BESİM KAZADO
Bu güzel pazar gününüzü, arkadaşlığımız çok eski yıllara dayanan bir dostumla yaptığım neşe dolu bir söyleşi ile daha da keyiflendirmek istedim. Geçenlerde geldiği minik İzmir tatilinden başlayıp, onun ardından iade-i ziyaret sayılabilecek İstanbul günlerimde devam ettiğimiz kah kahkalarla, kah duygu dolu anılarla dolu sohbetlerimizden size iletebileceklerimi yazmayı bir vazife bildim. Taa Sibel Can'ın ilk sahneye adım attığı, yıllar öncesi "Astoria" kulübündeki anılarımızdan, başladık, "Livingroom"la devam ettik. Nişantaşı'nda işlettiğim "La bouffe" restorandaki inanılmaz renkli hatıralarımız, onun da ardından açtığımız 'haute couture' moda evlerimizde nelerle karşılaştığımızı, tek tek andık. Bugünlere nasıl geldiğimizi, tek tek hatıralarla o kadar iyi biliyormuşuz ki birbirimizin o renkli hatıralarına ilaveler yaptık. Sibel Can dedim, çünkü o dönemde yani 20 kadar yıl öncesinde de Nur, aşağı yukarı her gece uğradığı 'Astoria'da güzeller güzeli Sibel'i çok beğenir ve severdi. Bu yüzden de daha çok küçük ye yeni olan bu 'en güzel' lakaplı kızımıza en güzel giyim öğütlerini verirdi.
Yıllar sonra kim derdi ki Nur çok ünlü bir terzi, Sibel de çok ünlü bir star olacak ve de en iyi terzi-model olacaklardı. Aslan Burcu'nun verdiği özelliklerinin hepsini taşıyan Nur, her girdiği yerde tek olmayı başardığı gibi en iyi müşteri kitlesine sahip olmayı da çok kısa bir zamanda başardı. Gerek dans yarışması jüriliğinde vazife almak, gerek son yaptığı giyim yarışması programının starlığı Nur Yerlitaş'ın moda dünyasının en sevilenlerinden olmasına sebep olmuştur. Dobralığı, çok özel tarzı, diktikleri, bunların yanı sıra kendi giydikleri, renkli kişiliği uzun zaman onu zirvede tutacağa benziyor. Ailesine çok bağlı bir karakteri olması duygusallıklarından bir örnektir. Sizinle Milano defilelerinden bahsederken dalıp 'Mardin'de olsaydık iyi olmaz mıydı?' derse hiç şaşırmamanız gerekir. Size bunları bir çırpıda geçtim, arkadaşıma sorup cevap almak değil de (ki Gülengül kardeşim harika bir söyleşi yaptı, bu hafta dergilerde) ben aramızdaki diyalogları aktarmak istedim size. İşte, bence o hani bir sürü yakıştırma yapılıp çok çabuk kaybolanlar değil, modanın gerçek ikonu Nur Yerlitaş'la candan bir mini sohbet...
15 DAKİKADA HAZIR
Bu minik söyleşiyi gerek balık restoranında, gerek gazetemize ziyaretinde, gerek otel lobisinde gerek te buralara geçerken bol bol sohbet ettiğimiz arabada yaptık. Rahat rahat yemeğimizi yerken, 15 dakikada kalkmamız gerektiğini fark ettik. Hemen biraz makyaj yapması aklına geldi. Hemen malzeme hazırlandı. Restoranda makyajını yapıverdı. Bu arada pudrasını arkasında duran şef garsona uzattı, 'açıversene hayatım' dedi. Birden gülmeye başladı, 'Aaa kendimi evde sandım, adamcağızı da yardımcım Suzan.' Bu arada gerek beraber çalışanları gerek çevresine o kadar bonkör ve insan insandır ki Nur'a da öyle çevresinden sevgi yağar.
- Ne kadar rahat hazırlanıverdin?
Aynasız makyaj da yaparım, bir bakışta alakasız renkleri de bağdaştırırım, çok da beğeni almışımdır.
- En çok giydirmek istediğin kişi kimdir?
Madonna, tek geçerim.
- Kendine güzel şeyler diker misin?
Terzi söküğünü dikemez derler. Ama biz dikiyoruz. Genellikle siyah, hep siyah. Siyahı tuval olarak kullanırım.
- Hep neşeli görürler seni, genelde öyle misin yoksa efor sarf eder misin kameraların toplumun önünde?
Ben de normal değilimdir. Kafam takık olunca belli ederim. Ama insanların sevgileri çok gururlandırıyor beni. O sevgiden sıcaklık aldığımdan ben de haliyle öyle oluyorum.
105 BİN TAKİPÇİM VAR - Tweet'te iyice ünlüymüşsun...
Tweet'te eğleniyorum. 105 bin takipçim var. Yumurta değil, takipçi...
- İzmir'de vakit kalırsa nereye götürmemi istersin seni?
Eşrefpaşa. Çok isterim, hele çok sevdiğim Roman eğlencesi varsa atarım kendimi. O kadar seviyorum ki onlarla olmayı... - Neden defile yapmıyorsun, o kadar müşterin ve hayran kitlen varken?
Bol vakti olan modacılardan değilim. O kadar vakit alıyor ki bu çalışma, kendi müşterilerime ayırmayı tercih ederim bu zamanı.
- Çok takdir ettiğin bir modacı?
Karl Lagerfeld.
- Atölyeni açmadan ne yapardın?
Valiz ticareti.
- Ne kadar açık sözlüsün, bir de o kadar hovardasın.
Bilirsin hep dağıtırım. bazan her şey para değildir ya Besim'cim. Para bazen açığı kapatmadığı gibi bazı kişilerde sırıtıyor.
- Bu kadar renkli olmanın bir sebebi var mı?
Öyle bir ailem var ki, dayılarımın gece hayatlarına karşın mazbutun mazbutu (tanırsın çok da seversin) annem titizliğinden evda sigara dumanını gözüyle takip eder. Hepsi bende toplanmış. İçimde değişik ruhlar var. Matruşka gibiyim.
ASLA KİN TUTAMAM - Herkes merak ediyordur, kullandığın parfüm?
30 yıldır, Estee Lauder'den White Linen.
- En sevdiğin özelliğin?
Kin nedir bilmem. Çok sevdiğim Ajda'mız bir ara benden başka markalar giymeyi istedi. Bir sürü insan bana bunu olay haline getirdiler, bense başka modacıların diktiği elbiseleri giydirmek üzere atölyemin en iyilerini konserlerine yolladım. Ben bile gittim, bugün son, olaylar yaratan kıyafetini ben hazırladım, canım arkadaşımdır o.
- Nasıl anılmak istersin?
Chanel'ler içinde bir halk kızı...
- Şu günlerde en büyük arzun?
Seninle New York'a gitmek. Zaten bekliyorlar, Soho'da Nişantaşı'nı yaratmak.
- Kin tutmaman haricinde başka bir özelliğin?
Kendimle dalga geçebilmem. yoksa sıkıntıya, arızaya geçerim.
