BESİM KAZADO
Küçük kızı Ceyla'nın mutlu gününe bir hafta hala arkadaşım, dostum Ahu'mla sizin için samimiyet, neşr, güzellik dolu bir söyleşi yaptım. Bu en kolay gözüken ama en zor olanlardan. Hani en çok gördüğünüz, en çok sevdiğiniz, en çok saydığınız, en yakın tanıdığınız birini tarif etmeniz istenirse nereden başlayacağınızı bilemezsiniz, işte bugünkü konuğum öyle biri. Yaşamım boyunca en sevip saydığım 5 kişiden biri o. Sıcak, yumuşak, yerine göre kaya gibi sert, anlayışlı, şefkatli, çok kültürlü, çok iyi bir anne, kayınvalide, anneanne, dost, hayat arkadaşı... Doğrusunu, yanlışını hemen kabullenen, tanıdığım en dolu dünya kadını, seyyahı, yazarı, patronu, ev sahibesi, ahçısı.. En kızdığı şeylerden biri isminin sonuna hanım, başına bayan vs... sıfatlarla anılması. Sadece Ahu'm dedirtir canım dostum Ahu Aysal.
New York'ta yeni aldığı minicik hayat dolu evinin balkonunda, gülerek, ağlaşarak, birbirimize sıkı sıkı sarılarak sizler için bu çok akıcı ve güzel söyleşiyi yaptık. Düşünün; oturduğu evlerin en küçük odasından bile küçük evini görmeden aldı. İlk gördüğü an şok geçirmesi gerekirken 2 gün içinde öyle bir yuva yarattı ki. Bu dev şehirde gördüklerimin en iyilerinden, en önemlisi en çok enerjisi olan yeri yarattı.
-Sevgi, dünyada en çok önem verdiğin şeydir. Sana göre tarif edebilir misin?
Yaşayan, hareket eden her şeyi severim. Anemiast'ım. Çiçek, böcek, tabiattır benim yaratıcım.
-Sevdiğin erkek?
Kocam dışında kimseyi düşünmedim.
-Peki neden boşandın Ünal beyden?
Onu çok sevdiğim için. Ama şimdilerde yeni bir aşk arzusu içimde.
-Gelelim dünya çapındaki otelin "Les Ottomans"a. Kaç yılda bitti ve ne kadar masrafla?
Tam 7 yıl sürdü inşaatı. Sayısız mimar harcamak zorunda kaldım. 57 milyon dolar'a mal oldu, 10 odalı sarayım.
-Neden Osmanlı?
Uzun yıllar yurt dışında yaşadım, özlemlerimi böyle gerçekleştirmek istedim. Herkes itiraz etti. Bense "Osmanlı unutulmaz" dedim. Osmanlının kömürlüğü olan İstanbul boğazındaki bu güzel yeri alıp hayalimi gerçekleştirdim. Nitekim ardımızdan Osmanlı mücevherleri, filmleri, dizileri çıktı.
-Kaç ödül aldın 'Les Ottomans' ve Ahu Aysal Kerimoğlu olarak?
18 dünya çapında ödülümüz var. Ahu olararak hatırlayamadığım sayıda. Türkiye İş Kadınları Derneği, Avrupa azeteciler cemiyeti...
-Neden turizm?
Paylaşmayı seviyorum. Kişiliğim buysa, en idealini nasıl gerçekleştiririm dedim ve otelci oldum. Önce Antalya Göynük'te "Salima". Çocuklarım biraz büyüdüğünde genel müdürlüğünü yaptım, aldıktan 10 yıl sonra, 1995'te.
-Ma Biche?
Hem otellerimden birinin hem de teknemin adı, Ahu'm demek.
-Hayat felsefen?
What's next? Geçen geçmiştir. Hep ileri, hep gelecek, hep yapılmamışlar. Uzaya gidecek ilk kadın, ilk Türk'üm bu yüzden. -Peki, turizmde rekabet sence?
