Prof.Dr. Himmet KONUR
Dinimiz bütün insanlara şefkat ve merhamet duygusu taşımamızı ve elimizden geldiği ölçüde yardımcı olmamızı istemiş, işe anne-baba ve yakın akrabadan başlamamız gerektiğini söylemiştir.
İstisnai durumlar bulunmakla birlikte, varlık sahnesine gelişimizde, gelişip büyümemizde ve kendi ayaklarımız üstünde duracak hale gelmemizde anne-babamızın özellikle annemizin emek ve katkısı ölçülemez. Çünkü o, nice sıkıntılara katlanarak bizi karnında taşımış, beslemiş ve her şeyden değerli görmüştür. (Lokman, 31/14) Bu nedenle anneye iyilik öncelikli vazifemizdir. Peygamber Efendimizin tavsiyesi de bu doğrultudadır.
Bir adam gelerek: "Ey Allah'ın Resulü iyi davranıp hoş sohbette bulunmama en ziyade kim hak sahibidir?" diye sorar. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Annen!" diye cevap verir. Adam: "Sonra kim?" der, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) "Annen!" diye cevap verir. Adam tekrar: "Sonra kim?" der. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yine: "Annen!" diye cevap verir. Adam tekrar sorar: "Sonra kim?" Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bu dördüncüyü: "Baban!" diye cevaplar.
Of bile demeyin
Allahu Teala, günah olan bir şey emretmedikleri müddetçe anne babamızın isteklerini yerine getirmemizi emretmiştir. (Lokman, 31/14-15) Onlara nasıl davranmamız gerektiği konusunda da şunları söylemiştir: "Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine "of!" bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle./Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: "Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de Sen onlara (öyle) rahmet et!" diyerek dua et." (İsra, 17/23-24)
Allahu Teala, Kitabımız Kur'an-ı Kerimde, Peygamberi'nin ağzından onlara nasıl dua etmemiz gerektiğini öğretmek üzere şu ifadelere yer vermiştir: 'Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, anamı babamı ve inananları bağışla.' (İbrahim, 14/41)
Allah herşeyi bilir
Ayet-i kerimede öncelikli olarak kimlere yardım etmemiz gerektiği ile ilgili olarak şu açıklama yer almaktadır: "Sana mallarını hayır olarak nereye harcayacaklarını soruyorlar. De ki: Mallarınızı hayır olarak öncelikle ana-babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara yolda kalmışlara harcayın. Unutmayın ki Allah iyilik olarak yaptığınız şeylerin hepsini bilir." (Bakara, 2/215)
Anne-baba hakkı ölçülemez ve ödenemez. Peygamber Efendimiz "Ya Resulallah! Yaşlı anamı elimle yedirip içiririm. Abdestini aldırır, sırtımda taşırım. Hakkını ödemiş olur muyum?" diye soran kişiye, "Hayır, yüzde birini bile ödemiş olamazsın." diye cevap vermiştir.
Bu nedenle onların hakkını ödemek yerine rızasını ve hoşnutluğunu kazanmaya çalışmak daha doğru bir yaklaşımdır. Onlar için içtenlikle hal ve hatırlarının sorulması ve ilgilenilmesi her şeyden daha değerlidir. Peygamber Efendimiz bu kadar basit fakat değerli bir işi başaramayanlar için şöyle buyuruyor: "Anne-babası veya ikisinden birisi yanında ihtiyarladığı halde Cennete giremeyip Cehenneme giden kimseye yazıklar olsun." (Müslim, Birr, 9)
Anne-babamıza iyi davranmak suretiyle çocuklarımıza ve çevremize de örnek olur onların da anne-babalarına hayır ve duada bulunmalarına katkı sağlamış oluruz.
Herkes bir gün yaşlanıp yardıma ve bakıma muhtaç hale gelebilir. Anne-babasına iyi davranmayan, çocuklarından nasıl iyilik beklesin?
