• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
İzmir’in kaderini Agora değiştirir! HÜROL DAĞDELEN

İzmir'in kaderini Agora değiştirir!

hurol.dagdelen@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 24.08.2010, 00:00
Geçen gün işim vardı, Mezarlıkbaşı'nın önünden geçtim; baktım katlı otoparktan başlayarak, bütün eski binalar yıkılmış, Agora'nın önü açılmak üzere...
Agora benzersiz haşmetiyle, gözlerimin içine giriyor. İlk kez bu kadar net, bu kadar benim hissettim onu...
Yıllarca, eski binaların arasında kalmış, unutulmuş bir görüntüsü vardı, büyük halamın yaşadığı evin, süsüydü uzaktan görünen...
Hiç halka mal olamadı, içeride bir yerdeydi, bu tarihi hazine. Ancak kaderi değişti, artık içimize doğru ilerliyor, antik tarihin bu şehir Agorası...
***
Onun tüm gizemiyle yüreğimize yerleşmesi, kent için de büyük bir kazanç oldu.
Çünkü, bir çıkış arayan İzmir için Agora, bulunmaz bir ışık.
Orta Avrupa'da kent turu yaparken gözledim, turistlerin en çok görmek istediği şey, tarih...
Oysa onlarda 8000 yıllık bir tarih yok, böyle bir zenginlik de... Ama öyle pazarlıyorlar ki 400-500 yıllık dini yapılarını, katedrallerini...
Hayranlıkla izliyorsun, gerçeğini göremeden. Hatta para da ödüyorsun, o kadar parlatmaya...
Oysa yakın bir tarih o...
Agora gibi antik kalıntılar ise, insanlık tarihinin önemli bir süreci...
***
Peki nedir Agora? Kısaca hatırlayalım isterseniz...
Agora, şehir meydanı, çarşı, pazar yeri demek... Ticari, adli, dini, siyasi fonksiyonları olan Agora, sanatın yoğunlaştığı, felsefenin temellerinin atıldığı; stoaların, anıtların, sunakların, heykellerin bulunduğu bir yer. Dahası tüccarların kalbi... İzmir'in Namazgah semtinde bulunan Agora, Roma döneminden (M.S. 2. yüzyıl) kalmadır ve Hippodamos şehir planına göre merkeze yakın yerde üç kat halinde inşa edilmiştir. İzmir Agorası, İyon agoralarının en büyük ve en iyi korunmuş olanıdır.
Yani bir kentin merkezidir Agora... Hayatın geçtiği en canlı bölge...
Turistlerin en çok rağbet edecekleri tarih...
***
Tabii doğru anlatılırsa...
Değeri, iyi korunursa...
Politik malzeme yapılmazsa...
***
Yıllar önce İzmir Arkeoloji Müzesi'nin eski Müdürü Selahattin Kantar'ın çabalarıyla gün ışığına çıkarılan Agora, yakın gelecekte İzmir'in kurtuluşunda önemli bir pay sahibi olacaktır.
Aynı kilise, aynı sinagog, aynı cami, bizde de var. Ama hiçbir Avrupa ülkesinin böyle bir Agora'sı yok.
Yeter ki, ortaya çıkan bur değerin kıymetini bilelim.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, kentsel yenileme çerçevesinde, çok önemli bir iş başarıyor Agora ve çevresinde... Tabii Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile, gönül gönüle...
Şimdi Kadifekale'nin de ciddi olarak ele alınmasıyla Agora, İzmir'in turizm gelirlerini üçe, beşe katlayacak bir özel değer...
Agora, İzmir'in göbeğinde ışıyınca, etrafı da Agora figürleriyle süslü hediyelik eşya satıcıları ile donanınca, görün bakın dünyada İzmir'i tanımayan kalacak mı?
Olay budur.

