleyemiyorum kim olduğumu.
- Neden korkuyorsun?
Çünkü paspas yapıyorsun, ayna-cam siliyorsun, yer süpürüyorsun. Bilse kim olduğumu "Ben buna nasıl iş yaptırırım ki" diye düşünerek beni işe almaz. Ayakkabıları paso ismimle satıyorum. Haliyle bir süre sonra utangaçlık başladı bende. Sonra ekmeğimi kazanmak için ayakkabıcılığa başladım iyiden iyiye. Ama o günlerde biri bana "gel asgari ücretle çalış" dese çalışırdım. Kırmızı ışığı, radyomu çok özlemiştim.
- Metropol'le nasıl tanıştın?
Gazetede Metropol FM reklamı gördüm ve görüştüm. Anlaşınca da başladım. 1 aydır buradayım. Ama şunu söylemeliyim; buradaki iş arkadaşlarım 1 ayda, benim İstanbul'da yaşayamadığım 15 seneyi bana verdiler. Onlar ailem gibi. Ben buradan 2 ay sonra ayrılsam ve yolda radyomuzun sahibi Berkay Bey'i görsem, bana "merhaba" diyeceğinden şüphem yok. Ama İstanbul'a gittiğimde bana "merhaba" diyecek insan sayısı çok az. Şöyle düşünün; neden İstanbul'daki insanların danışmanları sürekli değişir? Çünkü sürekli birbirlerini kullanır, posasını çıkarır ve bırakırlar. Zor bir anında yardımcı olmaları mümkün değil. Herkes kaçak dövüşür.
- Biraz da programın formatından bahsedelim. Ne sıklıkta çıkıyorsun, neler yapıyorsun?
Programda şiir okuyorum, 22.00 ve 01.00 saatleri arasında. Orada bir serseri var, o serseri çay içiyor, "Lanet olsun bu hayata" diyor, "Dinlemeyin beni, ben gerizekalıyım" diyor. Ama bu yüzden de çok dinleniyor.
- Peki İstanbul'dan sonra İzmir'de neler buldun?
Öncelikle buradaki insanlara güvendim. Birçok radyo ve TV'de çalıştım ama buradaki huzuru hiçbir yerde bulamadım. Duygusallık, huzur, mutluluk var; kimse kimseye karışmıyor. Ben küsebilirdim hayata. Bir günü bekliyorum dedim ve o gün buraya geldiğim günmüş. 95'ten beri yayındayım, yaşım 40. Ama hayatımda bu kadar huzurlu bir radyo istasyonu görmedim. Bir de hayatımda "en büyük hatam" dediğim bir şey var.
TATLISES'LE ÇALIŞMAK HATA - Nedir?
Benim en büyük hatam İbrahim Tatlıses'le çalışmaktır. İbrahim Tatlıses'e verdiğim yılları taşa verseydim, taş konuşurdu. Şimdi ben yanlışlıkla bir gün İstanbul'a gitsem ve orada İbrahim Tatlıses'le karşılaşıp "Merhaba İbrahim Abi" desem beni tanır mı, şüpheliyim. Ama burada beni unutacak, satacak, yarı yolda bırakacak kimse yok.
- Hedeflerin?
Dizilere başlayacağım. Bunun için de kendime verdiğim süre güz dönemidir. Şu an her şeye sıfırdan başlıyorum. Çok da güzel bir proje var. Kafa olarak gireceğim ve kafa olarak çıkacağım. Bir de İzmir'de köşe yazısı yazmak istiyorum. Radyo ve oyunculuk bir gidecek ama dürüstçe gidecek.
En büyük sanatçı Onur Akın'dır - Birçok sanatçıyla çalıştın. Biraz da o dünyadan bahseder misin? Hangi isimler, nasıldır?
Bana göre en büyük sanatçı Onur Akın'dır, babadır, tektir. Artistliği, havası yoktur. Yıldız Tilbe uçuktur; onunla da bir programa gitmeye korkarsın. Ama sektöre baktığımızda içler acısı. Prestij Müzik'le İdobay Fenerbahçe'yle Galatasaray gibiydi. Rekabet süperdi. Sonra ne oldu? Bitti. Çünkü sektör bitti. Unkapanı bitti. Kimsede para yok.
Sanatçılarla polemiğe girmek kayıp yaşatır - Radyo yayıncılığı pek çok gencin hayali. Onlar için birkaç öneri alalım senden.
Mesleği sev. İnan. Büyük özveri lazım. İsmin yoksa inanıp da ev geçindirebilirim hayallerine kapılma. İsim için çok çalış, yıllarını ver. Yalaka olma ama iletişimde olduğun kişilere ihtiyacının düşeceğini de bil. Bu iki taraflı; o sana bağlıdır sen de ona. Son olarak da sanatçılarla polemiğe girme, en büyük kaybın bu olur.
