Adam, hasta! Adam; akciğerden 'kanser!' Sırtını dayadığı, yıllardır sırtını sıvazladığı koca camia, anlaşılan o ki, tedavi olamayacağı konusunda hemfikir ki, elini-eteğini çekmiş durumda çok sevdiğinden(!) Öyle ki; bin dörtyüz küsur insan var, sadece tribünlerde(!) Hal böyle olunca, oyun alanında görev yapan, hele hele 'lejyoner!' sıfatı takılan bu arkadaşları, 'Oyna, oyna, forma aşkına!' gibisinden, onlara göre 'traş!' tezahüratlarla, nasıl etkileyebilirsin ki? Yani her şey yalan-dolan ve anlaşılacağı üzere vaziyet ortadaydı, dün akşam da(!) Hal böyle, kendileri açısından hiç iç açıcı bir psikolojiye sahip olmamalarına karşın, nerdeyse lig lideriyle kafa kafaya bir maç çıkardılar, ilk yarıda... Umutlandım mı? Evet, her zamanki gibi umutlandım... Tisdell, Ömercan ve Mustafa Aşan'ın ortaya koyduğu mücadeleler sonrası, golün gelebileceği hissi kabardı içimde... İlk yarı istatistiklerini gözlemlediğimde, yine fazlaca köpürmüş hayallerle başladım ikinci yarıya... Lakin; yapılan zayıf koşuşturmalar, basit sakatlıklar ve Karşıyaka'nın kalesinde, üst üste yaşanan tehlikeleri izlediğim anlarda, tam damağımı kaldıracağım derken Muhammet, tabelayı değiştiriverdi ve Gökhan'ın ikilemesiyle, kırmışım elimdeki kalemi(!) Umut, fakirin ekmeği... Matematik, devam ediyor ve edecek de... Yalnız! Teknik adam sürekli, istifa sinyalleri vermezse! Futbolcular, son iki ayını Karşıyaka sahillerinde gezmeyi bırakıp, bir 'rahip' hüviyetine bürünerek salt sadece antrenmanlara odaklanır ve kurtuluşu bir namus meselesine dönüştürürlerse! Görünen o ki; Erdal Acar'dan ses seda yok! Yönetim; Yaşar Baba'ya giderek, ellerinden öperse! Küstürülen, evlerinde oturup televizyonları başında maç izleyenleri, her nasıl olacaksa, yanıbaşlarına getirebilirlerse! Maçın hemen ardından, takımın teknik birimi futbolcuları toplayıp, gözlerinin içine içine baka baka, 'Sonuna kadar götüreceğiz!' gibisinden bir toplantı yapmışsa eğer, bir umut var, karşı yaka da... Alayına söyleyeyim... Tüymek, hiç kimseye yakışmaz bundan sonra!