ÖZKAN BİNOL
Sabah Gazetesi'nin reklam yüzü olduğunda bir araya geldik sevgili Fatoş'la ve çekim arasında bu keyifli sohbeti yaptık.
- Fatoş kendini bize tanıtır mısın?
Ben İzmirli'yim ve gurur duyuyorum bundan. İzmir'de doğdum büyüdüm ve üniversiteyi Ege Üniversitesi Beden Eğitimi Öğretmenliği'nde bitirdim. Daha sonra İstanbul'a geldim. Üniversitede okurken mankenliğe başladım. Yani çeşitli modacı defileleri, ajanslar... Aklımda hiç yoktu aslında televizyon, yoksa radyo televizyon okumayı tercih ederdim, ama şimdi de geç kalmış değilim. Hatta radyo televizyona yazıldım, ikinci bir üniversiteyi okuyorum bu konuda. Üniversitede okurken bana ajanstan bir teklif geldi, illa çekim yapalım, sen mankenlik yapma ama bir katalog çekelim belki ısınırsın dediler. O şekilde başladı, daha sonra Best Model yarışmasına girdim, birinci seçildim ama okulumun bitmesi için İzmir'e geri dönmem gerekti. Okulumu bitirdikten sonra da, 2000 yılında Best Model seçildim. 2004 yılında tekrar yarışmaya girmeye karar verdim. Zaten Uğurkan Erez'le çalışmaya başlamıştım, onu da çok severim, işini çok iyi yapan bir insandır. Miss Turkey'e girmemi önerdi. 2004 yılında Miss Turkey'e girerek seçildim ve Miss Universe Kainat Güzellik Yarışması için Ekvator'a gittim. 2004 yılıydı ve yarışma için 1 ay orada kaldım. İki kamp üst üste oldu. Yani önce Miss Turkey, ardından da Ekvator'daki yarışma olunca tam bir buçuk aylık kampa girdim ve yaklaşık bu kilonun üzerine altı kilo verdim. Böyle iskeletor gibi dolaşmaya başlamıştım, bir de oranın yiyecekleri Türk mutfağından daha farklı olduğu için pek yiyemiyordum...
- Bu kamp nasıl bir şey? Kızlar için nasıl bir hayat var orada, gerçekten dostluklar kuruluyor mu, her gün prova yapılıyor mu?
Kamp dönemi şöyle, siz normal zayıflıktaysanız başınızdaki kişi diyor ki, sen hiç ekmek yeme, çok zayıf, aşırı zayıf dediğimiz insanlara da böyle iyi tamam, sen bir dilim ekmek yiyebilirsin şeklinde yemek verdikleri bir ortam. Bunu baştan söyleyeyim girecek olan genç kızlar için, gerçekten zor bir dönem geçiyor ama güzel arkadaşlıklar edinebiliyorsunuz. Oradaki disiplini öğrenebiliyorsunuz, çok ünlü bir koreograf olan Uğurkan Erez'le çalışabiliyorsunuz,
- Hangi kriterlere göre güzel seçiliyor?
Sadece dış güzellik olarak da bakmıyorlar, senin kültürlü olmana da bakıyorlar, konuşma tarzına, oturup kalkmana, bilgine, yabancı diline birçok şeye bakıyorlar. Ama tabii ki belli fiziksel özellikleri de aramaları gerekiyor. Yani çekik gözlüler de var, zenciler de var... Uzun boylu olmak şart, çünkü kendini gösterebilmen için orantılı vücut hatları gerekir. İlla aşırı zayıf ya da çok ince olman gerekmiyor. 36- 38 beden arasında olman yeterli, bu tip şeylere dikkat ediliyor ama dediğim gibi kaynaşmak da çok önemli, orada yaşadığım anlar çok farklı benim için.
- Latin Amerika'dan çıkan özellikle de Venezuellalı güzellerle Hintli güzeller ya kraliçe seçiliyor ya da dereceye giriyor. Nedir bunun sırrı?
