Ailesi tarafından ortaokula kayıt ettirilmediği için tanımadığı bir evin kapısını çalıp kendisine veli bulan Prof. Dr. Celal Şimşek'in çobanlıktan profesörlüğe giden bir başarı öyküsü var...
UFUK SOYHAN - DENİZLİ
Denizli'de tarih denilince akla gelen ilk isim olan Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Celal Şimşek, hayatının bilinmeyen yönlerini Yeni Asır'a anlattı. İlkokulu bitirdikten sonra çobanlık yaparken evden kaçıp tanımadığı bir veli bularak ortaokula kayıt yaptıran Şimşek, önce Denizli Müzesi'ne memur olarak atandı daha sonra doktorasını yaparak PAÜ'de profesör oldu. Denizli Müze Müdürlüğü'nde göreve başladıktan sonra antik kent Laodikya'yı kazmayı kendine hedef koyan Şimşek, bugüne kadar dünya arkeoloji literatürünü girecek bir çok eser ortaya çıkardı. Tesadüf eseri arkeoloji mesleğini seçen Şimşek, başarı dolu hayat öyküsünü ve üçüncü çocuğum dediği Ladoikya'yı anlattı.
ŞAŞIRTAN İSTEK - Eğitim hayatınız nasıl başladı?
- 1964 yılında Denizli'nin Çameli İlçesine bağlı Gürsu Köyü'nde dünyaya geldim. İlköğretimi köydeki birleştirilmiş bir sınıfta tamamladım. Buradan mezun olunca bir yıl çobanlık yaptım. O dönem okumanın kıymeti bilinmediği için ailem ortaokula kayıt yaptırmadı. Bir gün köyden kaçarak Çameli ilçesine gittim. Kayıt için gittiğim Çameli Ortaokulu'nda bir velim olması gerektiği söylendi. Bunun üzerine okulun yanında bulunan bir evin kapısını çaldım. Kapıdan Ali Erikan adında bir amca çıktı. Velim olmasını isteyince önce şaşırdı daha sonra beni okula kayıt ettirdi. Olanları köye dönüp aileme anlatınca onlar da bana destek oldu. Böyle okumaya başladım. Daha sonra Denizli Lisesi'ni tamamlayarak Selçuk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü'nü kazandım.
- Neden arkeolojiyi seçtiniz?
Aslında arkeolog olmayı bile düşünmedim. O yıl, arkeoloji ve sanat tarihi bölümü dil puanıyla öğrenci alıyordu. İngilizce puanım yüksekti. Bölümün adı "Arkeoloji ve Sanat Tarihi" şeklinde iki isimden oluşunca "demek ki bana çift diploma verecekler" dedim. Bu nedenle arkeolojiyi seçtim. Ancak ondan sonra baktım ki arkeoloji benim mesleğim. Çok başarılıydım. Birincilikle mezun oldum.
LAODİKYA SEVDASI -Laodikya'yı kazma fikri ne zaman doğdu?
- Üniversitede araştırma görevlisi sınavını kazandım ancak hocam 'ben sınav yapmadığım elemanı almam' dedi. Mahkemeye başvurup devam edebilirdim ancak huzurum olmayacağını düşünerek vazgeçtim. Daha sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın açtığı sınava girdim ve kazandım. Adıyaman Müzesi'ne 657'ye tabi memur olarak atandım. Aynı zamanda yüksek lisansa başladım. Ağustos 1992'de ise memur olarak Denizli Müze Müdürlüğü'ne atandım ve Laodikya ile tanıştım. O zaman Laodikya'yı kazmaya karar verdim. Ancak bunun için akademisyen olmam gerekiyordu.
- Nasıl akademisyen oldunuz?