GÜNÜN SÖZÜ
Siz kendinize inanın, başkaları da size inanacaktır.
Montaigne

Dostluğun değeri parayla ölçülür mü?
Adam ve hayattaki tek arkadaşı olan köpeği bir kazada birlikte ölmüşlerdi. Gökyüzüne çıktıktan sonra bembeyaz bulutların arasında dolaşmaya başladılar. Adam çok susamıştı, biraz su bulabilmek ümidiyle yürümeye devam ederken, birden kendilerini muhteşem bir manzaranın karşısında buldular. Rengarenk çiçeklerle süslü bir bahçe, altından yapılmış bir bahçe kapısı ve onları karşılayan beyazlar içinde bir kadın.. Adam köpeğiyle birlikte kadına yaklaştı ve sordu:
- Afedersiniz, burası neresi?
Kadın ona gülümsedi: "Burası cennet, efendim"
Adam bunun üzerine sevinçle "Harika" dedi "Peki bana biraz su verebilir misiniz, gerçekten çok susadım."
Kadın cevap verdi: "Tabii efendim, içeri girin; dilediğiniz kadar su bulabilirsiniz."
Böylece adam köpeğine döndü, "Haydi oğlum içeri giriyoruz" diyerek kapıya yürüdü ancak kadın onu birden durdurdu:
- "Üzgünüm efendim, köpeğiniz sizinle gelemez. Hayvanları içeri almıyoruz."
***
Bunun üzerine adam bir an durdu, düşündü ve geri dönüp köpeğiyle birlikte geldikleri yolun tam ters yönünde yürümeye koyuldu. Bir süre geçtikten sonra kendilerini bu kez tozlu çamurlu bir yolda buldular ve yolun sonunda karşılarına çiftlik girişini andıran bir kapıyla yırtık pırtık elbiseli bir dede çıktı. Adam sordu:
- "Afedersiniz, bana biraz su verebilir misiniz??"
Dede "İçeri gel" dedi, "kapıdan girdikten sonra sağ tarafta bir ceşme var."
Adam sordu: "Peki arkadaşım da benimle gelip oradan içebilir mi?"
Dede "Tabii" dedi, "çeşmenin yanında köpeğinin de su içebileceği bir kase bulacaksın."
***
Bunun üzerine adam kapıdan girdi. Biraz yürüdükten sonra sağ tarafta çeşmeyi buldu. Adam çeşmeden köpek de oracıktaki kaseden doya doya içerek susuzluklarını giderdiler. Derken adam geri giderek girişte bekleyen dedeye sordu:
- "Su için çok teşekkür ederim. Peki burası neresi?"
Dede, "Burası cennet" dedi. Bunu duyan adam şaşırdı:
"Ama nasıl olur, az önce burası gibi kırık dökük olmayan muhteşem bir yere gittik ve orasının da cennet olduğunu söylediler."
Dede "Şu rengarenk çiçeklerle süslü altın kapılı yer mi?" dedi ama orası cehennem."
Adam iyice şaşırmıştı: "Peki ama orası sizin adınızı kullanarak insanları kandırıyor diye hiç kızmıyor musunuz?"
Dede gülümsedi: "Kızmıyoruz, çünkü onlar kendi çıkarı için en iyi arkadaşını yarı yolda bırakanları cennetten uzak tutuyorlar.
***
Bu öykü, çıkarı uğruna pek çok şeyi unutan, sevgiyi, namusu, dostluğu para için satan bazı züppeler için...
Bir kalemde sildikleri dostluğun değerini anlasınlar diye...

Alo 176 ne iş yapar!
Hayatımızda pek çok telefon numarası var; ev, cep, iş gibi... Bunlar bizlere özel... Ama herhangi bir talep ya da şikayet için devletten, belediyelerden, muhtarlardan, özel sektörden verilen Alo hatlarını da akılda tutmak zorundayız çoğu zaman...
Çünkü hizmet, çünkü bizler için güvence...
Çünkü zaman, acil arama devri... Zamanla yarışıyoruz sonuçta...
Bu numaralardan biri de "Alo 176 Gürültü hattı"...
Geçen gün bir yakınım, gürültü şikayeti nedeniyle muhtardan aldığı Alo 176'yı aramış...
Ne telefonu açan var ne de anlatacaklarını dinleyen... Sürekli meşgul çalıyor. Defalarca aramış bir sonuç alamamış...
Ben de denedim, hem de defalarca... Hep meşgul...
Peki size sorarım; bu telefonları vatandaşa neden veriyorsunuz ki, bir işe yaramadıktan sonra...
Ne cevap veren var, ne de nezaketen de olsa ilgilenen...
Yani hizmet değil bu, eziyet.



Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA