Kırım Tatar topraklarında / ERTAN SAYIN
Şifa Hastaneleri'nin çalışanları için düzenlediği moral gezisinin 16'ıncısının rotası Kırım Özerk Cumhuriyeti...
Gezimizin ikinci gününde bizim rotamız ise hastane çalışanlarından Uzman Doktor Halil Aykır, Radyoloji Uzmanı Aynur Solak, Beslenme Uzmanı Yrd. Doç. Meltem Yaman, Yrd. Doç. Gülandam Hakverdioğlu ile eşleri ve Basın Halkla İlişkiler Müdürü Zafer Dokan, Hürriyet Gazetesi'nden Mete Tamer Ömür'le Yalta...
Simperofol, Yalta arası otobüsle yaklaşık 1.5 saat sürüyor. Eğer 85 kilometrelik yolu troleybüsle gitmek isterseniz 3.5 saati gözden çıkarmanız gerekiyor. Yol güzergahında küçük evler dikkat çekiyor.
Yine bu yol üzerinde ne olduğu, neye yaradığı bakınca anlaşılmayan yüzlerce 10 metrekarelik kulübeler var. Öğrendik ki Ukrayna Hükümeti yeni bir reform uygulayacakmış. Üzerinde ev olan devletin tüm arazileri ev sahiplerine bedelsiz verilecekmiş. Bu kanunun çıkacağını duyan, devlet arazisi üzerine, oturması imkansız da olsa 10 m2'lik evler inşa etmiş. Kırım Özerk Cumhuriyeti'nin pek çok yeri gündüz gözüyle dikilen bu evlerle dolu.
TURİZMİN BAŞKENTİ
Yalta ve çevresi tatil yeri. Kırım Özerk Cumhuriyeti'nin Bodrum'u, Çeşmesi... Kente, 3 kilometre uzaklıkta ise Livadiye Sarayı yer alıyor.
Bu saray hem Çar ailesine hem de 2. Dünya Savaşı sonrası yeni dünya düzeninin çizildiği ünlü Yalta Konferansı'na ev sahipliği yapmış.
Sarayın yer aldığı alan Balaklava Savaşı sonrası 2. Yekatarina tarafından Yunanlılara verilmiş. 1834 yılında Polonyalı Lev Pototsky, araziyi satın alıp yazlık ve yönetim binaları yapmış. 1861 yılında Rus Çar ailesi satın almış alanı ve 1911 de Çar ailesinin yazlık saray inşaatı bitmiş. Bizans, İngiliz, Gotik ve Arap mimarisinden de izler taşıyan saray, İtalyan Rönesans tarzında 1910-1911 yılları arasında mimar Nikolay Krasnov tarafından yapılmış.
Çar 2. Nikolay ve ailesi 1917 Bolşevik ayaklanmasına kadar burayı kullanmışlar. Çar 2. Nikolay, eşi Aleksandra, 4 kızları ve tek oğulları ayaklanma sonucu Urallar'a gönderiliyor. Daha sonra burada tutuldukları evde öldürülüyorlar. Çariçe Aleksandra ömrünün son yıllarında hastalıkla boğuşuyor. Zaman zaman sarayda hastalık nedeniyle yatağa mahkum oluyor. Saray duvarlarındaki orijinal fotoğraflarda Çariçe'nin hasta yattığı göze çarpıyor. Kan hastalığı olan Çariçe'nin dört kızı da hastalığa yakalanmıyor ama imparatorluğun devamı için doğan erkek evlat Aleksy'de aynı hastalık çıkıyor. Ancak, Çar ailesinin sonu Bolşevik ayaklanması sonucu hastalıktan değil kurşuna dizilerek ölüm oluyor. Sarayın pek çok odasında Çar ailesinin izleri görülüyor. Duvarlardaki fotoğraflar, büyük tablolar hüzün veriyor insana.