Çocukluk yaşlarda buna hazırlanmaya başlıyorlarmış ve onlarda yarışmaya gidip seçilememek çok utanç verici bir şeymiş. Ülkelerinde çok hoş karşılanan bir şey değilmiş. Eğer sen oraya yarışmaya gittiysen ve derece alamadan döndüysen utanç kaynağıymış onlar için. Mesela yöresel kıyafet son dakikada yapılıp gönderilmiyor, bir sene önceden başlanıyormuş o kıyafetlerin hazırlanması.
- Bu yarışmalardan neden bir top model çıkmıyor sence?
Biraz da şans meselesi bunlar, çok güzel olan biri illa da bir yerlere gelecek diye bir şey yok. O kişinin kıstaslarına da bağlı. Kimi bu yönde çok ilerlemeyi ister, kimisi belli şeyleri kabul ederim der. Bu tip şeyler de insanı engelleyen şeyler bence ama şans, o an orada bulunmak, bir reklamın yüzü olmak da çok önemli. - Fatoş çok genç yaşta bir evlilik yaptın ve Türkiye derken kendini birden Amerika'da buldun.
Evet bir evlilik geçti başımdan. Olabiliyor böyle şeyler sonuçta. Evlendim Miami'ye yerleştim ama yürümedi. Yurt dışında olmak da beni çok yordu. Çünkü ben aileme çok bağlı bir insanım, orada kalmayı çok fazla istemedim, tabii ki ilk altı ay çok güzel geliyor, çok güzel bir yer Miami, ama bir süre sonra başka özlemler duyuyorsunuz. Tekrar Türkiye'ye geri döndüğünüzde olmanız gereken yerin neresi olduğuna kendiniz karar veriyorsunuz ve geri dönmek istemiyorsunuz. Hayat buna değer mi diyorsunuz, çok kısacık bir ömrüm var, sevdiğim insanlarla, ailemle mutlu olmak isterim diye düşünüyorsun. Mesleğimi de gerçekten çok özlememiştim aslında, yurt dışında olunca tabii ki biraz ara vermek zorunda kaldım. İzmir'de olunca tekrar kaldığım yerden başlamak istedim ve yavaş yavaş kendimi toparladıktan sonra sunuculuğa başladım ve Turkuvaz Grubu Sabah gazetesiyle çalışmaya başladım. Benim için çok gurur verici bir şey, yani Sabah'ın yüzü olabilmek gerçekten benim için önemliydi.
- Miami'yi özlemiyor musun?
Valla ben gittim orada altı aydan fazla kaldım. Belli bir süre sonra dediğim gibi sıkıyorsunuz. Örf, adet, gelenek, görenek bu tip şeyleri özlüyorsun. Miami'yi özlemiyorum, çok açık ve net söyleyeyim. Gezmek için tekrar gitmem, başka ülkeye giderim, yeterince gördüm zaten.
- Sen kime güzel dersin?
Ben iç güzelliğin insanlarda dışa yansıdığına inanıyorum ve başta çok güzel gördüğünüz birinin yanına yaklaşınca konuşma tarzı, oturma tarzı bu tip şeylerle size itici gelebiliyor. Kişiyi sevdiğiniz zaman güzel görüyorsunuz, o yüzden ben karşıya o elektriği verebildiğime inanıyorum.
- Güzel olmanın dezavantajları neler?
Kendinize çok dikkat etmeniz gerekiyor, çok genç yaşta seçildiğiniz için ailenizin arkanızda olması gerekiyor, onlarla bağı hiç koparmamanız ve ilk başta hobi olarak bu mesleği yapmanız ve eğitiminizi tamamlamanız gerekiyor.
- En beğenilen mankenler, güzellik yarışmalarında seçilen güzeller hepsi İzmirli. İzmir'in suyundan mı, havasından mı? Nedir bunun sırrı?
