HÜROL DAĞDELEN
Lerzan Tuncer, yaptığı müzikle, İzmir'i dünyaya tanıtan özel bir isim... Genç, yetenekli ve başarılı... Genelde erkeklerin merak sardığı vurmalı çalgılar üzerinde master yapmış bir isim... Alanında ünlü birçok sanatçıyı Türkiye'ye davet eden, kendisini de onların davetlerine katılan, ülkemizi dünya ülkelerinde tanıtan çok yönlü bir sanatçı... Lerzan Tuncer ile müziği, çalışmaları ve yakında düzenlemeyi planladığı festival hakkında keyifli bir sohbet yaptık.
- Sevgili Lerzan, müzik eğitimine nerede ve nasıl başladın. Seni bu konuda yönlendiren oldu mu?
Müziğe ilgim aslında her zaman vardı ama ortaokul dönemimde, Mersin Opera ve Balesi'nde izlediğim bir opera temsilinden çok etkilendiğimi hatırlıyorum. O gün, sanat eğitimi almaya ve kesinlikle gerçek anlamda sanatçı olmaya, hayatımı bu yönde sürdürmek istediğime karar verdiğimi söyleyebilirim. Daha sonra Gazi Eğitim'den değerli müzik öğretmenim Ayşe Fahlioğulları'nın da yönlendirmesi ile konservatuar sınavlarına hazırlandım ve Çukurova Üniversitesi Devlet Konservatuarı'nda, Ç.D.S.O sanatçısı Salim Özsezer ile profesyonel anlamda eğitimime başladım.
VURMALI ÇALGILAR - Genellikle ülkemizde bateriyi erkekler çalar, siz nereden merak sardınız?
Benim için o dönemde, hangi dal olursa olsun önemli olan konservatuvara giderek bu eğitimi almak, kendimi sanat alanında geliştirmeye bir an önce başlamaktı. Hangi enstrumanı çalacağımızın belirleneceği, girmiş olduğum sınavların en son aşamasında belli oldu. Sanırım benim için en uygun bölüm vurmalı çalgılardı ve bu bölüme alındım. Çok sevdim ve iyi ki bu bölüm olmuş dedim her zaman... Sadece erkekler değil, kadınlar da bateri çalacak kadar yeteneklidir.
- Ritm saz ve vurmalı çalgılar, riskli ve aynı zamanda zordur. Siz bu zorlukları nasıl aştınız?
Risk derken.. Tam olarak neyi kastediyorsunuz bilmiyorum ama şunu söyleyebilirim; vurmalı çalgılar çoğunlukla solo enstrumanlardır, özellikle orkestralarda, sadece bir kastanyet, triangle ya da basit bir zil partisi çalıyor olsanız bile, doğru yerde doğru zamanda vurmanız büyük önem taşır ve risklidir. Sıkı, düzenli çalışmalar, deneyim ve tecrübe ile zamanla bu zorlukları biraz daha aşabiliyorsunuz ancak her zaman, her performans, o anlık ve ayrı bir deneyim olduğundan mutlaka riskler barındırıyor.
MASTER CLASS - Mayıs ayında Master Class yapmışsınız, bunu biraz açar mısınız? Bu konuda yapmayı planladığınız başka girişimler var mı?
İzmir'de bu alanda fazla çalışma yapılmadığı için, bunda öncülük yapmak istedim. Çünkü Master Class sanatçıların gelişimi açısından son derece yararlı bir çalışmadır. Bu etkinliğe o alanda usta olmuş biri geliyor, çocuklarla çalışmalar yapıyor. Mayıs ayında da Philippe Spiesser adında Fransız bir vurmalı çalgılar solisti geldi, üniversiteki konservatuvar öğrencilerine eğitim verdi, canlı performans sergiledi. Bundan sonra Cenevre'den öğrenci değişimi de yapabileceğiz. Önümüzdeki sezon da Japonya'dan iki değerli sanatçı gelecek. Bütün bunları bir festival kapmasında değerlendirmeyi planlıyorum, adı da 'Marimba ve Vibraphone Festivali' olacak.
- Yakın bir zamanda konuğunuz olacak mı?
Evet Japonya'dan bir marimba sanatçısı ve kompozitör gelecek, adı Takayoshi Yoshioka ve Reiko... İsviçre'den de Jeannine Madox. Kendisi İsviçre'de yaptığımız konserde, orada oluşturduğumuz trio'daki partnerimdi.
Türkiye'deki çalışmalar şaşkınlık uyandırıyor - Yeni eserler kazandırmaya yönelik çalışmalarınız var mı?
Özel bir proje için iki besteciyle çalışıyoruz, iki yıldır. Ben genelde uluslararası sanatçılarla çalışmayı seviyorum. Onların yaşama bakışlarını, müziğe verdikleri desteği, kültürel zenginliklerini öğrenmek istiyorum. Örneğin, bizim Master Class çalışmalarını internetten gören dünyaca ürnlü marimba sanatçısı Ney Rosauro, beni telefonla arayıp kutladı ve "Türkiye'de böyle çalışmaların yapılması beni çok mutlu etti" dedi. - Peki son günlerde katıldığınız bir etkinlik var mı?
- Var. 29 Haziran-1 Temmuz tarihlerinde, Balıkesir Manyas'ta düzenlenen Uluslararası Perküsyon Yarışması'nda jüri üyesi olarak görev yaptım. Başarılı bir etkinlikti.
