Sanatın yüzünü güldüren sahne

Karşıyaka Opera ve Tiyatro Sahnesi Müdürü Serdar Ongurlar, "Bugüne değin 240 etkinlik gerçekleştirdik. Bu 3 yılda ulaşılabilecek mükemmel bir rakam. 90 bini aşan bir seyirci sayısıyla karşı karşıyayız. Bu oran Karşıyakalı'nın sanata tutkun olduğunun göstergesidir" dedi...

İLKİM ŞENTEPELİ - ALMİLA KARAVARDAR
Üç yıl önce sanat hayatına, Karşıyaka Atakent'te, bir sokak arasında merhaba diyen Karşıyaka Belediyesi Opera ve Tiyatro Sahnesi, bugün geldiği noktada, adından en çok söz ettiren bir sanat kurumu... Yaz-kış demeden bütün sanat etkinliklerini sergileyen, başta konserler olmak üzere opera gibi, tiyatro gibi sahne sanatlarının sergilendiği mekan olan Karşıyaka Opera ve Tiyatro Sahnesi'nin bu başarısında kuşkusuz, kurulduğu günden bugüne aktif olarak görev yapan merkezin müdürü Serdar Ongurlar'ın payı büyük... Kendisiyle özel bir röportaj yaptık.
BAŞKAN OPERA DEYİNCE
- Salona nasıl karar verildi?

- Burası üç dönümlük bir arazi. 25 Mayıs 2011'de açıldı. Ondan öncesinde yapılan çalışmalar var tabii ki. Milli Emlak'a ait olan ve sonradan belediyeye verilen araziyi, o yılın başkanı Cevat Durak bey opera binası yapmaya karar veriyor. Tabii opera binası teknik bir yapı. Yani sahnesiyle, orkestra, çukuruyla falan... Bu anlamda bir proje çizdiriyor. Ama bu projeyi çizdirdikten sonra "Bunun uygulaması nasıl yapıldı?" noktasında devreye ben giriyorum. O sıralarda İzmir Devlet Opera ve Balesi'nde çalışıyordum. Orada dramatürlük yapıyordum. Karşıyaka'da belediye konservatuarında olmamın yanı sıra müzik ve sahne dersleri almış olmam nedeniyle Cevat Bey beni davet etti. "Hocam yardımcı olur musunuz?" dedi. Ben de elimden geldiğince kendisine yardımcı olmaya çalıştım. Teknik olarak, sahne şöyle olmalıdır, böyle olmalıdır diyerek projeyi yeni baştan değiştirdim diyebilirim. Onun üzerine yapım başladı, temelini attık. Yaklaşık iki buçuk üç yıl yapım sürdü. Ben özellikle kaba inşaat çıktıktan sonra on beş yirmi günde bir bazen ayda bir buraya gelerek, çalışan mimar ve mühendislerle görüşerek belli şeylere şekil vermeye çalıştım. Sonuç olarak 25 Mayıs 2011 tarihinde Fazıl Say konseriyle burası açıldı. Muazzam bir kalabalık vardı. 800-900 kişilik bir kalabalıktı. 2000 yıllarına gelmeden Ege Üniversitesi'nde bir seyirci araştırması yapıldı. Küçük bir araştırma olmasına rağmen buradan çıkacak sonuç bizim açımızdan çok önemliydi. Araştırma sonucunda İzmir'de opera ve baleye, İzmir Festivali'ne en fazla seyircinin Karşıyaka'dan gittiği saptandı. Buna rağmen Karşıyaka bölgesinde bu anlamda bir hareket yoktu.
KARŞIYAKA DAHA AYDIN
- Peki bu sorunu nasıl aştınız?

