Bağımsız milletvekili adayı olabilirim

Ben hayatımı elli yaşın üstünde, vücudu deforme olmuş, zengin ve kocası tarafından aldatılan kadınlara servis, kalite ve güvence satarak kazanıyorum
RÖPORTAJ: SIRMA GÜVEN
24 yıllık usta- yamak ilişkisinde hiç kavga etmeden bugünlere kadar birlikte gelebilmişler. "Yıldırım Bey" derken bile dolu dolu söylüyor. Zeki, çok fazla zeki... "Sivri değil benim dilim çatallı, batıyor" diyor ama söylediği hiçbir şeyden asla pişman değil. Yengeç burcunun onun üzerinde ki etkisi mi yoksa çok mu okumuş, çok mu biliyor, görsel hafızası mı kuvvetli.. Belki de her şeyi düzgün dosyaladığı için beyni hiç kitlenmiyor nasıl yapıyor bilemedim ama kesinlikle giren hiçbir bilginin aklından çıkmasına izin vermeyen bir entelektüel.
Sizi modaya yönlendiren aileniz mi oldu?
Babaannem Saraylı Müşerref. Beyoğlu Pera'da terziydi. Elhamra Tiyatrosu'nda Toto Karaca'nın kostümlerini dikerdi. Ben de ayaklı düğme dikmeyi öğrenerek başladım mesleğe. Sonra gençlik yılları filan derken A giyim, Vakko dönemine geçtim. Seksen ihtilali sonrasında dokuz yıl süren sürgün var. Oradan dönüşümden itibaren de hayatımda Yıldırım Mayruk var.
Yıldırım Mayruk ile nasıl tanıştınız?
Biz tesadüfen bir gece sokakta tanıştık diyebilirim. "Neden çalışmıyorsun?" diye sordu. "Çalışırım" dedim. "Hadi yarın gel bakalım" dedi. Ben bir gittim bütün sosyete salonda; kıyamet kopuyor. "Ben biçki yapacağım sen ben gelene kadar şu kumaşı yay" dedi. Gelip benim biçki masasına kumaşı düz ipliğine yaydığımı görünce, "Bunca yıldır kimse kumaşı düz ipliğine yayamamıştır artık burada çalışıyorsun" dedi. Ve o gündür birlikteyiz sonrasında ortak bile olduk; birbirimizi hep tamamladık.
Kaç sene oldu?
Yirmi dört sene.
Yirmi dört yıllık bir birlikteliği korumak zor değil mi?

Tamamen aramızdaki büyük saygı ve sevgi sayesinde. Hiç kavga etmedik diyebilirim. Benim ruhumdaki beyefendilik onun üstünde, onun ruhundaki serserilik benim üstümde. Görüntü olarak ne kadar zıt olsak da içlerimizde o görüntülerin tam tersiyiz. İşte bu yüzden yirmi dört yıldır bu ilişkiyi ahenkle yürütebiliyoruz. Düşünün hiç kavga etmedik.
En büyük farkınız?
Bizim bütün münazaramız ben son dakikacıyımdır; o ise her şeyi vaktinde ister. Üzüm üzüme baka baka kararır. O bunca yıl içinde biraz "Barbaroslaştı", ben de biraz "Yıldırımlaştım". Birbirimizi hep dengeledik. Terzi yamağı kitap yazar ,televizyona çıkar. Bütün absürtlükleri yamak yapar, ustam hep beyefendiliğini korur.
Herkes artık hazır giyime yöneliyor. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Hep nicelikle uğraşan bir ülkeye dönüştüğümüz için nitelik çok arka planda kaldı. Tüketici de kötüye ve ucuza çabuk alıştı.
Haklısınız ama herkes de Yıldırım Mayruk markalı kıyafetler alamaz ki belli bir alım gücü gerekir.
Ben asla Yıldırım Mayruk'u referans almıyorum. Türkiye'de ki en fakir üniversite öğrencisinin yurttaki odasına gidin ve kapısının arkasındaki çivilere asılı giysilerine bakın. Kaç ayakkabısı kaç gömleği ve kaç kazağı var. Hepsinin her sabah söylediği cümle aynı: "Giyecek hiçbir şeyim yok. "
Nedir bu giyecek hiçbir şeyim yok psikolojisi?
Bilinçli alınmıyor çünkü. Çantayı görüyor, beğeniyor alıyor. Başka bir yerde pabucu görüyor beğeniyor hemen alıyor. Kombinasyon yapamıyor, aslında yapamaz da çünkü kombinasyon yapmak bilgi ve görgü işidir; kreatörlerin işidir.
Kreatörler vasıtasıyla giyineceksek astarı yüzünden pahalı olmaz mı?
"Astarı yüzünden pahalı" yanlış bir deyimdir. Astarı tabi ki yüzünden pahalı olacak. Elbiseyi koruyan, senin tenine değen şey astardır. Bunlar tenine naylonu koyup üzerine ipeği koyuyorlar aynen kürkün dışa dönmüş olması gibi. Kürkün ısıtması için içe giyilmesi gerekir. Tamamen görgüsüzlük ve gösterişten doğan bir şey bu.
