Mardin erkektir, İzmir ise dişi

"Mardin: Güneş Ülkesi" isimli kitabı piyasaya çıkan Everi: Ben Türkiye'yi çok seviyorum. Ülkemin kültürünü, Anadolu'nun tarihini çok seviyorum. Türkiye'nin herhangi bir köşesi için herhangi bir olay için büyük heyecan duyuyorum"

RÖPORTAJ: ZELİHA SAPMAZ
''Güneş Ülkesi'nin sahici fısıltılarını bugüne taşıyan bir gezgin. O kadar telaşlıdır ki, heybesine yüklediği hikayeler bin renkli, bin bir ötüşlü Anka gibidir... On binlerce yıllık kültürün telaşlı aktarıcısıdır, Nükhet'' sözleriyle anlatıyor, ressam Ahmet Güneştekin, Nükhet Everi ve kitabı Mardin: Güneş Ülkesi'ni...
Nükhet Everi, İstanbul Bebek'te doğdu. Avusturya Lisesi'nden sonra Viyana'da arkeoloji ve tiyatro eğitimleri aldı, turizm sektörüne girdi. Sanatçı ruhunu büyükbabası, Cumhuriyet dönemi fotoğrafçısı
Kemal Everi'den, renkli kültürü Musevi asıllı büyükannesinden geliyor. Bu zengin ruhla gezmiş, anlamaya çalışmış farklı kültürleri.
Küba'da ilk yaşayan Türk kadını olmuş 80'li yıllarda. Sonra da, bambaşka bir boyutta görmeye başlamış ülkesini. İçsel zenginliğini, arayışını, derin duyarlılığını, 'Güneş Ülkesi'ne duyduğu aşktan hissediyorsunuz. 10 bin yıllık medeniyete sahip bölgeyi ve halkını damarlarında hissediyor adeta. Ve sonunda dostlarının teşvikiyle bunu "Güneş Ülkesi, Mardin"le taçlandırıyor. Piyasada bulabileceğiniz bu kitap okuyucusuna Mardin'i ve bölgeyi bambaşka frekansta gezme ve anlama arzusu uyandırıyor. Kendisiyle Topkapı Sarayı'nda Alman turistleri gezdirirken buluştuk. Bu muhteşem saraya bambaşka gözle dokunduğunu da gördük... İyi pazarlar.
- Profesyonel turizm rehberliği yapıyorsunuz. Bir dönem tiyatroyla da ilgilendiniz.
Evet, İstanbul Rehberler Odası Yönetim Kurulu Üyesiyim. Ayrıca Beklan Algan ile İstanbul Şehir Tiyatroları'nda araştırma laboratuvarlarında çalıştım. Halikarnas Balıkçısı'na olan aşkım beni turizm rehberi yaptı. Tarihi, kültürü, insanı seviyorum çünkü.
- Küba Nükhet'e neler kattı?
1985 yılında 1.5 yıl süreyle Avusturyalı bir turizm acentasının temsilciliğini yaptım Küba'da. O dönem Che Guevera'nın babasıyla, Che'nin fotoğrafçısı Alberto Corda ile tanıştım bana Che'nin ve Camillos Sienpuegos'un ve Fidel Castro'nun fotoğraflarını hediye etti. Fidel Castro ile tanıştım. Her şeyden önce bu ülke bana dünyanın neresine gidersem gideyim, her şeye sıfırdan başlayabileceğimi gösterdi. Babam da zaten bana hep hayatı öğretmişti. Küba bana doğallığı, insanlar arasında fark gözetmemeyi, ötekileştirmemeyi öğretti. Orada, kadın/ erkek ve kültür farkı gözetmeksizin, birbirlerine eşit baktıklarını gördüm. Hakkaniyeti, yani insanlığı öğretti bana. Ben kendimi demokrat sanarken, hiç de öyle olmadığımı, daha çok şey öğrenmem gerektiğini anladım. Ayrıca, komünizmin çeşitli etnik kültürlerin ve inançların özünün yaşanmasını engelleyemediğini gördüm. Etnisite her yönüyle benim çok ilgimi çekiyordu. Tüm o tecrübelerim beni bugünkü düşünceme taşıdı. Bir de tabii politik görüşlerimin doğrulandığını gördüm. Çeşitliliği, saflığı çok sevdim.
- Türkiye'ye döndüğünüzde Avusturya'ya veya yaşadığınız diğer ülkelere özlem duydunuz mu?
Hiç özlemiyorum, aramıyorum. Zaman zaman gidiyorum tabii, ama beni etkilemiyor. Heyecanlandırmıyor.
- Sizi Mardin'e çeken neydi, sizi nasıl etkiledi?
Ben Türkiye'yi çok seviyorum. Ülkemin kültürü, Anadolu'nun tarihini çok seviyorum. Türkiye'nin herhangi bir köşesi için herhangi bir olay için daha büyük heyecan duyuyorum. Çünkü her şeyin başlangıç yeri. Bu toprakların enerjisini seviyorum. O bölgeye ayak basan, suyunu içeni içine çekiyor. Kitabımda bir paragraf var onu hissediyorum. Şahmeran efsanesinin sonunda şöyle bir şey yazmışım: "Bu hikayede beni en etkileyen unsur bu topraklarda aşkın ölümüne oluşudur. Ve daha da acımasızı, aslında bu topraklarda aşk imkansızdır". O yalnızlık insanı kendisiyle yüzleşmeye sevkediyor. Çok güzel bir duygu, kabul etmek zorundasın. Mezopotamya'nın akşamüstü denize dönen rengi, insanların oraya deniz demesi. Yani İzmir limanı gibi, sarı sıcak duygu beni çekiyor ve içimdekileri uyandırmıştır. Mozayik değil, Ebru gibi bir şey; birbirinin içine geçen bir olay. Taş işçiliği, evlerin yalnızca ovaya bakan, birbirini dikizlemeyen yüzü inanılmaz güzel bir duygu. Sabah, çan sesiyle, ezan sesiyle uyanmanın, Türkçe'yle karışık Arapça'nın konuşulması, cemaatlerin birbirine hoşgörüsü beni etkileyen unsurlar. Gece Mardin'e girdiğimde ve kaleyi ışıl ışıl gördüğümde, Mardinlilerin dediği gibi "gece gerdanlık gündüz mezarlık" olarak görmüyorum. Tam tersi benim için, usta bir kuyumcunun elinden çıkmış tek taş pırlanta yüzük olarak görüyorum. Bana "evlimisin?" diye sorduklarında "benim sevgilim Mardin" diye cevap veriyorum. Mardin kadim uygarlık ve "erkektir", İzmir ise "dişidir".
- Bütün bölgeleri iyi biliyorsunuz ama, özellikle 2000 yılından beri bölgeyle çok ilgilisiniz. Arkeolojiye ilginiz mi sizi bu bölgeye götürdü?
Hiç ilgisi yok, çünkü ayrıca arkeolojik açıdan da çok ihmal edilmiş bir bölge. Kültürel zenginliği ve insanları beni içine çekti. Belki benim ilgimin temel kaynağı Mardinli çok yakın arkadaşım Ebru Baybara Demir. Çok özel bir kadın. Cercis Murat Konağı'nın sahibesi. Burada dünya çapında çok önemli bir restoran var. Hatta bana, "ben senin sebebin oldum" diyor. Mardinli bir kadın olarak erkek egemen bir dünyanın içinde ayakta durmayı çok iyi başarmış müthiş bir kadın. Kitapta ondan söz ediyorum.
- Her şeyden engin sevgiyle söz ediyorsunuz. Peki destek gördünüz mü çalışmalarınız sırasında?
Ben her gezdiğim yeri seviyorum. Ama Mardin sevdalısıyım. Bölgenin sevdalısıyım; beni içine çekiyor. Hatta beni artık Mardinli zannedenler var! 2003 yılından beri de devlet nezdinde kabul görmüş bir Mardin Çalışma Komisyonunu kurduk. Mardin'e gelen tüm valiler, kaymakamlar ve yerel yöneticiler bu komisyonu sahiplendiler. Sınırsız destek sundular. Hatta bu çalışma komisyonu sadece Mardin ile sınırlı kalmadı. Doğu ve Güneydoğu turizmine katkı sağlamayı amaçlıyordu. Epey bir şeyler yaptık. Kadın ve çocuklara dönük birçok sosyal sorumluluk projesine de imza attık. Mardin'e bir şehir planı ve il haritası kazandırdık diğer uzman ekiplerle. Çeşitli akademik çalışmalara kucak açtık.
ŞAHMERAN'IN HİKAYESİ
- Mardin: "Güneş Ülkesi" kitabının hikayesi ne?

