SUNAY DOĞAN
Avrupa'nın en güzel ülkesi Avusturya'ya İzmir'den gitmeye karar verdiyseniz eğer İzmir Viyana direkt uçuşları mevcut.
Ancak direkt uçuşlar haftanın sadece belli günlerinde olduğu için biz mecburen İstanbul aktarmalı gitmek zorunda kaldık ancak belli günde gitme zorunluluğunuz yoksa İzmir Viyana direkt uçuş günlerini kontrol edip aktarmasız uçabilirsiniz, uçuş, yaklaşık 2.5 saat kadar sürüyor.
Ülkeye girdiğinizde anlıyorsunuz hemen doğru yere geldiğinizi soru sormuyorlar pasaportuna bakıp sıcak bir gülümseme ile karşılıyorlar.
Oysa birçok Avrupa ülkesinde ülkeye kaçak girmeye çalışıyor hissine kapıldığım oluyor.
BÜYÜLEYİCİ MANZARALAR
Yüzölçümü ve nüfusu bir hayli küçük olan bu şirin ülke Alpler üzerine kurulmuş olup neredeyse ülkenin dörtte üçü dağlık araziden oluşuyor.
Ülkenin genel görünümü büyüleyici ve bir o kadar da masalsı.
Bu büyüleyici manzaraya ülke içerisinden geçen (350 kilometrelik) Tuna nehrinin varlığı da eklenince ülkeyi tarif ederken muhteşem, etkileyici, hayal gibi ifadelerini kullanmanız kaçınılmaz oluyor.
Hangi manzarayı çekerseniz çekin bütün fotoğraflarınız kartpostal tadında oluyor. Avusturya Avrupa'nın en fazla ormanına sahip ülke ünvanına sahipmiş dersem sanırım ülkenin yeşil tonunu anlatmam için yeterli olacaktır.
9 EYALETTEN OLŞUYOR
Aslında bu ülke, gitmeden önce hakkında çok fazla şey bilmediğim ama gezerken keyifle öğrendiğim bir yer oldu.
Minicik ülkeyi 9 eyalete bölmüşler, 9 eyaletten oluşan bu ülkenin yüzölçümü ise Konya'nın iki katı kadarken tüm ülke nüfusu İstanbul'dan çok daha az.
Ama bu durum karmaşanın olmadığı doğa ile içiçe yaşanan huzur dolu bir ülke sonucu doğurmuş. Ülkede yaş ortalamasının 78 olduğunu duyunca bu ülkede kalasım geldi.
Yaşlı nüfus gerçekten dikkat çekici oranda fazla ama yaşlıların sağlıklı olmaları da dikkat çekici. Dikkatimi çeken bir diğer husus ise hamur işi ve tatlıyı bu kadar tüketen bir halkın obez olmaması en azından ben gezerken obez görmedim.
Viyanada yaklaşık iki milyon kişinin yaşadığını duyunca inanamıyorsunuz kaldı ki ülke nüfusunun dörtte biri bu şehirde toplanmış.
Bir başkent olarak nüfus yoğunluğu fazla olmayan, boğmayan sıkmayan büyüleyici bir şehir.
SCHÖNBURNN SARAYI
Viyana'da görülmesi gereken yerlerin başında Schönburnn sarayı geliyor. Mimarisine hayran kalıyorsunuz ama asıl hayranlığınız bu kadar eski binaların bu kadar iyi korunmasına oluyor.
Bu binaların dış çephelerinin kumlama denilen bir teknoloji ile temizlendiğini öğrendim. Dış cephe üzerine kum püskürtülerek taşlar üzerine biriken, yerleşen kir küf vb ne varsa temizleniyormuş. Bu nedenle binalar sanki daha bir kaç ay önce yapılmışçasına asaletle karşınızda duruyor.
Schönburnn Sarayının bulunduğu meydanda hala eski çağlardaki gibi atlar ve araba sürücüleri sizi bir an için Avusturya krallığı dönemine götürüyor.
