DADAŞLAR ŞEHRİ ERZURUM / MİNE ALACALI - KEMAL SAĞLAM
Erzurum'un İslami döneme ait en eski eserlerinden olan kule, Saltuklu Hükümdarı Muzaffer Gazi Bin Ebu'l Kasım tarafından, 1124- 1132 yılları arasında, İç Kale Mescidi'ne minare olarak yaptırılmıştır. Halk arasında "Kesik Kule" ya da "Tepsi Minare" ismiyle de anılmaktadır ve Erzurum'a hakim konumundaki iç kalenin güneybatı köşesinden yükselir. Minare aynı zamanda gözetleme kulesi olarak da kullanılmış. Ünlü seyyah Evliya Çelebi, Erzurum'u ziyaretindeki gözlemlerini şu satırlarla anlatıyordu:
"Alayın ucu Erzurum Kalesi'ne girince önce, kalenin içindeki "Kesik Kule" adlı göğe yükselmiş kulenin tepesinden şahi toplarla selam topları atılmaya başladı. Yeniçeriler'in içkalesinden de toplar atıldı. Ilıca'dan hareketinin uğurlu altıncı saatinde Paşa, Erzurum Kalesi'nin Erzincan Kapısı'ndan içeri girince, Tanrı'nın ululuğu ile bütün burç ve barulardaki 670 topa bir fitilden ateş verilip yer gök tir tir titredi."
"Toplar hep Darağacı Mahallesi'ne, Gümüşlü Kümbet tarafına bakar. Dışarı kaleye havale olunmuş, göğe ser çekmiş, tuğla minare gibi yüksek bir kulesi var. "Kesik Kule" adıyla tanınmış, üstü tahta örtülü yüce bir köşktür. 10 tane sürahi başlı topu vardır ki kalenin dört çevresindeki ovalara kuş uçurmazlar. Kulenin boyu 100 ziradır. İç kalenin duvarının boyu 60 ziradır. Sair duvarlar 50'şer zira yüksekliğindedir. Çepeçevre kalenin iki katı 210 kule ile 2080 bedeni havidir. Hepsi kurşun mazgallı beden ve çıkıntılardır. Kalede 1700 ev vardır. Hep toprak örtülü, eski tarz evlerdir, Erzurum eyaletinde gördüğümüz köy ve kasabalar hep toprak örtülü yerlerdir."
İç kale sur duvarlarının üzerinde yükselen minarenin kaide kısmında malzeme olarak iki farklı renkte kesme taş kullanılmıştır. Minarenin kaide kısmından sonra gelen gövde kısmı tuğla malzemeyle örülmüştür. Yüksekliği 30 m civarındadır.
Kısmen tahrip olmuş kitabesine göre, Saltuklu hükümdarı Emir Muzaffer Gazi tarafından yapılmıştır. 12. yy ortalarından kaldığı sanılmaktadır. 16. yy'ın başlarında üst kısmı yıkılan minareye önce 1843, ardından da 1881 yıllarında saat yerleştirilmiş ve saat kulesi haline getirilmiştir. Halk arasında yaygın olarak Saat Kulesi kullanılmaktadır. Minare aynı zamanda gözetleme kulesi olarak da kullanılmıştır.
Silindirik gövde aşağıdan yukarıya doğru daralır. Şerefe kısmının altında yer alan ve minarenin yapılış tarihi ile yaptıran kişinin adının yer aldığı kufi karakterli, yani eski bir Arap yazım biçiminde yazılmış olan, kitabe bulunmaktadır. Ayrıca kitabenin üst kısmında yer alan şerefe kısmının altında tuğlaların sırlı ve sırsız şekilde kullanılmasından ötürü baklava motifi oluşturulmuştur. Şerefe kısmının üstünde yer alan petek ve külah kısmı orijinalliğinden uzak bir şekilde günümüze ulaşmıştır. Ahşap malzemeli olan şerefe kısmı barok düzenlemeyi andırır niteliktedir ve burada saat kulesinin çanı görülmektedir.
1842 yılında Türk- İran sınırını belirlemek üzere kurulan komisyonda görevli olan İngiliz Robert Curzon (1810-1873), 1854 tarihinde Erzurum'da bulunduğu yılları anlatırken; bu saate ilişkin ilginç detaylardan da bahsetmektedir. O dönemlerde, kaledeki saat çalışmasa bile, civar halkı için çok büyük bir öneme sahipmiş ve kahve köşelerindeki sohbetlere bile konu ediliyormuş.
O dönemlerde, ne zaman şehre bir Avrupalı gelse, Paşa tarafından konuk edilir, kahve sohbetinden sonra konu mutlaka saate ve tamirine getirilerek, gelen konuğa saati tamir edip edemeyeceği sorulurmuş. Hatta bu konuklardan bir tanesinin saati tamir etmekten anlamadığını söylediği için kale içindeki zindana atıldığı hikayesini duyan Robert Curzon, şehre 50- 60 yıl önce gelmiş olsa kendisinin de atılmış olma ihtimalinin çok yüksek olacağı zindanları görmek için özellikle kaleyi ve tabii ki saat kulesini ziyaret etmiştir.
Dağlarda, köylerde yaşayan Erzurum halkı ve şehre gelen yabancılar, normal halkın algıladığından farklı olarak çalışmayan bu saati, kadranı, akrep ve yelkovanı ile bir çeşit tılsım olarak görmektelermiş. Saati gördükleri tek yer olduğu için Erzurum, saf çobanların ve hırsızların gözünde oldukça yüce bir şehir imiş!
2013 yılında kaleye yaptığımız ziyarette halkın ziyaretine açık olan bu turistik mekandaki saat kulesine de tırmanma fırsatını bulduk. Saat Kulesi'nin merdivenleri oldukça dar inşa edilmiş ve tırmanması bir hayli güç. Ancak tırmanışı bitirip de çanın bulunduğu yere çıktığımızda efsane Erzurum'un nefes kesici manzarası gözlerimiz önünde uzanmaktaydı. Şu anda Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın himayesinde olan kale ve içerisinde bulunan saat kulesi, eski dönemlerde geçirmiş olduğu felaketlere inat oldukça bakımlı, düzenli ve dingin bir sessizlik içerisinde ziyaretçilerini bekliyor.
