BURCU ILGIN
Ben İzmirliyim, eşim de İzmirli... Fakat dönüp bir önceki ya da daha önceki kuşağa bakıldığında mutlaka başka bir memleket çıkıyor, bırakılıp gelinen... Benim annemin babası Selanik göçmeni, annesi ise Konyalı, annem manisa'da doğmuş, İzmir'de büyümüş... Babamlarda da durum benzer... Annesi da babası da Uşak'ın Ulubey ilçesinden fakat dedem memur olduğu için aslında İzmir'de yaşamalarına rağmen babam Uşak'ta doğmuş...
Eşimin ise annesi de babası da Denizli'nin Babadağ ilçesinden orada evlenmişler ve sonra İzmir'e göç etmişler. Fakat eşim İzmir doğumlu...
Biz her ne kadar İzmirliyiz desek de aile ağacımızın dallarının bir kısmı bu bölgelerde yeşermeye devam ediyor. Birkaç günlük izni fırsat bilip atalarımızın daha doğrusu eşimin atalarının topraklarını ziyarete gittik Denizli Babadağ'a. Daha önce hiç gitmemiş olduğum için ben de çok merak ediyordum Babadağ'ı... Özellikle de yaylalarını... Gökhan'ın babasından kalma bir tarla ve Karaçöplen Yaylası'nda küçük bir arazileri var. gitmişken oraları da bir görmek istedik... Babadağ Karaçöplen Yaylası her yıl yapılan Keşkek Şöleni ile meşhur. Biz gitmeden bir hafta önce yapılmış. Şölene, İstanbul, Ankara, İzmir'den Babadağlılar katılıyor.
YAYLA KÜLTÜRÜ
Babadağ adından da anlaşılacağı gibi dağlık bir bölgede kurulu... Hem çok yeşillik hem de Kapadokya'yı andıran ilginç bir arazi yapısı var. Özellikle de akşamüstleri günbatımında Kapadokya'daki Güvercinlik Vadisi'ni getirdi aklıma... Onca yeşilin arasında güneşin pembe ışınlarıyla aydınlanan çıplak tepeler, huzur hissi yaratıyor insanda...
Eskiden çok daha fazla olan yayla ve köy arasındaki yazlık kışlık göçler şimdilerde azalmış ama yine de yayla kültürü kendini hissettiriyor. Gerçi Babadağ'da oldukça yüksek bir alanda kurulmuş ama yaylalar tabii ki daha yüksek ve serin... Aslında Fethiye'deki Babadağ gibi burada da yamaç paraşütü denemeleri yapılmış ama devam ettirilmemiş. Ben buna reklam yetersizliği diyorum çünkü Fethiye'nin mavi deniziyle Denizli'nin yeşili yarışır gibi geliyor bana...
Karaçöplen yaylasındaki araziyi ziyarete gittiğimizde çok güzel ceviz ve kestane ağaçları karşıladı bizi... Ceviz ağacı çok görmüştüm ama ilk kez bir kestane ağacı gördüm. Yaylanın suyu da bir başka tabii. Yanımızda ne kadar şişe varsa doldurduk bu suyla...
TEKSTİL BAŞKENTİBabadağ beklediğiminden daha gelişmiş bir yer. Geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktan çok tekstile dayalı olduğu için bir çok yerde dokuma tezgahları görüyorsunuz. Zaten Babadağ tekstilin başkenti olarak anılıyor. Zorlu gibi büyük tekstil şirketlerinin sahipleri de Babadağlı. Zorlu Ailesi'nin Babadağ'a birçok yardımı olmuş. Babadağ'daki akraba ziyaretlerimizi tamamladıktan sonra rotayı Denizli'ye çevirdik. Çünkü eşimin anne tarafından akrabalarının neredeyse hepsi Denizli'de yaşıyor. Bu seyahat bizim için biraz kuzen buluşması gibi olduğundan epey kalabalık ve neşeli geçti. Eşimin akrabalarıyla ilk kez bu kadar çok vakit geçirdim. Hepsi çok tatlı ve misafirperver insanlar...
VE PAMUKKALE
Denizli deyince Pamukkale ve Karahayıt'a gitmeden dönmek olmaz tabii.. Kuzenlerle hepbirlikte bir Pamukkale ve Karahayıt turu yaptık. Yol yapım çalışmalarından dolayı Pamukkale'ye gitmek biraz zor oldu. Aslında dönmek daha da zor oldu ama sonunda varabildik. Fakat bu kez Pamukkale'yi farklı bir açıdan ziyaret ettik. Her zaman üst kapılardan girerek önce Hierapolis'i gezip ardından da taravertenleri geziyorduk. Ancak bu kez Termal suların aktığı alttaki göle gidip oradan seyrettik pamukkaleyi. Simya, görür görmez genellikle tüm çocukların verdiği tepkiyi verdi ve "Anne kar yağmış, ya üşürsek" dedi ve hepimizi güldürdü. Sonra görüntüsü gibi içine girdiğinizde de pamuk gibi bir his veren suların içine girdiğinde çok hoşuna gitti. Travertenlerin altındaki göl bu aralar doğal fotoğraf stüdyosu olarak kullanılıyor, evlenenler, nişanlananlar tarafından... Arka planda göl ve bembeyaz travertenler, ortalıkta gezen ördekler minik sazlıklar... Daha nasıl bir fon istersiniz ki fotoğrafınıza...
Şapkalı deve ve at turistleri gezdirmek için bekliyorlar. Simya atları çok sevdiği için binmek ister misin diye sordum fakat "hayır" dedi. Meğer kokusunu beğenmemiş. Daha sonraki durağımız dokunduğu her yeri kırmızıya boyayan sularıyla ünlü Karahayıt oldu... Karahayıt'ta sıcak suyun kaynağı ziyaretçilerle çevrili olduğundan pek yanaşamadık. Cildi güzelleştirdiğini söyledikleri için suyuyla yüzlerimizi yıkadık... Her köşesi başka bir güzel olan Türkiye'de sadece deniz güneş kum tatilini tercih edenler, bu hem tarihi hem doğal güzellikleriyle ünlü illeri de keşfetmeli bence. Her mevsim için gezecek, görecek muhteşem yerler var ülkemizde.
NE YENİR?
Babadağ'ın keşkeği meşhur desek de aslında özellikle İç Ege'nin ortak yemeği keşkek. Babamın memleketi Uşak'ta da çok meşhur. Uşak'ta, Aydın'da, Denizli'de neredeyse keşkeksiz düğün yapılmaz... Gittiğinizde mutlaka tadına bakmanızı tavsiye ederim. İç Ege'nin tarhanası da meşhur ama tarhana konusunda hiçbirinin Uşak'ı geçemediğini düşünüyorum.