Kitap "e" yayınlarında çıktı. Mardin dosyasını kitaplaştırmaya beni Gazeteci Mete Belovacıklı teşvik etti. Cesaretlendirdi beni. Bu kitap aslında komisyon çalışmalarının bir uzantısı, ürünü. Anadolu'nun enerjisi beni çok etkiliyor. Kitabın adının sebebi de o. Bu kitabın dosyası sonuna kadar Mardin kitabı olarak gitti ve ressam Ahmet Güneştekin'den bir isim bulmasını istedim. İlk aklına gelen "Güneş Ülkesi" oldu. Bir de arkasına yazı yazarak, kitabımı mühürledi. Binlerce yıl orada Güneş'e tapılmış. Güneş cayır cayır Mezopotamya'nın bağrını yakarken, aynı zamanda bereketi getiriyor. O toprakların mührü; iyinin kötüyü yendiği şey. Tüm renkler çıkıyor. Bunun için kitabın adı "Güneş Ülkesi". Kitabın üzerindeki Şahmeran da yörenin efsanesidir. 2005'ten beri bu Şahmeran sembolü artık her alanda daha çok kullanılır oldu Ahmet sayesinde. Şahmeran bakışlarıyla sizi içine çekiyor. Bakırcılar, cam altı boyacıları ve kumaş baskısı yapanlar Şahmeran sembolünü daha çok kullanıyor. Evlerin duvarlarını süslüyor. Bunda Ahmet Gümüştekin'in 2005'de belgesel için Mardin'e gitmesinin ve Şahmeran sembolünü öne çıkartmasının çok etkisi olduğunu düşünüyorum. Bu kitap kaybedilmeyen, sırt çantanızda taşıyabileceğiniz, Mardin'de gezerken arada dönüp bakıp okuma ihtiyacı hissedeceğiniz bir rehber oldu.
Yerinde keşfet!
- Uzman bir rehber olarak, seyahate çıkmadan ne tarz kitaplar okunmasını tavsiye ediyorsunuz?