AYET-İ KERİME
"Biz insanoğluna anne-babasına iyi davranmasını emrettik. Çünkü annesi onu nice zorluklarla karnında taşımış ve nice sıkıntılarla dünyaya getirmiştir. Çocuğun ana karnında taşınması ve sütten kesilmesi otuz ayı bulur. Nihayet bedenen ve zihnen olgunlaşıp kırk yaşına basınca emirlerimize uyan kişi şöyle dua eder: "Rabbim! Bana, anne ve babama verdiğin nimetlerden dolayı şükretmeyi, Senin hoşnut olacağın iyi, yararlı ve güzel işler yapmayı nasip et. Soyumdan gelecek nesilleri iyi insanlar eyle. Ben (Senin hoşlanmayacağın şeylerden tevbe ediyor) Sana yöneliyorum ve bütün kalbimle Sana teslim olan (Müslüman) bir kulunum." (Ahkaf, 46/15)
HADİS-İ ŞERİF
"Ademoğlu ölünce amel defteri kapanır. Ancak üç kişinin amel defteri kapanmaz:
1- Geride sadaka-i cariye (devamlı kazandıran bir eser, köprü, cami gibi hayır) bırakanın,
2- Hayırlı bir evlat (ruhu için dua edip hayır hasenat yapan bir evlat) bırakanın,
3- Geride faydalanılacak bir ilim bırakan kimselerin amel defteri kapanmaz."
DİNİ HİKAYELER Annesi hakkını helal etti şehadet getirdi
Hazreti Peygamber (s.a.v.), ashabıyla sohbet ederken, huzuruna gelen bir kadın sahabe telaşla konuşmaya başladı:
- Ya Resulullah! Şu anda kocam ölüm döşeğinde... Bir türlü şehadet kelimesi getiremiyor. İmansız gitmesinden korkuyorum.
Resülullah, "Kocan sağlığında ne gibi kötü harekette bulunurdu?" diye sordu.
Kadın hiçbir kötü amelinin olmadığını, namazını kılıp her türlü ibadetini noksansız yerine getirmeye çalıştığını söyledi.
Peygamberimiz, "Dünyada kimi var?" diye sordu ve sadece yaşlı bir annesi olduğunu öğrenince, görmek istediğini söyledi. Yaşlı kadın geldi.
Peygamberimiz, "Oğlun sana karşı nasıl hareket ederdi?" diye sordu.
Yaşlı kadın:
- Ya Resulullah, oğlum evleninceye kadar çok iyi muamele ederdi. Evlendikten sonra bana hor bakmaya başladı. Ben de üzüldüm.
Peygamberimiz (s.a.v.) yaşlı kadına; oğlunun ölüm döşeğinde olduğunu, hakkını helal etmediği takdirde cehennem azabı çekeceğini söylediyse de kadın, helal etmeyeceğinde ısrarlıydı.
Peygamber Efendimiz, kadının annelik şefkatini harekete geçirmek için, "Bana odun hazırlayın. Oğlunu yakacağız. Cehennemde yanacağına biraz burada çeksin" diye emir verdi.
Kadın, "Oğlumun gözümün önünde yanmasına razı olamam. Ona hakkımı helal ediyorum" dedi.
Peygamber, Bilal-i Habeşi'ye, "Git bakalım, Alkama ne haldedir?" buyurdu.
Alkama'nın dili çözüldü ve şehadet kelimesi getirip ruhunu huzurla teslim etti.
DİNİ SORULAR Şevval orucunun hükmü nedir?
Ramazandan sonra şevval ayında altı gün oruç tutmak müstehaptır. Hz. Peygamber (s.a.s.), "Kim Ramazan orucunu tutar ve ona Şevval ayaltgün ilave ederse, sanki ybütününde oruç tutmuş gibi olur" (Müslim, Sıyam, 204; Tirmizi, Savm, 53; Ebu Davud, Savm, 58-59) buyurmuştur. Bu oruç peş peşe tutulabileceği gibi ara verilerek de tutulabilir (İbn Abidin, Reddu'l-muhtar, Riyad, 2003; III, 421). Şevval aynafile olarak tutulan oruç, Ramazanda tutulmayan oruçlaryerine geçmez; yani Ramazan'da tutulmayan oruçların ayrıca kaza edilmesi farzdır. Bir oruçta hem kaza hem de nafile yerine niyet edilmesi geçerli olmadığından Şevval ayında tutulan oruçta da bunlardan yalnız birine niyet etmek gerekir. Şevval ayında oruç tutulurken, ramazanda tutulamayan oruçların kazasına niyet edilirse bu oruçlar kaza orucu olur.
Yurtdışında çalışan kişi, sadaka-ı fıtırı bulunduğu ülke şartlarına göre mi yoksa Türkiye şartlarına göre mi verir?
Ülke ve bölgelere göre geçim standartları farklı olduğundan, sadaka-i fıtır mükellefi, kendi bulunduğu yere göre tespit edilen miktarda sadaka-i fıtrını vermesi gerekir (İbn Abidin, Reddu'l-Muhtar, II, 22, 70).
