Begüm Birgören çocukluk hayali oyunculuk olan isimlerden. 13 yaşından itibaren bu konuda eğitim almaya başlamış. Bugün oyunculuk üzerine master yapacak kadar mesleğini önemsiyor. Yıllardır sektörün içinde, neredeyse her dönem bir dizide yer alarak varolmuş. Şimdilerde Kaçak dizisinde izlediğimiz Birgören, Kendime İyi Bak'ta Aslı Tandoğan ve Çağdaş Onur Öztürk'le paylaşıyor başrolü... Birgören'in kariyeri de, hayatı da sessiz, sakin ilerliyor. Kendisiyle samimi bir sohbet gerçekleştirdik.
13 YAŞINDA BAŞLADI - Oyunculuğa nasıl başladınız?
- Ortaokul yıllarında kitaplar okuyup, 'Kimiz, neyiz, ne istiyoruz?' gibi soruları kendime sormaya başladığımda oyunculuk hayatıma girdi. 13 yaşımdayken, Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde hafta sonu kurslarına gitmeye başladım. Kursa gittiğim ilk günden itibaren oyuncu olmak istedim. Ama aklımdaki tiyatroculuktu. Hatta o dönemki idealist halimle, 'Asla televizyon işi yapmayacağım' diyordum.
- İşe kamera arkasında başlamışsınız öyle mi, peki kamera önüne nasıl geçtiniz?
- Özgü Namal'ın oynadığı bir dizide arka planda stajyer olarak çalışıyordum. Açıkta bir rol oldu, bana oynattılar. Çok da istemedim ama yönetmen isteyince emir gibi oldu. Ondan sonra teklifler gelmeye başladı. Tomris Giritlioğlu da hayatıma değince sektöre girdim.
- İstikrarlı biçimde dizi sektöründesiniz. Bu işin bir matematiği var mı, varsa siz çözdünüz mü?
- Çözebildiğimi söyleyemem. Bir iş yapıyoruz, elbette herkesin izlemesini isterim. Bu zamana kadar içinde yer aldığım projeler zaman zaman izlenme oranı çok yükseklere çıkmasa bile, sahne paylaştığım insanlar hep oyuncu kökenli ve beni yukarı çekecek kişilerdi. Önceliğim bu oldu.
- Oyunculuk sizi amacınıza ulaştırdı mı?
- Hep yolunda giden, uzun soluklu projelerde yer aldım. Ama dizinin hayatımın bu kadar ortasına oturacağını düşünmemiştim. 18 yaşımdaki idealist Begüm'e bakınca, şu an olduğum hal, onun hiç hoşuna gitmezdi. Sinema ve tiyatro ağırlıklı bir kariyerim olmasını çok isterdim. Hayatı ve sanatı takip etmekte çok zorlanıyorum. Ruhumu bu istikrar beslemiyor.
- Geçmişe dönüp bakınca 'Şurada performansım çok iyiydi' diyebildiğiniz bir sahne var mı?
- Oyuncu 'En iyi sahne henüz oynanmamış sahnedir' diye düşünür hep... Hele ben 'Şu en iyi sahnemdi' hiç diyemem. Çok eleştiririm kendimi, acımasız olurum. O yüzden kolay kolay kimse üzemez beni.
CESUR SAHNE - İki oyuncunun yaptığı bir filmde oynuyorsunuz...
- Ruhi (Yapıcı) ile Serhan'ın (Arslan) birer oyuncu olarak kendi filmlerini yapma fikri cesaretli ve değerli bir adım gibi geldi. Romantik komedi daha az benimsediğim bir türdü. Ama senaryoyu okudum, çok beğendim. Yaşadığımız aşklardan, anılardan serpiştirilmiş bir senaryoydu; çok bizden, çok tanıdık.
- Bu zamana kadarkilerden farklı bir karakter canlandırmak nasıl bir duygu?
- Kendime İyi Bak'ta canlandırdığım karakterin enerjisi çok yüksek. Yaşadığı aşk hikayesi de çok eğlenceli başlıyor, 'Çok güzel, keşke ben de böyle bir aşk yaşasam' diyebileceğim bir aşk. Başıma gelmeyen tarzda bir başlangıcı var. Mesela ben şimdiye kadar hiç bir mekana girdiğimde biriyle göz göze gelip bir elektriklenme yaşamadım ya da uçakta yanıma hayatımın erkeği oturmadı.
- Cesur sevişme sahneleriniz çok konuşuldu...
- Bunu cesurca bulanlara, 'Neden cesurca olsun?' diye sormak istiyorum. Atlamalı zıplamalı aksiyon filminde bir sahne çekiyorumdur, hayati riskim vardır, dublör kullanmadan dağa tırmanırım, buna 'cesur sahne' derler, anlarım... Filmin, sinemanın ne olduğu bir mantığa oturtulamıyor hala. Bir kuaföre gidip 'Ne kadar cesur fön çekiyorsun?' demem gibi komik bu durum. Ağlama sahnesi çekmek sevişme sahnesinden daha zor geliyor bana.
KENDİ HALİMDEYİM - Oyuncuların egolarının yüksekliği bilinen bir gerçek... Siz egonuzla nasıl başa çıkıyorsunuz?
- Sokakta megastar gibi karşılanacağım işler yapmadım. Çok kendi halinde bir hayatım oldu. Oynadığım karakter içinde varolup sonra evinde arkadaşlarıyla oturan, çok göz önünde olmayan biriyim.
- Bir zamanların futbolcuları ve mankenleri gibi muamele görüyor oyuncular. Bu psikolojiyi de bozan bir durum değil mi?
- Sete giriyorsunuz, çevrenizde 70- 80 kişi gözlerini size dikmiş, oynamanızı izliyor. Biri geliyor makyajınızı, saçınızı yapıyor. O ilgi, üzerine titreme hali sette insanı başka bir noktaya taşıyabiliyor. Oradan çıkıp telefonun çalmadığı, yalnız uyanılan günler gelince, sıkıntı yaşanabiliyor. İnsanın dengesini bozan bir şey.
İLKER'LE İYİ BİR ÇİFTİZ - Oyuncu İlker Kaleli ile birliktesiniz. Nasıl başladı aranızdaki aşk?
- Aynı menajerlik ajansındayız ikimiz de. Birkaç kez karşılaşmıştık. Aslında anlatılası enteresan bir hikayemiz yok. Aramızda tuhaf bir gerginlik vardı. Uzak duruyorduk ya da yan yana gelince ters davranıyorduk birbirimize. Yani şu an bakınca bir aşk başlangıcı için en klişesini yaşamışız belki de...
- İkinizin de oyuncu olması ilişkiyi nasıl besliyor ya da ne gibi riskler yaratıyor?
- Neredeyse atölye çalışması gibi saatlerce bir sahne, bir durum üstünde konuşabiliyoruz. Oyunculuğun çalışma kısmı, görünürdeki kısmına nazaran çok meşakkatlidir aslında. Ciddi bir süreç ve durmadan egzersiz yapmayı gerektirir. Spordaki gibi kasları çalıştırmaktan hiçbir fark yok. İlker de bu bilinçte bir adam olduğu için pek hevesliyiz birlikte çalışmaya. İki oyuncunun birlikte olmasının riski olduğunu düşünmüyorum aksine artıları daha fazla.