İsteğe bağlı. Ben bir şeyi yerinde keşfetmeyi tercih ederim. İnsanları gezdikleri yeri anlatan kitapla birlikte dolaşmalarını tavsiye ediyorum. Otobüste, restoranda, başucunda yani el altında bulunacak kitapları öneririm. Ben ağır akademik ve kuru çalışmalara karşıyım. Rehber kitapçıklarını da rehberlerin yazmasını doğru buluyorum. Çünkü biz gezdirdiğimiz gibi yazıyoruz. Çok keyifli, çok seveceksiniz. Neden mi? Size tanısanız da tanımasanız da Mardin'i sevdirecek bir kitap. Çok mutluyum.
Türkiye'de kültür turizmi, "gezginlik" gelişti mi?
Biraz. Ama Türkiye'de henüz gezginlik ruhu gelişti diyemeyiz. Ancak bu yönde yurtdışından gelen bir merak var. Özellikle de Mardin'e dönük olarak. Mardin bir Marka oldu. Ama İstanbul'da özellikle yerelde kültürel, konsept günlük veya hafta sonu turizmine çok ilgi gözlemliyoruz. Örneğin geçenlerde Türk resim sanatı üzerine rehberlik yaptım. Böyle talepler gelişiyor. Memleket çok güzel ama sunduğunuzun ne olduğu da önemli.
Ege otelleri çok eski
- Ege turizmini nasıl görüyorsunuz?

Madem Yeni Asır, işte Ege örneğin çok önemli. Türkiye'de turizmin başladığı yerdir. Selçuk, Efes, Kuşadası gibi yerler. Ama oraya yeterli yatırımlar yapılmadı. Akdeniz bölgesine yapılan yatırımlardan kazanılan Ege'ye yönlendirilseydi daha iyi olurdu. Ege'de neredeyse tüm oteller eski. Kongre turizmini hangi otel kaldırır? İzmir bile kaldırmıyor. Pamukkale'ye neden yatırım yapılmıyor mesela? Çok Yetersiz herşey. Yatırımları bölgelere yaymak zorunluluğu vardır. Örneğin Kapadokya'ya da yatırım yapmak lazım. Karadeniz'e yatırım yapmak lazım. Mesela bugün 3 otobüs birden hareket etsek Güneydoğuy'a, turistleri barındıracak yatak kapasitesi yetersiz. Dağılmak zorunda kalıyorsunuz. Antalya'da yedi yıldızlı otellere gerek yok, hepsi zaten lüks. Bu kez turistler Antalya'da lüks otelde ucuza kalmaya alıştığı zaman diğer otelleri beğenmiyor. Bir de butik otel kavramı diye bir şey geliştirildi Türkiye'de, bu başka ülkede yok! Belli standartları oluşturmak zorundayız ama abartmadan. Hizmet sunduğunuz bölgelere talep de olur.

- Başka yazı projeleriniz var mı?

Bu kitapla Mardin'e vefa borcumu ödemiş olmayı umuyorum. Ama yine de o bölge için yapmam gereken çok şey olduğunu düşünüyorum. Talep gelirse Batman için de Mardin için yaptığım çalışmalar benzeri şeyler yapmak isterim çünkü blinmeyen bir yer. Urfa aslında çok daha büyük bir konu, ve motivasyonum yüksek orası için de çalışma yapmak için. Diğer taraftan Pargalı İbrahim Paşa ile ilgili bir roman yazıyorum.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.