İzmirli kızlar özgüvenli yetiştiriliyorlar Ben Alsancak' ta yürüyorum, estetiksiz, gayet yalın, güzel kızlar görüyorum. İstanbul'da ise daha fazla bakımlı, daha fazla estetikli gibi oluyor. Bence İzmirli kızlar daha doğal, az makyajlı.
Magazin sunmayı seviyor - Güzellik yarışmasına katılmak isteyen arkadaşlarımıza ne öneriyorsun?
Gerçekten çok gurur verici bir şey, yarışmaya girmeden önce kesin spor, yemek yeme tarzı, yürüyüş gibi şeyleri iyi bilmeleri gerekiyor. Aynı zamanda eğitimlerini kesinlikle bırakmamaları gerekiyor, okul mutlaka bir şeyler katıyor insana. Magazinden dolayı renkli gösteriliyor bu hayat, yaşlar da çok küçük olduğu için ailenin desteğini alarak yarışmaya gelmelerini tavsiye ediyorum. Haftanın 3-4 günü muhakkak spor yapmalılar, sadece ince bir vücut yeterli değil, fit olmak ayrı bir şey.
- Bu aralar bir magazin programı sunuyorsun. Magazin dünyası nasıl sence?
Magazin sunmayı seviyorum ama içinde yer almamaya çalışıyorum. Aslında biraz da insanların elinde gazetecilere yakalanıp yakalanmamak. Medya zaten belli yerlerde oluyor, yani eğer çekilmeyi istiyorsa insanlar o yerlere gidiyor ya da gitmiyor. O yerlere gidip, telefon edip daha sonra çekmeyin diyen insanlar olabiliyor. Bunu da senelerdir sunduğum için biliyorum.
Rakip olarak yine kendimi görüyorum - Hollywod starlarına baktığımızda çok zor bir hayatları olduğunu görüyoruz. Mesela Angelina Jolie. Sence nasıl başa çıkıyorlar bu ün meselesiyle?
Angelina örneği üzerinden konuşacak olursak, bir kere farklı rolleri üstlenmek zorunda kalıyor, zaten onun bir anne rolü var, ayrıca çeşitli kuruluşlara çok fazla yardım ediyor.Hayat zaten çok kısa, önemli olan insanlara iyi hayat sağlayabilmek, yardım edebilmek, iç huzurunu hissedebilmen için bu şart. Madonna tam bir idol. Kadın kaç yaşında hala sporunu yapıyor, kendine bakıyor ve kendine hayran bıraktırıyor. Bunlar da yurt dışında hayran olduğum insanlar... Türkiye'de daha az var bunu yapabilen. Ajda Pekkan mesela güzel bir örnek. İnsanın kendisini yenilemesinin yaşı yok bence.
- Kendine kimi rakip görüyorsun?
Bu işi yapan çok insan var ama ben kendime rakip olarak gene kendimi görüyorum. Çünkü önemli olan kendinle yarışabilmek, başkalarını geçmişsin geçmemişsin önemli değil. Bu sektör çok büyük bir sektör, herkes kendine göre iş olanağı buluyor. Birden çok kanal var, tabi herkes en iyileri ile çalışmak ister ama dediğim gibi her zaman kendini ileriye götürmeyi hedeflemelisin, çünkü başkaları ile ilgilendikçe zaten kendine zaman ayıramazsın.
- Çok şık, çok sade giyiniyorsun, hafif makyaj yapıyorsun ve güzel bir auran var. Ne öneriyorsun Egeli okurlarımıza?
Işık çok önemli, yani kimisi çok güzel olmuyor ama dönüp bakıyorsunuz. Aura dediniz ya, o verdiği ışık, içindeki neşe, sevinç, farklı oluyor ve o kişiyi çok farklı güzellikte de görebiliyorsunuz. Bir de günümüzde artık trendler, makyaj, giyinme tarzları hep doğal şeylere dönmeye başladı. Alkol, sigara gibi şeyleri de kullanmamalarını tavsiye ediyorum. Onun dışında spor yapmaları gerekiyor
