Şenol Hoca'nın bir türlü sıyrılamadığı en kötü alışkanlığı, 'deneme-yanılma(!)' metodu... Kafasındaki en doğru takım kurgusunu, adı ve soyadı gibi bildiği halde, sürekli şapkadan 'tavşan' çıkarmaya çalışıyor ama hep, karşımızda 'kurbağa' görüyoruz her nedense(!) En son Malmö maçı sonrasında yaptığı açıklamalardaki gibi, bütün suçu sahipleniyor ve soru soracak bir ortam bırakmıyor kimseye! Ne kadar da basit; 'Suç benim!' Bittiii!..
Dün akşama ilişkin Beşiktaş, doğruya yakın bir kadroyla sahaya çıktı, Allah'ı var.
Başlangıçta, yetmişe-otuz oranında topa sahip olma oranı, zaten bunun göstergesi...
Lakin Vida'nın çok erken kart görmesi ve ilerleyen dakikalar için Beşiktaş'ı zora soktu.
Maçtaki dengeleri değiştirdi bir an da...
Penaltı kararı da, doğru... Vida'nın atılması da... Ancak; Quaresma'nın ortalıklarda görünmemesi! Medel'in, her nedense adının duyulmaması! Atiba'nın eski gücünde olmaması! Keza; Love'nın, sürekli çarşafa dolanmasını, tek şeye yoruyorum. Kara günün habercisi değilim ama, biraz bu işten anlıyorsam eğer, tüm takımın sevgisi azalmış Şenol Güneş'e(!)
KARİYERİNİ BİTİRİYOR
Tolgay'a, sürekli kenarda pantolon eskitmesi!
Dikiş tutmayan Lens'i, evlat olarak görmesi ve inatla oyuna alması(!) Malmö maçında fahiş hata yapan Karius'a hala arka çıkması, kariyerini bitiriyor. Hem futbolcular, hem taraftar ve daha önemlisi, yönetim gözünde!
Pardon, pardon! Hakem Ümit Öztürk'ün, VAR'a rağmen verdiği kararları da, konuşmalıyız.
Be bilader, verdiğin sarı, Vida'ya gösterdiğin kırmızı amenna! VAR'a danışmana rağmen Medel'e gösterdiğin ve verdiğin o penaltı, gözüne-dizine vursun, iyi mi?
Maçın hakkı beraberlikti ve öyle bitti. Dua etsinler ki Love'ye, son saniyelerde tabelayı değiştiren Lens'e... Yoksa bizler, sürekli Şenol Güneş ile hakem Ümit Öztürk'ü konuşuyor olacaktık, hafta boyunca(!) Sıyırttılar mı, acaba?