Ortam o kadar aslına uygun hazırlanmış ki insanların abartılı olmayan varlıkları, sessiz sakin meydandan geçip gitmeleri bir an 21. yüzyılda olduğunu unutturuyor.
Stefan kilisesi görülmesi gereken yerlerden bir diğeri olduğu için görmeye gidiyoruz. Kilise hala o kadar heybetli duruyor ki içini görmeden geçemiyorsunuz.
Kilise, ibadete açık ve içeri girdiğinizde duaların pozitif enerjisinden midir nedir bir huzur hissediyorsunuz siz de hemen inandığınıza yöneliyorsunuz. Bu arada kilise girişi ücretsiz.
KANUNİ'NİN GÖZÜNDEN
Başka mevsimlerde nasıldır bilemem ama benim için Avusturya sonbahar ülkesi. Tablolarda gördüğümüz fotoğraf hileleri sandığımız filmlerde sırf dekor amaçlı hazırlandığını düşündüğümüz ortamlar meğer gerçekmiş.
Sonbahar diye bir mevsim varmış ve ben bugüne kadar farketmemişim diye hayıflanıyorsunuz.
Eğer İzmir gibi yazdan kışa kıştan yaza geçilen bir şehirde yaşıyorsanız muhakkak Sonbahar ile tanışmak için gidilmesi gereken yerlerden biri Avusturya.
Avusturya'da herhangi bir şehrin içinde gezerken birden önünüze bir koruluk çıkıyor ormandaki gibi büyük ağaçlar doğal bitki örtüsüne dokunulmamış yürüyüş yolları bile bildiğiniz toprak yol.
Yürüyüşü seven biri olarak bugüne kadar yaptıklarımın yürüyüş olmadığını farkettim.
Ülke halkı spora düşkün sabahın erken saatlerinde yürüyüş yapan koşu yapan köpeğini gezdiren insanlarla dolu koruluk.
Viyana'ya gelip de Kanuni Sultan Süleyman'ın şehri kuşattığında çıktığı Kahlenberg tepesine çıkmadan bir Türk olarak Viyana'yı gezdim diyemeyeceğimiz için tabii ki bu tepeye çıktık.
Tepeye çıktığınızda gördüğünüz manzara muhteşem. Tuna nehrinin ortasından salınarak geçtiği şehir öyle güzel gözüküyor ki Muhteşem Süleyman'ın neden bu şehri günlerce kuşatma altına aldığını anlıyorsunuz.
Tuna nehrinin bu kadar heybetli olduğunu görene kadar tahmin etmemiştik. Şehrin içinden öyle asil öyle heybetli bir geçişi var ki bütün şehir, Tuna'nın büyüsü ile etrafına yerleşmiş.
Bazı aylarda nehrin taştığını şehrin içini de ele geçirmeye çalıştığını gülerek sevgiyle anlattıyorlar.
Bu büyük nehrin içinde bildiğin gemiler geçiyor denize kıyısı olmayan ülkede tüm yük, insan taşımacılığı bu nehirden yapılıyor.
Bu asil nehir ve onlarca gölün varlığı Avusturyalılara denizin yokluğunu hiç hissettirmiyor gibiz.
Tepeye çıktığımızda muhakkak içmemiz tavsiye edilen kafe melangemi elimize alıp şehri seyretmenin tadını çıkardık. Ancak cafe melange, şehir kadar iddialı değil.
MUHTEŞEM PASTALAR
Sacher torte asıl meşhur pastaları ama orijinalini öyle her yerde bulamıyorsunuz ama Avusturya'da yediğiniz her pasta muhteşem o yüzden dert etmiyor ilk bulduğunuzu yiyorsunuz. Bu arada Sacher tortenin bir özelliği çok uzun süre taze kalması olduğu için sevdiklerinize güzel bir hediye olabilir. Viyana denilince akla ilk gelen yiyeceklerden biri schnitzel olmasına ve birçok arkadaşım tavsiye etmesine rağmen yiyemedim ama en azından birçok yerde gördüm. Avusturya'da bizim bildiğimizin aksine schnitzeller tavuk etinden değil, dana etinden yapılıyormuş
YARIN: LİNZ
