Yarın 1 Eylül, yani sonbahar müjdesi. Yine mevsimler dönecek, yine yapraklar düşecek, giden gençliğim hiç geri gelmeyecek... "Elveda ey hatıralar" demişti değerli Yıldırım Gürses. İnsan bu dönemlerde hissi oluyor galiba. Hani bir yaz bitiyor, sonbahar başlıyor. Hep de aynı şeyi söyleriz. "Koskoca yaz geçti, nasıl geçtiğini bir türlü anlamadım." Genelde geçmek bilmedi demeyiz, demeyelim de. O zaman "Ağır, dertli ve hüzünlü idi, geçemedi bir türlü" demek olurmuş. Geçti de, mühim olan kalanlar.
BİKİNİ SAPLANTISI!
Umarım herkesin yazı iyi geçmiştir, kötü hatıraları olanların da bir daha dert görmemelerine duacıyım. Bu yaz kendimi Alaçatı'ya adapte ettim. İyi ki de etmişim. Uzun zamandır gitmediğim plaj alışkanlığım yeni tabiri ile 'beach' olarak bol bol geri geldi. Alaçatı Kum Beach favorimizdi, Muzna (Abdülhamit) ve ekibimizle. Ekip her gün turnike usulu ile değişti, ama biz sabittik. Gelenleri, servisi, tipik restoranı ve de serin suyu ile benim için "number one"dı! Tüm beach'ler kendine göre tarzlarda geçirdi sezonu. Kimi magazin ağılıklı, kimi surf görüntülü, kimi geceleri coşan havuz eğlenceleri, kimi acılı, tatlılı müzikleri ile sezonu geçirdi. Hepsinde ayrı hazlar vardı. Hepsinde terbiyeli olsun, şımarık olsun, her türden gençlerimiz, ülkenin dört bir yanından ailelerimiz, yabancılar rengarenk gruplar vardı.
Benim tek garibime giden, -belki alıştığımız için ne o kulakları tırmalayan bazı beach'lerdeki müzik, ne ukala gruplar, ne yer kapmalardı... Takarım ya-, şu bazı hanımların bikini saplantılarıydı. "Be kardeşim şu bikiniyi giymek zorunda mısın?" Ne kimsenin görselini boz, ne alay mevzu ol, ne de kendini kandır. Halbuki tabii bilene ve de zevki olana şık ve sade bir mayo o kadar hoş duruyor ki...
Bir yaz Çeşme'de böyle geçti. Böyle geçti ama bu yaz Çeşme'nin en kalabalık olduğu sezon olmuş. Arzum Çeşme sakinlerinin bundan faydalanıp fiyatları tepeye vurdurmamaları. Şöyle en iyi, en kaliteli, en tabii tatil beldesi olsak... Bu arada minik bir sitemimi dile getirmek istiyorum. Yeni ve çok sevdiğim mahallem Hacımemiş'te bulunan 'lavanta' restoranımızın tam karşısında bulunan çöp konteynırının kaldırılması ile yanımızdaki konutlar ve de karşımızdaki restoran ve de galeri sevinç yaşadık. Sevincimiz birkaç saat sürdü. Kaldırılan konteynır'ın boş kalan yerine aynen mahalle sakinlerinden görgüsüz bir iki kişi çöplerini bırakma terbiyesizliğini gösterdi. Dünyanın hiçbir yerinde sokağa sigara uzmariti bile atılmadığı bu devirde bu iğrenç görgüsüzlük ve pislik, keşke bizim turizmin yeni trendi olmaya namzet semtinde olmasa idi...
KAHVALTI KEYFİ
Bu bölümde de biraz kahvaltı lezzetlerinden bahsetmek istedim. Kış ve bahar aylarında İzmir'de bol bol kahvaltı ettiğim Narlıdere Patlıcan, Çeşme'de de şube açmış. Muhteşem kahvaltısını buralara taşımış, Ilıca'ya tepeden bakan manzarası, birbirinden kibar elemanlardan oluşan ekibi, tadına doyulmaz gözlemeleri ile 'patlıcan', kahvaltı krallarından. Yine bir kahvaltı evinden bahsetmek istiyorum. Bu kez Alaçatı Port yoluna sapmadan, ağaçlı mistik bir yoldan gidebileceğiniz bir aile müessesesi. Hacımemişli kardeşlerin nefis kahvaltısı, pişi ve ev yapımı reçellerle sona eriyor. Bu iki mekan kahvaltı favorim. Tabii ki daha önce sizlere uzun uzun bahsettiğim Alaçatı Meydanı'nın pazar yerindeki 'furun Mustafa'yı geçmeden...
Bir de kahvaltı yeri var ki pazar yerinde, her cumartesi gittiğim Alaçatı pazarındaki kahvaltı yerimiz Refik'in yeri her gün hizmet veriyor. Alaçatı delikanlısı Refik Alaçatı meydanındaki nostaljik Balık restoranını açarken rakı- balık muhabbetinde neler gerekiyor diye düşünüp açtığı yer en sevilen mekan olduktan sonra incir ağaçları altında Alaçatı'ya yakışır bu güzel bahçeyi açtı. Anneanne reçellerinden, annesinin gözlemesine yengesinin limonatasına kadar tüm güzellikleri burada keyifli keyifli sunuyor... Her iki mekan da buram buram Alaçatı kokan ender yerlerden. Tebrikler Alaçatı delikanlısı Refik sana...