- Yönetime şöyle bir öneride bulundum; "Bir flarmoni orkestrası kuralım." dedim. Çok hoşlarına gitti. Nasıl yapacağız bunu dediler. İlk önce hizmet alımıyla yapalım daha sonra kadrolaşırız dedik. Ama bir flarmoni orkestrası kuralım dediğin anda en önemli ihtiyaç genel müzik direktörüdür. Ben Gürer Aykal'ı buraya davet edebilirim, dedim. Gürer Hoca benim çok eskiden beri birlikte çalıştığım bir hocam. "Sen varsan varım Serdar" dedi ve kolları sıvadık. Kısa bir süre içerisinde Türkiye'nin orkestra anlamındaki en iyi sanatçıları ki ağırlıklı İzmir'den, İzmirli sanatçılardan olmak üzere bir flarmoni orkestrası kurduk. Şu ana kadar yaptığımız konserlerde gelen büyük solistlerle çok önemli işler yaptık ve güzel övgüler aldık.
-Yaptığınız işe bu kadar yoğun ilgi gösterilmesini nasıl sağladınız?
- Ben 70 yılından beri Karşıyaka'da yaşayan biriyim. İzmir sanatının da hep içinde olduğum için Karşıyakalı'nın çok farklı bir yapısı olduğunu düşünüyorum. Daha aydın bir kitle. Ankara'dan ve İstanbul'dan emekli olup da, buraya gelip ev alan insanlar var. Onlar zaten bulundukları yerlerde opera, tiyatro ve bale seyircisiydiler. Şimdi burada hazır bir seyirci vardı ve ben bunu biliyordum. Ben halka inelim düşüncesine asla inanmıyorum. Biz sanatçı olarak halkı kendimize çekmeliyiz. Dolayısıyla çok sesli müzik kültürünü içeren opera, bale ve oda müziği gibi şeylerle acaba bu seyirciye nasıl hizmet edebiliriz diye düşündüm. Ve buna önce herkes karşı çıktı. Dediler ki, bunu yaparak boşu boşuna para harcamayalım. Ama ben onlara sadece sabırlı olmak gerektiğini söyledim. Birdenbire buraya 500 kişi gelmez. Sabretmek zorundaydık. Belediye dahil hiç kimse inanmadı. Bunun tam tersine benim inancım tamdı. Kesinlikle iyi bir şeyler olacağını biliyordum. Çok önemli piyanistleri buraya getirtmeye çalıştım. Orkestra konserleriyle Gürer Hoca çok önemli solistleri buraya getirdi. Ve Karşıyakalı'nın hoşuna gidebilecek şekilde etkinliklere içeriklerine uygun isimler verdik. Mesela "Karşıyaka'da Bahar" dedik... Bunları içerik alarak çok ünlü sanatçılarla doğru müziği seyirciye iletmeye çalıştık. Ve ortalama 70 kişiden başlayan seyirci sayımızı sürekli artan bir ivmeyle yükselttik. Hele ki bazı konserlerimizde 517 kişilik salonumuza 800 kişi geldi. İnsanlar yer bulamayıp yerlere oturdu. Zaman zaman koltuklar kırıldı. O denli bir ilgi vardı. Ve bu olaylardan sonra hem yönetim hem Karşıyaka halkı bana güvenmeye başladı. Bu zamana kadar 240 tane etkinlik yaptık. Bu 3 yılda ulaşılabilecek mükemmel bir rakam. 90 bini aşan bir seyirci sayısıyla karşı karşıyayız. İzmir Sanat ve İzmir Opera'da yaptığımız etkinliklere ortalama 50-60 kişi gelirken benim burada yaptığım aynı içerikteki etkinliğe 110 kişi geldi. Bu büyük bir oran. Bu oran Karşıyaka halkının sanata ne kadar susamış olduğunun bir göstergesidir. Sizin aracılığınızla bütün sanatseverlere teşekkür ediyorum.

ÇOCUKLAR GÜVENCEMİZ
- Etkinlik yelpazenizi oluştururken nelere dikkat ediyorsunuz?

