Bob Marley'e ve felsefesine aşık oldular

"Özünü kalp atışından alan bir müziktir reggae. Güzel olan her şeyi barındırır, kötü olan şeylerden de bahseder, onun güzel olana dönmesini temenni eder"
HABER: ÖZKAN BİNOL
Onlar müzik tarihinde bir ilk. "Müslüman mahallesinde salgoz mu satıyorsunuz" diyen de oldu, "Böyle reggae olur mu" diyen de onlara. Efsane Bob Marley'in izinde gittiler ve kendi tarzlarıyla bugüne ulaştılar. Sizleri bu hafta SATTAS'la tanıştırmak istiyorum. Farkları; kendileri olabilmeleri.
- Sattas ne demek ve neden bu ismi seçtiniz?
Derya (Davul): Jamaika'da konuşulan bir dil var. O dilde Sattas "rahatla" anlamına geliyor. Rahatlanın biraz daha argo şeklinde kullanılışı diyelim. Relaks demek aslında. Biz bunu bir iki filmde gördük. Rockers diye bir film vardı. O filmde bir adam devamlı "Sata man sata man" derdi. Rahatla, boş ver, takma tadında. Çok hoşumuza gitti, biz de bunu alalım dedik.
- Sattas ne zaman kuruldu ve nasıl bir araya geldiniz?
Orçun: 2004 yılında kuruldu grup. İlk ekipten sadece Derya'yla ben varım şimdi. İlk kurulduğumuzda birkaç berbat stüdyo deneyimi oldu. Derya'nın bir Almanya süreci var, o dönemde bir sene Almanya'ya gitti. Çok sevdiğimiz bir ağabeyimiz sahneye çıkın artık dedi. Biz olmaz dedik ama sonra olur mu olmaz mı derken o ekiple bir sene bazı yerlerde sahneye çıkmaya başladık. Sonra da bugünlere geldik. Grubumuza Erdem geldi, Cenk geldi. Şu anda burada olamayan Faruk, Efe, Deniz var grupta.
- Neden reggae? Hatta şöyle sorayım, 'Müslüman mahallesinde salyangoz mu satıyorsunuz?'
Orçun: Onu yapıp yapmadığımızla ilgili bir ticari kaygıya girmedik esasında. Sadece reggae'ye çok aşık olduk. 2004'te artık internetin rahat kullanılmaya başlandığı zamanlarda, biz de Youtube ve benzeri hikayeleri keşfetmeye başladığımızda çok şeye ulaşabildik. Bob Marley hayatımızda vardı. Derya'nın da benim de aileden gelme bir durum yok. Ailede oturup herkes Bob Marley dinlemiyor tabi ama, onun dayısı benim amcam, Bob Marley'le tanıştırdı bizi ve çok sevdik. Bambaşka bir şey. Aslında çok farklı müzik kültürlerinden geldik hepimiz. Bütün grup üyeleri, rock müzikten tutun da klasik müziğe aklınıza gelebilecek her şeyi dinler. Daha sonra Bob Marley'e, yaptığı müziğe ve felsefesine aşık olduk. Özünü kalp atışından alan bir müziktir reggae. Güzel olan her şeyi barındırır, kötü olan şeylerden de bahseder, onun güzel olana dönmesini temenni eder.
Cem (basgitar): Caz müziğini bulanlar siyahlar, blues'u bulanlar siyahlar. Türkiye'de onlarca caz, blues albümü yapıldı, hiç kimse çıkıp siz ne yapıyorsunuz, siyahların elinden aldınız bu müziği, siz Türkiye'de ne yapıyorsunuz diye yorum getirmedi. Ama reggae o kadar seçilebilir ki; gerek tipolojisiyle, sözleriyle, müziğiyle ve rastasıyla... Siz bakıyorsunuz grupta iki tane kel adam var, bir tane kocaman ve en ufak adam burada, ne yapıyorsunuz siz falan diyorlar ama reggae bir frekans ve biz onu kendi müzikal yaşantımız içinde yakaladık.
- Saç, kıyafet vs. bu müziğin olmazsa olmazı mı? Yoksa reggae orada doğduğu için mi kafamızdaki fotoğraf böyle kaldı?