O sırada Selçuk Üniversitesi'ndeki hocam ertesi gün sınavı yapılacak olan doktora için beni aradı. Konya'ya gidip sınavı kazandım. Akademisyen maceram böyle başladı. Tırnaklarımla kazıyarak adım adım hedefime ilerledim. 1998 yılında PAÜ'de göreve başlayarak burada arkeoloji bölümünü kurdum. Üniversiteye geldiğimde kağıt üzerinde bölüm vardı ancak ne masa, ne sandalye ne de öğrenci vardı. Hiçbir şey yoktu. Dekanımız bana 'sen müzede otur' demişti. İlk yıl 30 öğrenci aldık. Şu anda arkeoloji bölümünde 430 öğrenci var.
- Hedefiniz ne zaman gerçekleşti?
- Memur olarak atandığım 1992 yılında Ladoikya'yı kazma hedefini kendime koymuştum. Bu bölge Hierapolis gibi İtalyanlara verilecekti. Ancak Denizli'nin valisi, belediye başkanı, işadamları, sivil toplum örgütleriyle birlikte uğraşarak, Ladoikya kazısının PAÜ'ye verilmesi için mücadele ettik ve 2003 yılında burada kazı yapma iznini aldık. Hedefimi 11 yıl sonra gerçekleştirdim. Böyle zor şartlar altında alınan bir kentin hakkını vermeniz gerekiyordu. Biz de Laodikya'yı yaşayan bir arkeoloji parkına çevirdik. PAÜ arkeoloji anlamında bir kültür penceresi oldu. Şu anda PAÜ'nün 4 tane Bakanlar Kurulu kararlı kazısı var. Tek arkeoloji kütüphanesi olan bölüm.
-En büyük sıkıntınız ne oldu?
2008 yılında Denizli Belediyesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı arasında imzalanan protokolle kazı sorumluluğu belediyeye verilince ben de dilencilikten kurtuldum. Çünkü kazı yapacaksanız işiniz parayla. Para olmadı mı işiniz zor demektir. En büyük sıkıntıyı böyle yaşadım. Önceki Belediye Başkanı Nihat Zeybekci, beni hiç geri çevirmezdi, ne istersem destek verirdi. Bir gün 'seni dilencilikten kurtarayım' dedi. Rapor istedi benden. Sonra gerekli prosedürler tamamlanarak 2008'de Laodikya kazısı Denizli Belediyesi'ne devredildi. Bende dilencilikten kurtuldum. Şimdi 12 ay kazı yapabiliyoruz.
Kaldı 591 yıl!.. -Laodikya'yı kaç sene daha kazacaksınız, bir sonraki hedefiniz nedir?
- Eskiden, 'Laodikya 1000 yılda kazılır' diyorduk. Şimdi imkanlarımız gelişti. Bunu 600 yıla indirdik. 9 yılını bitirdik. Kaldı 591 yıl. Ben bir espri yaparım arkadaşlara, '300 yılı ben kazarım' kalanı kim kazarsa kazsın. Kaldı 291 yıl. Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, burayı ziyaretinde bize güzel cümleler söyledi. Bunlar yorgunluğumuz alan şeyler. Bize heyecan katan şeyler. Ufkunuzu daha ileriye bakmanızı sağlayan şeyler. Cumhurbaşkanımıza burada bir söz verdik. Laodikya'yı 2014 yılında ikinci bir Efes yapacağız. Bu devletin en üst seviyesindeki Cumhurbaşkanına verdiğimiz sözdür. Bu sevmeyle, özveriyle, Denizlili olmakla yapılacak bir şey.
-Laodikya'nın sizin için değeri nedir?
- Benim 3 çocuğum var, birisi Laodikya. Laodikya'yı dünyanın gelip görmek istediği kentler içerisine sokmak istiyoruz. Dünyanın en prestijli dergi ve gazetelerinde Laodikya ve Denizli'den söz ediliyor. Biz kutsal Laodikya Kilisesi'ni bulduk. Dünyaya burayı tanıttık. Bundan daha güzel bir şey olabilir mi.