Atölyenize moda laboratuvarı diyorsunuz. Bunun sebebi nedir?
Atölyemiz moda laboratuvarı çünkü her dakika yeni bir buluş yapıyoruz. Aslında insan vücudunu değiştiriyoruz balans sistemleriyle yeni bir iç vücut yapıp onun üstüne dikişi yapıyoruz. Burası bir arşiv merkezidir. Biz kapanan bütün büyük terzihanelerin stoklarını satın alarak stoklarımıza katarız. Benli Belkıs'ın şapkası da vardır biz de, Madam Fegero'dan, Sarah kardeşlerden de elbiseler vardır.
Peki tüm bunlara nasıl ulaşıyorsunuz?
Takip ederek tabii, müzayedelere giderek. Yıldırım Mayruk ve Barbaros Şansal Moda Laboratuvarı'ndan bir elbise almak istesem ne kadar para gözden çıkarmalıyım? Biz de kıyafetler beş bin euro'dan başlar ve yirmi beş bin euro'ya kadar çıkar. Bir kıyafet için üç yüz saatle bin üç yüz saat arası el işçiliği için zaman harcanıyor. Biz de elektrikli makine yoktur. Overlok yoktur. Tamamen el işçiliği vardır.
Hangi kesimden insanlardır sizin müşterileriniz?
Ben hayatımı elli yaşın üstünde, vücudu deforme olmuş, zengin ve kocası tarafından aldatılan kadınlara servis, kalite ve güvence satarak kazanıyorum. Öyle stilize elbiseler değildir bizimkiler. Genç kadına ne giydirsen gider; çuval giydir yakışır. Mesleğin sırrı deforme bir vücudu formda gösterebilmektir. Ayrıca bizim diktiğimiz kıyafetler evladiyelik olurlar. Geçen sene bir hanımda turkuaz bir elbise gördüm. Yaklaştım hanımın yanına "bu kıyafetiniz nerden" diye sordum. "Annemin elbisesi" dedi. Meğerse Yıldırım Bey otuz beş sene evvel annesine dikmiş.
Türkiye'de modacıyım diyenler çok fazlalaştı..
Ben yedi yaşındayken, yaz tatillerinde terzi olan babaannemin yanında Toto Karaca'nın pazen elbisesinin aspirin düğmelerini dikerek moda sektörüne başladığım. Her zengin koca bulanın, her Türkçesi bozuk olanın "modacıyım" diye ortaya çıkmasını tabi ki garipsiyorum. Elli beş yaşındayım ve bu cahil modacılar yüzünden mesleğimi yapamaz hale geldim. Maalesef ki Türkiye'de artık metrekareye üç modacı düşüyor.
Esas sorun kumaş bilgilerinin az olması mı?
Çok doğru. Modele göre kumaş mı yoksa kumaşa göre model mi? Hangisi önemli? Tabi ki kumaşa göre model önemli. Bir bina yapacaksan bu bina çelik mi beton mu önce onu bilir ona göre statiğini yaparsın. Kumaşı bilmeden, tanımadan, düz ipliğini bilmeden, üç boyutlu kalıbı bilmeden, kol takmayı bilmeden sadece tek omuz elbise dikerek bu işi kimse yürütemez.
Peki, bir elbisenin usta bir elden çıktığı nasıl anlaşılır?
İyi elbise ikici bir cilt gibidir. Giyilmez içine girilir. Nerden kapandığı belli olmamalıdır. Onu giyen istediğinde açabilsin. En kötü elbise arkadan fermuarlı elbisedir asla tek başınıza giyemezsiniz.
Gelinliğin modası var mıdır?
Gelinliğin modası olmaz. Aynen İslam'ın modası olmadığı gibi. İslam'ın modası olsaydı modası geçerdi. Gelinliğinde modası olsaydı modası geçerdi. Gelinlik bir kadının hayatta giyebileceği en önemli ve bir daha giymemesi gereken tek elbisedir.
Şaşalı düğünlere gelinlik diktiniz. Bunların arasında unutamadığınız güzellikte düğünler oldu mu?
Suudi Arabistan petrol bakanının kızına Çırağan Sarayı'nda da yaptığım düğünü ve Defne Samyeli'nin Çubuklu 29'daki düğününü unutmadım. Gamze Dinçkök'ün bin bir gece sarnıcındaki düğününü unutmadım. Büyük düğünlerde terzi ve kuaför düğünlere davet edilir ama onlar hep kenar masalarda ailenin dışında olurlar. Yıldırım Bey hep aile masasında oturmuştur çükü Yıldırım Bey annenin de anneannenin de gelinliklerini dikmiştir; şimdi de toruna dikiyordur. Hiçbir kadın annesinin alışveriş yaptığı yeri beğenmez, demode bulur. Üçüncü nesil bize gelmek istiyorsa demektir ki gelinliğin modası geçmiyordur.