- Şimdi Gürer hocayla bir prensibimiz var. Genç sanatçılara önem veriyoruz. Genç sanatçılar derken ama iyi gençlere yani her genç sanatçı gelip burada konser yapamaz. Kendi bölümlerinde birinci olan, Avrupa'ya davet edilip orada sanatlarına devam eden veya eğitimlerine devam eden bütün genç sanatçıları buraya davet ettik. Örneğin geçen sene burada ödüllü genç piyanistler dizisi yaptım. Bu bizim prestij projelerimizden biriydi. O gencecik değerli kardeşlerimiz geldi, burada büyük kitle arşısında resital yaptılar. Belli açılımı sağladı. Gürer Bey de bu sene yaptığımız Cumhuriyet Konseri'nde Almanya'da yaşayan Adanalı Kemancı Hande'yi buraya getirdi. Solist olarak bizlere "Mozart" çaldı. Çok büyük bir övgüyle karşılandı. İkincisi sadece gençlerle değil, Viyana klasikleri dediğimiz, yani Beethoven, Mozart ile başlayan yelpaze içinde bunlarla ilgili birçok piyano sonatları yazılmıştır. Bunlara da profesyonel olan hem Türk hem yabancı piyanistleri getirdim. Piyano olayında çok büyük bir aşama kaydettik İzmir'de. Sonra "Borusan Quartet" grubu bu sene İstanbul'da Beethoven sezonu ilan etti. Biz de "Karşıyaka'da Beethoven Sezonu" adı altından ele alalım dedik. Bizim için şan konusu da çok önemli. Şan konserderinde de konsept belirledik. İtalyan ve Fransız müziği dedik. Bu tür karma şeylerle, büyük opera bestecilerinin arya ve düetlerinden oluşturduğumuz bölümler yaptık. Bu konuda oldukça başarılı olduk diyebilirim. Onun dışında tiyatro konusundan bahsetmek isterim. Ülkemizin önde gelen tiyatroları burada her sene oyunlarını sergiliyorlar. Örneğin Dostlar Tiyatrosu ile Genco Erkal geliyor. Ali Poyrazoğlu, Ferhan Şensoy, İstanbul Komedi oyuncuları , Halk Tiyatrosu ve ismini unutmuş olabileceğim birçok tiyatro daha geliyor. Önemli tiyatro toplulukları buraya gelerek çok güzel oyunlar sahnelediler. Onun dışında çocuk temsilleri bizler için çok önemli. Çünkü çocuklar yarının izleyicisi. Bu konuda tabii İzmir Operası ile yapmış olduğumuz işbirliği sayesinde, onların reperatuarlarında bulunan çocuk oyunları burada oynandı ve salon her zaman doluydu. Bunların devamını diliyoruz.

HALKLA İÇ İÇE
- Halkla iletişiminizi nasıl sağladınız, bu süreç nasıl ilerledi?

- Şimdi şöyle; gelen herkese bir pusula doldurttuk. Yaşlarını, e-mail adreslerini ve eğer verebilirlerse telefon numaralarını istedik. Büyük çoğunluk verdi. Bu kişilerin hepsine aylık ve haftalık programlarımızı ilettik. İlk olarak sosyal medyayı kullandık. İkinci olarak eskiden çok önemli olan afişi kullandık. Bölgesel bazda, belediyenin bilboardlarını kullandık. Ve eğer profesyonelce, kaliteli işler yaparsanız halk zaten sizinle birlikte o seviyeye çıkar. Örneğin senfoni veya oda müziği dinlerken, onun hızlı, orta hızlı, çabuk ve final olmak üzere çeşitli bölümleri vardır. Şimdi normal şartlarda, Batı'da böyle bir etkinliğe gittiğiniz zaman bu bölümler arasında alkış yapılmaz. Bütün bölümler biter, ara verilir ondan sonra sanatçılar kalkar ve alkışlanır. Burada ilk zamanlar, o bölümlerde alkışlamalar yapılıyordu. Türkçe ve İngilizce olarak anons sistemini uyguladık izleyicilerimize. Ve zaman zaman bu hataya düşebiliyorlar ama eskiye nazaran, seyircimiz artık "klasik müzik nasıl dinlenir"i kavradı. Gayet sessiz bir şekilde dinliyorlar.

PROFESYONEL SANAT
- İzmir'de birçok opera sahnesi var. Burayı o sahnelerden ayıran nedir?

- Burası İzmir'de profesyonelce yönetilen tek tiyatro ve opera sahnesi. Ben İZDOP'ta dramaturg olarak 30 yıl çalıştım. İşi bilen bir insanım ve tecrübelerimi buraya yansıtıyorum. Bizim burada sahneyi hazırlayan arkadaşlarımız opera kökenlidir. Operanın sanat teknik müdür vekili burada teknik sorumludur örneğin. İdari sorumlu özel bir sektörden büyük birikimlerle gelmiştir. Sahne makinistleri ,tonmaisterlar, sahne amirleri müzikologdur. Bunların hepsini bu şekilde ayarladım. "Sen gel, sen gel" sahne kuracağız demedim. Bunların hepsi özel seçilmiştir. Çünkü profesyonel sanat profesyonellerle yapılır. Sanat amatör değildir. Amatör sanat yapılır, hepimiz duygusal anlarımızda şiirler yazarız. Amatör sanata asla karşı değilim. Sonuç olarak bizim farkımız; profesyonel bir şekilde profesyonellerle çalışmaktır.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.