SELAMİ KALAY
Aslen Arnavut olan ve Saray Ağalığı görevine getirilen Lütfi Paşa, daha sonra Karaman, Şam valiliklerinin yanı sıra 1529'da Anadolu ve Rumeli Beylerbeyliğinde bulunmuş. 1540 yılında sadrazamlığa yükselmiş. 1542 yılında görevden alındıktan bir yıl sonra Tire'de vefat etmiş. Paşa'nın Aydın Sancak Beyi olduğu sırada elde ettiği vakıf zenginliği küçümsenmeyecek boyutlara varmış. Tire merkezde Bakır Hanı, Pembe Han, Yeni Han (Mathius Hanı) ve Emir Ali Han olmak üzere 4 han, 169 dükkan, Hamam, Çeşme, Cami, Dar-üş Şifa, İmaret, Medrese vakıfları olmuş. Çevre yerleşimlerde de çok sayıda hamam, değirmen, pazargah ve dükkanların yanında İstanbul, Edirne ve Dimetoka'da da vakıfları yer almış. Aynı zamanda bir vakanüvis olan Lütfi Paşa, Tevarih-i Ali Osman ve Asafname adlı eserleri yazmış.
Tire merkezdeki Paşa Camii'nin arka bahçesinde, dikdörtgen prizma şeklindeki sade mezarın Paşa'nın asli mezarı olduğu, Edirne'den Tire Niyabeti'ne gönderilen bir yazıdaki "Tire'de medfun merhum Lütfi Paşa..." ifadeleri ile desteklenmiş. Tarihçi yazar Munis Armağan; "Her ne kadar Dimetoka'da Paşa'ya ait bir türbe bulunmakta ise de, Hicri 25 Safer 1328/ Rumi 23 Şubat 1325 tarih ile Tire Niyabeti'ne gönderilen yazı kuşkuları dağıtan önemli bir belgedir" diyor.
BELEVİ GÖLÜ
İzmir'den 100 km. uzaklıktaki Tire'ye ulaşmak için İzmir- Aydın otoyolunun Selçuk sapağından ayrıldıktan hemen sonra Belevi tabelasından sola dönülüyor. İşte tam bu yol üzerinde, sol tarafta yer alan Belevi gölü doğal bir güzellik olarak karşıma çıkıyor. Onlarca kuş türünün de yaşam alanı olan bu göl, komşusu Balık gölü ile birlikte Artemis Tapınağı'nın önemli gelir kaynaklarından birisi olmuş. Eski adı Selinus olan göl 1936 yılında kurutulmuş ancak daha sonra kanallar tekrar açılmış. Günümüzde Milli Parklar tarafından koruma altına alınmış olmasına rağmen, karşı yamaçta faal bir mermer ocağı bulunuyor.
BELEVİ MOZOLESİ
Gölün yanındaki otoyol alt geçidinden 100 metre sonra, görkemli bir anıt mezar kalıntısı bulunuyor. İÖ.3.yy başına ait anıt mezar, 30x30 metrelik bir alana ve 10 metre yüksekliğe sahip. Mitolojik sahnelerin de sergilendiği kabartmalar İzmir Arkeoloji Müzesi'ne götürülmüş. Büyük bir kaya bloğuna inşa edilen mezarın mermer kaidesinde, Seleukos krallarından II. Teos'un at arabası üzerindeki heykeli bulunuyormuş. Belevi Mozolesi, 55 metre yüksekliğindeki Bodrum'daki mozoleden sonra, Batı Anadolu'nun en görkemli anıtı olmuş.
TİRE TARİHİ
Tire, çağlar boyu zengin coğrafyasının sağladığı olanaklarla Hitit, Frigya, Lidya, Pers, Helen, Roma ve Bizans uygarlıklarına sahne olmuş. Ancak özellikle Türklerin Tire'yi ele geçirmesinden sonra Tire'de çok zengin tarihi ve kültürel bir birikim sağlanmış. Tire, tarihçi Pachmeres'in deyimi ile "Keşişler Yöresi", Timur'un tarihçisi Şerafeddin Yezidi'nin Zafernamesi'nde "Rum'un Meşhur Kenti", Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesinde "Şeh-ri Muaz-zam Tire" olarak adlandırılan bir belde olmuş. Katip Çelebi (1608-1656) Tire'yi "Eski Taht Şehri" olarak nitelendirirken, 1908 Aydın Vilayeti Salnamesi'nde ilçe "Ulemalar Yatağı" olarak tanımlanmış.
Tire'nin ne zaman kurulduğu kesin olarak bilinmemekte. Bununla beraber MÖ. 2000 yıllarında adının geçtiği ve Hititler dönemine kadar uzanan kaynaklarda adının Hisar- Kale anlamına gelen Tyhra, Thira ve Roma döneminde şehir anlamına gelen Arkadiapolis adıyla geçtiği görülmektedir. Hitit arşivi belgeleri Kadeş Savaşı'na katılanları sayarken Turşalardan (Tirha) söz etmektedir. Frigyalılar döneminde Heraklid Sülalesi'nin egemenliği altına girmiş. Lidya Devleti'nin ünlü krallarından Gieges'in Tire'de görev yapması da yörenin önemini arttırmış. Lidyalılardan sonra MÖ. 650'li yıllarda Pers egemenliğine giren Tire, kısa bir süre sonra tekrar Lidya'ya bağlanmış. Sonraki dönemlerde Tire, Romalılara geçmiş, bu dönemde de Anadolu'nun en seçkin şehri konumunu sürdürmüş. Bu dönemde Tire bir Hıristiyan Şehri haline gelmiş ve birçok yerde kiliseler ve ayazmalar yapılmıştır. Tire'nin Bizans döneminde de Kadıköy (İstanbul) ve Nikaea (İznik) meclislerinde etkin, karar verici bir konumda olmuş.
1390 yılında Aydınoğulları Beyliği Osmanlılara bağlanınca, Beylik Lideri İsa Bey Tire'de oturmaya zorunlu tutulmuş ve başkent Selçuk'tan çıkarılmış. Yıldırım Bayezid İsa Bey'in Kızı Hafsa Sultan'ı alarak akrabalık sağlamış. Bu olay Beyliğin ilk sona erişi oldu. Osmanlı Devleti'nin Ankara Savaşı'ndan yenik çıkması siyasi dengeyi değiştirdiği gibi Aydınoğulları Beyliği'nin yeniden tarih sahnesinde görülmesini sağlamış. Beyliğin Ankara Savaşı'ndan sonraki yönetim kenti Tire olmuş, Beylik Lideri İsa Bey'in çocukları Musa ve II. Umur Beyler babalarının ölümünden sonra Beyliği Tire'den yönetmişler.
1426 yılında kesin olarak Osmanlı Devleti'ne bağlanmasıyla yeni kurulan Aydın Vilayeti'nin Sancağı da Tire olmuş.
Tarihçi Yazar A. Munis Armağan'la birlikte yaptığımız kısa gezimizde şunu anladım ki, Tire öyle bir günde gezilip anlaşılacak bir şehir değil. Benim bir günde edinebildiğim biraz tarih bilgisi, görebildiğim ancak keçeci, nalıncı, kalaycı esnafı ile tadına bakabildiğim ünlü Tire köftesi ve Tire tulum peyniri oldu. Daha onlarca esnaf ve onlarca çeşit yöresel yemek ile tarihi mekanlar, Kaplan köyü gibi Tire'yi yukarıdan gören mesire alanları siz ziyaretçilerini bekliyor.