Derya: Biraz biz Türk milleti olarak da çok şekilci bir milletiz. En ufak şeyi kılıfına koymak istiyoruz. Rasta biraz Jamaika'da doğmuş gibi algılıyoruz ama Hindistan'da da Rajalar rastalı. Bazılarının anlamı, Babylon yıkılana kadar onu uzatıyorlar, kök salıyorlar dünyaya ve biz buradayız diyorlar. İncil'de geçen bir şey, saçlarını uzatmak ve müzik yapmak. Adamlar kendi kültürlerinde böyle bir şey var. Haile Selassie'ye tanrı demekle, saçları rasta yapmakla aslında rasta olmuyorsun. Adamın saçları yok ama bu kültüre, sevgi, beraberlik olgusuna inanmış. Ben rasta'yım ve illa benim saçım olmak zorunda değil diyor.
Orçun: 1960'larda, 1950'lerde hatırlarsanız Türkiye'ye rock müzik geldiği zaman çok sert süreçler yaşanmış. Erkin baba hala anlatır saç uzattığı için suratındaki yara izlerini. Artık şekilden dışarı çıkıp birazcık da müziğin kendi içeriğine bakmakta fayda var.
- Sahneye çıktığınızda nasıl bir tepkiyle karşılaştınız?
Orçun: İlk sahneye çıktığımız yer reggae çalan bir mekandı. Oraya insanların reggae dinlemeye geldiklerini biliyorduk. Bu müziği dinleyen insanlardan biraz tepki aldık. Müziğin yapısıyla, benim vokalimle ilgili. Dışarı birazcık çıkmaya başlayınca durum değişti tabi. "Müslüman mahallesinde niye salyangoz satıyorsun?" diye çok soran oldu. " Böyle reggae mi olur ulan" diyen de oldu, "çok güzel" diyen de...
- Albümünüze tepkiler nasıl?
Erdem (elektro gitar): Albüme tepkiler güzeldi; çünkü naçizane bu geç kalınan bir albüm oldu. Bizim albüm çıkana kadar belki de Türkiye'nin en fazla konser veren grup unvanımız vardı. Bu yüzden çok sürprizli bir durum olmadı ama çıktıktan sonra bizi o zamana kadar dinleyen kitlemiz dışına da artık olay taştığı için oradaki tepkiler de çok çok güzel oldu. Geçen üç ilde konserimiz oldu: Ankara, Antalya ve Denizli. İlginç bir şekilde Denizli konseri çok güzel geçti. Ben o kadar ilgi beklemiyordum, muhteşem bir konser oldu.
Cem: Türkçe parça istemişlerdi bizden Hayal Kahvesi'nde çalarken. İnanılmaz bir kalabalık vardı Ankara'da. Çok güzel geçiyor konser derken ön tarafta birileri vardı. "Türkçe çalın, şunu çalın" diyor. Baktık baba almış kızları yanına, puro içiyor. Tam ilk yarının da sonuydu biraz demoralize olduk. Kulise gittik sonra çok güzel bir fikirle geldik. Çıktık ikinci yarıya. Serdar Ortaç'tan "Buralara yaz günü kar yağıyor canım" şarkısını bir on beş saniye çaldık. Bir anda gözler açıldı, pat diye durduk. Bu parçada öndeki bey içindi ve şimdi gidebilirsiniz dedik. Ondan sonra zaten ortalık koptu, herkes o tepkimizi çok beğendi. On kişilik bir grup ne oluyor deyip, iki parça sonra gitmişlerdi.
- Serdar Ortaç için ne düşünüyorsunuz?
Ben Serdar Ortaç'ın bir pop devrimi yaptığına inanıyorum. Şu anda Demet Akalın, Bengü ve benzeri bir sürü kişi bunu devam ettirmeye çalışıyorlar ve bunu dinleyen insanlar var. Biz eşit kulvarlarda değiliz. Serdar Ortaç, Ajda Pekkan gibi şarkıcılarla, biz alternatif müzikle uğraşanların arasında büyük uçurum var.

"Pampa ne haber?"
- Türkiye'deki müziği nasıl buluyorsunuz?

