RÖPORTAJ: ÖZKAN BİNOL
Karadeniz'de Rus kadınların yaşadığı dramı anlatan "Öyle Sevdim ki Seni" dünya festivallerinin gözdesi oldu. Başrollerini Oktay Gürsoy ve Alma Terzic'in oynadığı film birçok festivalden de ödülle döndü. Önümüzdeki hafta Varna Film Festivali'nde yarışacak olan filmin yönetmeni Orhan Tekeoğlu ve yapımcısı Nurdan Tümbek Tekeoğlu ile konuştum.
-İlk film olarak neden böyle bir konuyu seçtiniz?
O.T.: 1980'li yılların sonlarına doğru Rusya'dan Karadeniz'e doğru iki rüzgar esti. Biri Çernobil bulutlarını getirdi ve insanları kanser etti, diğeri de 'Nataşa'ları getirdi, yuvalar yıkıldı. Halk arasında böyle yaygın bir görüş vardır. Oysa Sarp Sınır kapısı açıldığında Karadeniz Bölgesi'ne gelen kadınların aklında ticaretten başka bir şey yoktu. Ticari ilişkiler bir süre sonra boyut değiştirdi. Arkadaşlıklar, dostluklar ve sonunda evlilikler oldu. Bu durum, Karadeniz bölgesinde sosyal bir travma yarattı. Birçok aile yıkıldı. Bölge halkının üzerinde derin izler bıraktı. "İfakat" belgeselinin çekimleri sırasında uçurumun kenarındaki bir kadının itirafı, "Öyle Sevdim ki Seni" filminin konusunu ortaya çıkarttı. Gerçek bir yaşam öyküsünden yola çıkarak filmi çektik. Kadının anlattıkları, beni derinden sarsmıştı. Sonuçta, bu konuyu filme çekmeye karar verdim.
TRAJİK HAYATLAR ORTAYA ÇIKTI -1990'lardan günümüze Karadeniz'de nasıl değişim yaşandı?
O.T.: Biz geçen yıl filmi çekerken figüran Rus kadın bile bulamadık. Sanırım bu cümle birçok şeyi anlatıyor. 2000'li yılların ortalarına kadar Rus kökenli kadınların yurt dışına ama özellikle Karadeniz Bölgesi dışına çıkarılması için büyük gayretler gösterilmiş. Bir dönem yaşanmış, bitmiş. Geride enkaz haline gelmiş aile ilişkileri kalmış. Günümüzde bölgede böyle bir sorun yok. Yabancı kadınlar gidince, aileler gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalmış, darbe almasına rağmen hayat kaldığı yerden devam etmiş. Ancak durumu hiç kabullenmeyen Karadenizli kadınlar, eşlerinden ayrılar. Filmin kahramanlarından Ayşe de bunlardan biridir. Bu nedenle hikaye ilgimi çekmişti. Hem Rus kadın Olga karakterli hem de Ayşe.
-Nataşalar'ın toplumumuzdaki algısı nasıl? Onların gerçeği nasıl?
O.T.: Nataşa algısında, rahmetli Erkan Ocaklı'nın hala akıllarda kalan "Oy Nataşa Nataşa koydun bizi ataşa, Çıkardı bizi yoldan Moskovalı Nataşa" türküsünün çok etkisi var. Nataşalar öncelikle müziğe sonra da sinemaya konu oldular. Türk toplumunda Nataşa, seks ile özdeşleşen bir kavram haline geldi. Bunun en büyük zararını Rus kökenli kadınlar gördü. Yüksek öğrenim görmüş, birden fazla dili konuşabilen bu kadınların hayatları, eğitim düzeyi düşük, çoğu evli Türk erkekleriyle çakışınca, ister istemez trajik hayatlar ortaya çıkarttı..
-Nurdan Hanım, sizi iş dünyasındaki başarılı kariyerinizden tanıyoruz. Şimdi de hem bir üniversitede ders veriyor hem de sinema sektöründe yapımcılık yapıyorsunuz. Sinema dünyasına girmeye nasıl karar verdiniz?
N.T.T.: Metro Grubu'nun Türkiye temsilcisi gençlere yönelik bir sosyal sorumluluk projesi yapmak istedim. Türksak Vakfı başkanı Engin Yiğitgil kısa film yarışmamızı önerdi ve 10 sene kısa film yarışması düzenledik. Böylece işin içine girmiş oldum. Eşim Orhan Tekeoğlu hem Karadenizli kadınların hem de Rus kadınların dramını anlatan belgesel çekmek istiyordu. Ben de onun yapımcısı oldum. Eşim "İfakat"ı çekerken ben yapımcılığı öğrendim. Fakat gördüm ki, sinema yapımcılığı yaparken full time profesyonel başka bir yapamazsınız.