BAL MUMUNDA HEYKELLER
Sarayın diğer bir önemi ise 2. Dünya Savaşı sonrası yeni dünya düzeninin yazıldığı Yalta Konferası'na ev sahipliği yapması. Sarayın girişindeki üzerinde Sovyet, Amerikan ve İngiliz bayrakları yer alan yuvarlak masa karşılıyor sizi. O masa, II. Dünya Savaşı'nda "Üç Büyük" olarak adlandırılan Müttefik Devletler'in liderleri Winston Churchill, Franklin D. Roosevelt ve Josef Stalin'in 4 Şubat 1945- 11 Şubat 1945 tarihleri arasında gizli oturumlarda konuştukları masa. Konferansta Polonya topraklarının değişimi, Almanya'nın bölünmesi, SSCB'nin Japonya'ya savaş ilan etmesi kararlaştırılıyor. Birleşmiş Milletler'de veto yetkisi de bu konferansta karar altına alınıyor. Gizli oturumlarda ise İsrail'in toprak paylaşımı ve yeni dünya düzeninin temelleri atılıyor. Bu tarihi toplantının anısına üç lideri sembolize edecek şekilde sarayın avlusuna dikilen üç palmiye ağacına günümüzde de itina ile bakılmaktadır.
Sarayda güvenlik üst seviyede. Hemen her odada ve katta bayan görevliler bulunuyor. Giriş için ayrı para, fotoğraf çekmek için ayrı para alınıyor. Sarayın bir bölümünde de balmumu heykellerin yer aldığı müze var. Orayı gezmek için de ayrı bir ücret ödemeniz gerekiyor.
Balmumu heykelerin müzesi görülmeye değer. Girişte, Stalin, Roosevelt ve Churchill'in yan yana oturduğu gerçek ölçülerindeki heykelleri var. Stalin elinde piposunu, Churchill purosunu, Roosevelt ise sigarasını tutuyor. Diğer odada ise Çar ailesinin heykelleri karşılıyor sizi.
Sarayın etrafında giriş yolu üzerinde hediyelik eşya satan stantlarda Kırım'a özgü tahta işlemelerden ve matruşkalardan almak mümkün. Fiyatları sarayın içindeki hediyelik eşya satan bölüme göre daha uygun.
YAZLIK BAŞKENT
Livadiye Sarayı'ndan çıktıktan sonra rotamızı Yalta Kent merkezine çeviriyoruz. Yalta yazlık başkent olmanın yanı sıra liman kenti aynı zamanda. Cruise gemileri binlerce turist getiriyor. Geçim kaynağı turizm. Şehir olarak daha modern. Yeni binalar göze çarpıyor.
Burada da Lenin Meydanı var. Gençler burada piyasa yapıyor. Kaykay yapanlar, Hip-Hop'cular, hava basanlar burada. Kızlar Yalta'da gerçekten güzel. Nedeni ise savaşlarda erkeklerin ölmesiyle kadın-erkek nüfusunun 70-30 oranına kadar inmesi sonucu erkeklerin en güzel kızlarla evlenmeleri. Onun için yeni nesil gerçekten güzel. Yaşlı Ukraynalı kadınlar bütçelerine katkı amacı ile el işi örtü veya hediyelik eşyalar satıyorlar. Sahili gerçekten güzel. Dünya markaları satan mağazalar, restoranlar kafelerle dolu. 150 bin civarında olan nüfusu yaz ayında 500 bine çıkıyor. Yalta, ayrıca sağlık turizminde de önemli yere sahip. Bölgede 144 adet irili ufaklı terapi merkezi bulunmakta. En önemlisi 1. Syechenov Yalta Fizik-Tedavi Metodları ve Tıbbi İklimbilim Araştırma Enstitüsü.
SOĞUK SAVAŞIN İZLERİ
Yalta'dan çıktıktan sonra rotamız nefis bir sahil kasabası olan Balaklava... Kasabaya giden yolun sağı solu binlerce dönüm üzüm bağlarıyla çevrili. Kasabanın girişinde de bir şarap fabrikası gözümüze çarpıyor. Bölgenin şaraplarının çok ünlü olduğunu öğreniyoruz.
Bir süre Cenevizlilere ev sahipliği yapmış bir yer Balaklava. O dönemden kalma Ceneviz Kalesi kalıntıları hala sapasağlam ayakta. Soğuk Savaş dönemlerinde Rus donanmasının nükleer denizaltılarının sığınakları da buradaymış. Dağ oyularak oluşturulan denizaltı sığınakları dağın diğer tarafında açılan çıkışa kadar uzanıyor. Ukrayna donanmasının bazı gemileri ise hala burayı üs olarak kullanıyor. Sahilde lüks yatlar da dikkat çekiyor. Balaklavalı balıkçılar en çok Kalkan balığı yakalıyor.
YARIN: BAHÇESARAY