Erdem: Türkiye'nin şu anda içinde bulunduğu müzik, sanat ortamına bakacak olursanız, yaşamın yansımasını görebilirsiniz orada. 1990'lı yıllarda bir rock furyası vardı. O zaman rock müzik yeni moda olmuştu Türkiye'de. O yüzden herkeste bir merakla rock kafeler açıldı. Şimdi onun modası geçti, şimdi ne var: Pampa ne haber, klap gibi çabuk tüketilen, kolay yapılabilen müzikler. Çünkü kimse bir gitaristi, solisti dinleyeyim, bas ne çalıyor diye bakmıyor. İnsanların beyni gözünde artık. Sahnede bir grup var, hareketli mi, yavaş mı çalıyorlar buna döndü artık. İnsanlar böyle oldu diye yermiyorum, böyleyse böyledir. Serdar Ortaç oturup senfoni mi yazsın. Kimin dinleyeceği önemli, sizin ortaya getirdiğinizden çok...
Orçun: Şu anda Milli Eğitim Bakanı olan Nabi Avcı benim üniversitede hocamdı. Çok değerli bir hocadır. 4+4+4'e rağmen en sevdiğim hocalarımdan biriydi. Eğitim sisteminin bozuk olduğu lafının yanlış olduğunu savunur; çünkü sistem zaten kendi kendini götüren, önemli bir şeydir. Sistem yok denilmesi gerektiğini savunur. Avrupa'da, Amerika'da -özendiğim için demiyorum- bu tarz noktalarda hala kuvvetliler. Halkta çok işsiz var, ekonomileri battı ama hala albüm alıyorlar, hala para karşılığında kültür aktivitelerine devam ediyorlar. Çünkü oralarda ucuz. Bizde internetten albümümü indiren birine sen hırsızsın diyemem. Çok basit, internet kullanan herkesten bütün dünyada iki lira fazla alınsa bütün albümler bedavaya basılabilir. Ama sistem buna izin vermiyor.
- Oysa yurt dışında hala VHS kaset kiralayıp film izleyen var.
Orçun: Bu çok önemli bir şey. Bizse birden bire blueray'e geçtik. Redray çıksın ona da geçeceğiz. Evdeki her şey çöpe atıldı. O kasetleri üreten makineler ne oldu? Yok. Birazcık sakince nefes alıp özümsememiz lazım. Yakında CD üretimi olmayacak, USB'lerle dinlenecek, internet üzerinden albüm satılmaya çalışılacak. Çok fazla tüketmemizin karşılığı bunlar, tüketmemizin karşılığında üretmemiz de lazım. Bir irade yok ediliyor, özellikle Türk insanı üzerinden.
- Nasıl iradeden bahsediyorsun Orçun?
Orçun : İrade bir şeyi yapabilme inancıdır, bu inanç olmadığı sürece ortaya bilinç de çıkmaz. Tamamen bilinçsiz, iletişimden uzak bir toplum çıkar. İletişim olmazsa üretim olmaz, üretim olmazsa bilinç olmaz.
Efsane Ege konserleri
- Egeli dinleyicilerin tepkisi nasıl? Bir farkı var mı?

Orçun: Olmaz mı? Ege insanının bütün o bahsedilen sıcaklığını, pozitifliğini görüyorsunuz. Bir kere özgürlüğüne çok düşkün ve gözlerden ateş çıkıyor, her yerde gördük. Ege'de verdiğimiz hiçbir konser kötü geçmedi, gerçekten efsaneydi, yanıyordu ortalık bütün konserlerde.
- İyi bir dinleyici olmak için gençlere ne öneriyorsunuz?
Orçun: Bir şey dinlemeye başladıklarında bu ne ya diye başlamasınlar. O çok önemli. Bir kulak kabartmakta fayda var. Ne olursa olsun; pop, reggae, caz aklınıza ne geliyorsa... T
Erdem: Bir müziği dinleyip değerlendirirken bir şeyleri de biraz bilmek gerekiyor. Rock mı dinleyeceksin; gitar, bas gitar, davul, bu üç enstrümanı birazcık ayırt ediyor olmak, bilmek lazım.
Cem: Bu sadece müzik dinlemekle ilgili değil. Film de izleyecek, kitap da okuyacak, politik de olacak, inancını, kendisini sorgulayacak, bir bilinç yaratacak ki daha güzel müzik dinlesin.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.