EN İYİ YABANCI FİLM ÖDÜLÜ -"Öyle Sevdim ki Seni" filmini çekerken kimlerden destek aldınız?
N.T.T.: Başta "İfakat" belgeselinden memnun olan Trabzonlu işadamları ve Trabzon belediyesi çok destek verdi. Bazı sahnelerde şiddet olduğu için Kültür Bakanlığı'ndan destek alamadık. Biraz kendi özsermayemizi koyduk ve bir büyük TV kanalı ile satış anlaşması yaptık. Bu filmi yaparken, kadının ezilmesi, eğitimsiz kadınların dağ köyünde yaşadıkları acılar beni çok etkiledi. Onları sesini dünyaya duyurabilmek için zaman zaman maddi olarak sıkıntıya düşsek bile filmi bitirebildik.
-Film nasıl tepkiler aldı?
N.T.T.: Türkiye'de vizyona girdiğimiz tarih iyi bir sezon değildi ama yine de bizi utandırmayacak bir seyirci sayısına ulaştı. Vizyondan çıkar çıkmaz 43. Kiev Uluslararası Film Festivali'nden davet aldık. Gösterim bittiğinde eşimin etrafını Ukraynalı kadınlar sardı ve "Bizi hep filmlerde fahişe gibi gösterdiler. Siz en doğru şekilde göstermişsiniz, teşekkür ederiz" dediler. İlk ödül Yunanistan'dan geldi. Oradaki festivalde Dünya Sinema Ödülü'nü aldık. Daha sonra 9. Miami Uluslararası Film Festivali'ne katıldık. 400 filmin arasından 50 film arasına seçildi filmimiz. Burada ödül verilmiyordu, sadece gösterim vardı. Kanada Uluslararası Film Yarışması'nda "En İyi Yabancı Film" ödülünü aldık. Filmimiz geçen hafta Moskova Film Festivali'nin yarışma dışı programında gösterildi. Haftaya da Varna Film Festivali'nde gösterilecek. Açıkçası filmimiz yurt dışında çok daha fazla ilgi topladı.
-Son dönemki Türk filmlerini nasıl buluyorsunuz?
N.T.T.: Mesela Recep İvedik'ler. Gişe şampiyonu oldular ama çok da eleştiri aldılar. Şahan Gökbakar'ın çektiği filmler bir yerde Türk halkını gösteriyor. Komik bir şekilde perdeye yansıttı varoşta yaşayanları. Kıroluk, vahşet, kadına davranış biçimi, saygısızlık, kabalık... Şahan iyi gözlem yapmış. Düğün Dernek bence komik bir filmdi. Av Zamanı çok güzel bir filmdi. Çok iyi yönetmenlerimiz var. Çok güzel filmler yapılıyor. Birçok güzel filmimiz varken, niye Amerikan filmlerine para verelim ki.
"Muhteşem Yüzyıl'ı büyük keyifle izledim" -Diziler sinemayı baltalamıyor mu?
N.T.T.: Filmimiz için oyuncu ararken biz çok ciddi biçimde sorunlar yaşadık. Bir oyuncuyu arıyoruz, diyor ki " Benim dizim bitmiyor". Bir diğeri "Yeni diziye başlıyorum" diyor. Meğer oyuncular dizi filmler için bir yıl önceden anlaşma yapıyormuş. Dizilerden dolayı nefes alacak vakitleri yok. Bütün düzen, diziler üzerine kurulmuş durumda. Açıkçası ben de Muhteşem Yüzyıl'ın hiçbir bölümünü kaçırmadım, çok büyük keyifle finale kadar izledim.
Dünyadaki mülteci sayısı 50 milyonu aştı Mültecilerin sayısı giderek artıyor tüm dünyada. Nedenleri hakkında sizin düşünceleriniz nelerdir? Türk toplumu mülteciler karşısında duyarlı mı?
O.T.: BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin açıkladığı son verilere göre, iç savaşlar, çatışmalar ve şiddet olayları nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalanların sayısı 51.2 milyona yükseldi. Bu rakam, 2000 yılında 35 milyon kişi düzeyindeydi. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ilk kez dünyadaki mültecilerin sayısı 50 milyonu aşmış oldu. Son yıllarda özellikle Güneydoğu sınır bölgemizdeki karışıklık nedeniyle Türkiye'ye 100 binlerce mülteci geliyor. Türkiye'nin tarih boyunca mültecilere kucak açan merhametli ülke konumunda olduğunu biliyoruz.
