Yalnız Kurt, önceki akşam 17'nci bölümüyle ekrana geldi. Emniyet ve askeriyenin yıllar içinde içten çürütülmeye çalışılması anlatılırken, FETÖ'nün yurtdışı destekli yapılanması bu kez de 4 numara kod adlı Harun Karacabey'in kirli işleriyle karşımıza çıktı. Kumandan'ın kulübesinde 'Harun Karacabey- Piyonluktan Vezirliğe' başlıklı dosyayı bulan Altay, 1977 yılında babası ve Kumandan'ın da tanıdığı Başkomiser Muzaffer Altun'un şehit edildiğini okumaya başlar.
SORGU ODASINDAN ALDILAR
"70'li yılların anarşi ortamında silah kaçakçılığıyla büyüyen genç ve korkusuz bir baş belası" diye bahbedilen Karacabey, 22 yaşında bir silah kaçakçısıdır. Polis baskınıyla gözaltına alınır. Emniyette onu sorgulayan İstanbul Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık Şube Müdürü Başkomiser Muzaffer Altun'a, "Uzun yaşamak istiyorsan bakma başkomiser, ben tek başıma değilim" diyen, Karacabey'i sorgu odasından istihbarattan geldiği anlatılan kişiler alır. Başkomiserin gözünün içine baka baka arabaya binen Karacabey'i bir depoya götürürler.
'İŞİMİZ YETENEK AVCILIĞI'
"Merhaba Harun Karacabey. Yeni hayatına hoş geldin" diye onu karşılayan kişi CIA yetkilisidir. Kendi hesaplarına çalışması için onu hapisten çıkardıklarını söyleyen CIA yetkilisi, onun tüm geçmişini araştırdıklarını anlatır. Son bir yılda Türkiye'ye 6 milyon silah girdiğini söyleyen Karacabey, en küçük aracı olduğunu söyler. Amerikalı, onu seçme nedenlerini şöyle anlatır: "Türkiye'de hangi gruplar arasında silahlı çatışma riski olduğunu, hangi grubun hangi gruplara katliam yapma potansiyeli olduğunu sen biliyorsun. İki aşireti birbirine düşürüp sonra ikisine de silah satma becerisini gösteren ikinci bir isim yok. Bizim işimiz yetenek avcılığı. Sendeki potansiyelin farkındayız. CIA'in Türkiye örgütlenmesinde senin gibi cüretkar adamlara ihtiyaç var. Biz Türkiye'yi yeniden yapılandırıyoruz. Bu süreçte sen de bizimle yol alacaksın. 10 yılda Türkiye'nin en saygın işadamlarından biri olacaksın. Sen seçildin ikinci Basil. Bin yıllık Bizans tarihinde en uzun iktidarda kalan hükümdar..." Amerikalı daha sonra Karacabey'in elini öper ve "Aramıza hoş geldin sevgili Basil. İlk görevin bir adamı ortadan kaldırmak" der.
SIRTLAN GİBİ SARDILAR
Başkomiser Muzaffer'le buluşan Kumandan, Yavuz Yıldırım'ı tanıtır: "Merhumun babası Fettah Dahhak'ın ihanetini ilk gören ihbar eden bu yolda şehit olmuş bir imamdır." Başkomiser, "Düşman dört bir yanımızı sırtlan gibi sarmış durumda. Kan davası bizim gibi doğu memleketlerinde başladı mı bitmez. Her mahallede kardeş, komşu, akraba arasında kan davası çıkarıyorlar. Eline silah alan çocuk komşusunu vuruyor, nasıl bir tuzağa alet olduğunu bilmiyor bile... Solcu - sağcı diye birbirine silah sıkan bizim çocuklarımız sağı, solu ne bilirdi? Hep aynı tuzağa çekiyorlar. Dinle, siyasetle, mezheple... Hırsız içeride olunca kapı kilit tutmuyor" der. Evine bıraktıkları Başkomiseri, arkasından haince yaklaşan Harun Karacabey şehit eder.
'SEN BANA HAYAT VERECEKSİN BEN SENİ VARİSİM YAPACAGIM'
5 numara, Altay'a diyalize bağlı yaşadığını, asil bir kandan güçlü bir bedenden uygun bir böbreğe ihtiyacı olduğunu anlatır ve ekler: "Yıllardır aradığım şeyi sende buldum. Sen bana yeni bir hayat vereceksin ben de seni varisim yapacağım. Her şeyim senin olacak. Ben tükenirsem senin de işin biter" der.
'HEPSİNİ CEHENNEME GÖNDERMEK AHDIM OLSUN'
Enver ile Çerkez'in evine giden Altay, katliamı görür. Topal, Çerkez'i, kızını, torununu şehit eder. Çerkez'in torununu kucağında taşıyan Altay, "Sen üç yaşında katledilen Serkan'sın, Elif'sin, Yasin'sin, Eren'sin, Ceylin'sin, Bedirhan'sın. Gün gelir tüm bedeller ödetilir, herkes hak ettiğini bulur da, bu zulmün karşılığı hangi cezadır? Affet beni, katillerine bunun karşılığı bir ceza vermeye insan oğlunun gücü yetmez. Sana kıyanların aldığı her nefesten ötürü bana yazıklar olsun. Hepsini cehenneme göndermek ahdım olsun" diye yemin eder.