Yaratıcılık doğuştan mı sonradan edinilebilir mi ?
Herkes yaratıcı doğar ama maalesef ki çoğunda bu körelir çünkü şartlanma başlar. Doğal olan şeyleri engellediğinizde yaratıcığı da bloke etmiş oluyorsunuz. Çamurla oynamayan, toprağa eli değmeyen bir çocuğun yaratıcı olmasını kimse bekleyemez.
Artık Türkiye'nin çoğu şehrinde moda tasarım bölümü olan üniversiteler var. Üniversitelerde ki moda eğitimini nasıl buluyorsunuz sizce yaratıcılıkları geliştirilebiliyor mu?
Maalesef ki üniversitelerde çocuklar pet şişe, elma, armut çizerek modayı öğrenmeye çalışıyorlar. Çocuklara yaratıcılıkları gelişsin diye garip, giyilmesi imkansız elbiseler çizdiriyorlar. Çocuklar ne yapsın bir terzi bulup bunları diktirtmeye çalışıyorlar. Üç bacaklı pantolonlar, dört kollu ceketler çıkıyor ortaya. Ne o? Sanat yaptılar.
Ne öneriyorsunuz peki?
Eski olgunlaşma enstitüleri gibi öğrencilerin dikiş dikmesi gerek. İnsanlar üniversitenin moda bölümünde gelinliğini diktirebilmeli ve bunu da gururla söyleyebilmeli. Bugüne kadar Türkiye'de birçok üniversiteye konuşmacı olarak gittim, Marmara Üniversitesi'nde derslere girdim. Bu yıl itibariyle hem Marmara Üniversitesi öğretim üyeliğimi hem de üniversite konferanslarımı bitiriyorum.
Neden böyle bir karar aldınız?
Bundan dört yıl önce birinci sınıfa gelen öğrencinin profiliyle bu yıl birinci sınıfa gelen öğrencinin profili arasındaki zaman aralığı on yıla çıktı. Daha aydın, daha idealleri olan, daha kendini tanıyan gençler geleceğine apolitik, asosyal bir topluluk geliyor. Ben bu cehalet karşısına geçip, ya da salon salon, üniversite üniversite gezip doğruları anlatmak istemiyorum artık.
Siyasete girmeyi hiç düşündünüz mü?
Artık çoğunluktan çok çoğulculuğa yönelik demokrasileri tartışmamız gerek. Ben önümüzdeki genel seçimlerde 2. bölgeden bağımsız adaylığımı koymayı düşünüyorum. Neden Atatürk'ün çocukları çiçekli pantolonlarıyla meclise girmesinler ki? Biraz aykırılığa ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
Bazen çok sivri dilli olabiliyorsunuz ve insanların tepkisini çekebiliyorsunuz. Söyledim ama keşke söylemeseydim dediğiniz oluyor mu?
Yo, yo, asla. Beynimle dilim arasında bir süzgeç yoktur. İnsanların önce sizden nefret etmesini ve korkmasını sağlayacaksınız sonra da bu kötü duygularını bitirmelerini bekleyeceksiniz ki daha sonra sizi sevip sayıp güvenecekler. Hayatta sizi önce sevip sayıp güvenen herkes size sonunda mutlaka bir kazık atar. Herkes zenginmiş, herkes akıllıymış herkes mutluymuş gibi yaşamaya başladı ben bu mış gibi hayatlardan çok sıkıldım.
Modacı olmasaydınız ne iş yapardınız?
Modacı olmasaydım yine yaratıcılıkla ilgili bir şey yapardım. Belki tiyatrocu olurdum ya da dekoratör olurdum. Ben sanatsız kesinlikle olamam. Bizim evimizde hep sanat vardı. Ben küçücük çocuktum Bedri Baykam'ın resmi asılıydı bizim evde. Belki de bu yüzden de koleksiyoner oldum. Atölyemin dekorasyonunu da tamamen kendim yaptım. Duvarları bulaşık süngeriyle boyadım,.
Koleksiyonerlik de mi yapıyorsunuz?
Evet, muhteşem bir karaf koleksiyonum var hatta İzmirli tanınmış bir işadamı bir teklifte bulundu; satın almak istiyor koleksiyonu. Karaf koleksiyonum dışında oryantalist yalı boya portre koleksiyonum var. 1920 öncesi baccarat kristalleri koleksiyonum, kutularında Cadillac servis takımları koleksiyonum var.
İzmir...
İzmir'i çok severim. İzmir'de çok dostum ve çok müşterim var. Bir kadın İzmir'e hangi kentten gelirse gelsin kabul görür ve benimsenir ama bir tek İstanbulluysa nefret edilir. İstanbullu kadınların İzmirli kadınlara, İzmirlilerin de İstanbullu kadınlara hep bir garezi vardır. Sebebi ise bence birinin güzelliği diğerinin de özelliği diyeyim.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.