Rekabet hele turizm'de kaliteyi güçlendirir. Ama maalesef bugün ya ucuz ya pahalı oldu her şey. Otel fiyatları 30 euro'ya bile inebildiğine göre kaliteli bir rekabet olamıyor. Fiyatları devletin belirlemesi gerekir. Turizmi bir de animasyonu için seviyorum. Epey renkli geceler hazırlamışımdır. Osmanlı servisleri ile, siyah-beyazlarla, herkesin özlediği çocukluk yıllarını hatırladığımız çocuk kostümleri ile... Yaha birçok temalı davetler. Büyük kızımın düğün davetinde tatil köyüne gelen davetlilere eşit şartlarda oda vermek için kendi söyledikleri numaraları verdik... -Küçük kızın Ceyla'nın düğününde ne tür sürprizler bekliyor konukları?
Küçük kızımın düğününde yapacağım masa seçimi, kapıdan girince çekeğiniz masa numarası mesela. Oturacağınız yeri belirliyor. Biz kimin yanda, önde, arkada oturacağını saptamadan. Ayrıca bir ilki daha yapıyoruz... Tüm düğün davetiyeleri tek tek hattatlar tarafından yazıldı.
-Neden?
Bu davetlilere olan saygıdandır.
GEZİ GEZE DÖNERKEN -Şu çok merak edilen hakiki hayat hikayeni...kısacık...
İstanbul doğumluyum, babam Prof. Dr. Sabahattin Kerimoğlu'nun (Cerahhpaşa nöroloji'de) kızıyım. 16 yaşımda okumak için gittiğim İngiltere'den dönerken -ki beni almaya gelen annem 'geze geze dönelim' demişti- Almanya'dan bindiğimiz Ulusoy otobüsünde Ünal'la tanıştım. 18'imde evlendik ve İsviçre'ye tahsile gittik. Bittiğinde Erzurum'a eşimin askerliği için ve de bittiğinde 25 yıl Belçika'ya gittik. Sonunda hasretimiz Türkiye'ye döndük.
-En çok nerede yaşamak isterdin?
Ben dünya insanıyım.
253 ÜLKE GÖRDÜ -Tanıdığım en çok ülke görmüş seyyahsın. Kaç ülke ziyaret ettin?
253 ülke gördüm, merak ettiğini biliyorum. En çok Papuaneugine'yi beğendin. Düşün takasla yaşıyorlar. Paranın ne olduğunu henüz bilmiyorlar. Bir de Iceland, neden? Günde 4 kez zelzele oluyor.
-Neden yalnız seyahat etmeyi seviyorsun?
İnsanlara çok değer verdiğim için. Seyahatlerde onları düşünürken kendimi ihmal ediyorum çünkü.
KENDİNE İNANIYOR -Burçlara inanır mısın?
Ben bir tek kendime inanırım. Neden bu kadar mutluyum biliyor musun? Kendimi çok seviyorum o yüzden. 'Whatever l am l don't care. I believe to myself' Ne isem bana vız gelir, kendime inanırım bir tek.
-Yeni yeni yenilikler yapmayı sevdiğini biliyorum, son yeniliğin?
Burgazada'da bir ev aldım ve kendime göre döşedim. O kadar mutluyum ki orada.
-Neden Burgazada?
Evimden yani boğazdan tekne ile 15-20 dakikada yazlıkta, apayrı, tertemiz bir havada buluyorum kendimi. Hiçbir yazlığa o kadar kısa sürede varamazsın. Bir de oranın kaybolmamış eski güzellikleri beni çok mutlu ediyor. Şimdi 'whats next?'
"Marka düşkünlüğüm yoktur" -Markalara düşkünlüğün var mı? Sen bir markasın zaten...
Hiçbir zaman marka düşkünü olmadım. Kendi hoşuma gideni seçerim. Ünlü markalardan birinde bir gömlek beğendim. Şöyle uzun kollu, boynu kapalı hiçbir şey giyemem. Firmaya nazımı geçirdim, gömleğin modelini değiştirdim ve başlarına ilk defa geldiğini söyledikleri şeyi yaptırdım. Gömlek benim tarzımda değiştirildi. (firmayı da gömleği de biliyorum, vitrinde de Ahu'mun üzerinde de gördüm) Tek ve en pahalı çantayı da taşırım çarşıdan olanını da, yeter ki ben beğeneyim. Tek yapmadığım hani sahte çantalar, kıyafetler vardır orijinallerinin isimleriyle, işte bunu asla kabullenmem.
