Dediler ki; 'Milli maç senin,! İçime sindiremediğim, Lucescu başta olmak üzere Arda ile Emre beylerin kadroda yer bulmaları... Dahası; hangi yerden emir geldiyse, o kolunda pazubant olan vatandaşı takımın başında gördükten sonra, tuhaflaştım...
Sanki o an duygularıma tercüman oluyor, telefondaki teknik direktör bir arkadaşım... İlk kez takımımızın mağlup olmasını istiyorum!' diyor, üzüntü dolu bir sesle... Kimle konuşsam, aynı şey... Takım kadroları açıklanırken ben, biraz daha uçuk duygular içindeydim.
Adım Mehmet, Şener veya Caner olsaydı eğer, Allah'ıma formamı soyunma odalarının askılarına asarak, çıkardım tribünlere(!) Yıllardır Ay-Yıldız'ın ardında, çeşitli reklamlara çıkarak maddi menfaat sağlayan ve herkese hakaretler yağdıracak kadar haddini aşan adamlarla, o kutsal formayı paylaşmazdım bilader! Nam olsun diye, vınlardım yani...
İçimin bir yerlerine ikamet etmiş o 'Davut' var ki, elindeki üvendire ile doğruları yazmam adına durmadan dürtüyor, dürtüyor!
Mesela; Yermolenko'nun ofsayt kokan golü sonrası üzülüp, üzülmediğime karar veremedim. Yine Yarmelonka'nın attığı ikinci golün dışarıdan çevrilmesinde, ayağa kalkarak isyan edemedim, her nedense!
Fazla traş yapmadan... Dün akşam tüm takım, üç kişinin haricinde (Lucescu, Arda ve Emre) mutsuz bir karşılaşma oynadılar.
Şener'in sağ kanattan tıkandığı... Topal'ın topla ne kadar az buluştuğu... Kıçını yırtan Emre Efendi'nin bir türlü derinleme gol pası gönderemediği güdük bir karşılaşma izledik... Velhasıl Ukraynalı oyuncular, tiyatro sahnesinin baş rol oyuncuları olurken bizim hayalet milliler, oyun alanında minder ve çiğdem satmayı yeğlediler(!) Haa, Lucescu(!) Romen bilader(!) Senin derdin, para... Bizimki ise, Ay-yıldız... AYYILDIZ...
Ayağın pınar, başın göl olsun(!)