Dinimizin önemle üzerinde durduğu ahlaki hasletlerden biri de edeb ve hayadır.
Sevgili Peygamberimiz "Her dinin kendine mahsus bir ahlaki hasleti vardır. İslam'ınki ise hayadır." (İbn Mace, Zühd 17) buyurmuştur.
Bir başka sözünde de "...Hayanın imandan olduğunu bildirmiştir. (Buhari, İman 3;
Müslim, İman 58) Haya yapılan yanlış, kötü ve çirkin işler dolayısıyla insanın rahatsızlık duymasını, utanmasını ve sıkılmasını ifade eder. Bu duygu insanı ahlaki zaaf ve yanlışlara karşı hassas hale getirir.
Kişinin, kendisi de dahil olmak üzere, insanlığın içine düştüğü ahlaki sefaletten utanç duymasını ve bir an önce kurtulması için harekete geçmesini sağlar.
Değerli okurlarım, Zaman zaman haya yanlış anlaşılır. İnsanın beşeri münasebetlerden, soru sormaktan, araştırıp öğrenmekten uzak durması şeklinde yorumlanır.
Bunlar dinimizin onaylamadığı tutum ve davranışlardır.
Müslüman, sosyal münasebetlerden, hakkı söylemekten, bilmediğini öğrenmekten, usulü dairesinde iyiliğe davet etmekten ve kötülükten sakındırmaktan çekinmez.
İyi bir mümin, başta Allah ve Resulü olmak üzere bütün varlıklara karşı haya duygusu taşır. Bu duyguların en yücesi ve değerlisi elbette Allah'a karşı duyulan hayadır.
Allah'a karşı duyulan haya Müslüman'ın duygu ve düşünce dünyasını, yaşantısını; hal ve hareketlerini Allahu Teala'nın rızasına uygun hale getirmesini sağlar.
HAKSIZLIK ETMEKTEN KAÇINIR
Bir gün Allah Resulü ashabına "Allah'tan hakkıyla haya edin!" buyurmuşlar. Ashab:
"Ey Allah'ın Resulü, elhamdülillah, biz Allah'tan haya ediyoruz" demiş. Ancak O, şu açıklamayı yapmıştır: "Söylemek istediğim bu (sizin anladığınız haya) değil. Allah'tan hakkıyla haya etmek, başı ve onun taşıdıklarını, karnı ve kapladıklarını muhafaza etmen, ölümü ve toprakta çürümeyi hatırlamandır.
(...) Kim bu söylenenleri yerine getirirse, Allah'tan hakkıyla haya etmiş olur." (Tirmizi, Kıyamet 25) Allah Resulünden haya eden kimse de onun onaylamadığı davranışlardan uzak durur.
Onun adı anıldığında kendine çekidüzen verir; edep ve saygısını korur.
İnsanlardan haya eden kimse ise onlara kötü örnek olmaktan ve haksızlık etmekten kaçınır. Onları rahatsız ve rencide etmemeye özen gösterir.
Utanma duygusunu yitiren ve pervasızca günah ve suç işleyen kimseler adeta birer ümitsiz vakadır. Hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmayan Peygamber Efendimiz, bu kimseler için "Utanmazsan dilediğini yap" (Buharı, enbiya 54, edeb 78;
İbn Mace, zühd 17) demekten kendini alamamıştır.
Müslüman ahlakının bir diğer vazgeçilmez hasleti de edeptir. Edep insanın söz, fiil ve davranışlarının belli bir ölçü, düzen ve ahenk içinde olması demektir.
İSLAM BİR EDEP DİNİDİR
İslam bir edep dinidir, edebi olmayanın dini de eksik sayılır.
Gerek Kur'an-ı Kerim gerekse Hz. Peygamber'in hayatı ve sözleri baştanbaşa bir edeb timsalidir. Eve girerken, yolda yürürken, insanlara yardım ederken, sadaka verirken, irşat ve tebliğ ederken, selamlaşırken, kısacası hayatın her anında nasıl davranılması gerektiği ile ilgili pek çok örnek içerir.
Edeb ve haya insan hayatına anlam katan ve toplum düzenini sağlayan ahlaki hasletlerdir.
Bu duygulardan yoksun fert ve toplumlar ahlaki çöküntüden kurtulamaz.
AYET-İ KERİME
"Onlar (alçak gönüllüler) öyle kimseler ki, Allah anıldığı zaman kalpleri titrer; başlarına gelene sabrederler, namaz kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden (Allah için) harcarlar." (Hacc, 22/35)
HADİS-İ ŞERİF
"Her dinin kendine has bir ahlakı vardır. İslam'ın ahlakı hayadır."
DİNİ SORULAR
Peygamberimiz bizlere az yeme konusunda nasıl bir tavsiyede bulunmuştur?
- Sağlığını düşünen ve ömrünün uzun olmasını isteyen, Hz. Peygamber (asm)'in şu tavsiyesini mutlaka uygulamalıdır: "İnsana, yaşaması için birkaç lokma yeter. (Güçlenip daha çok çalışmak için) çok yemek isteyen, karnının yani midesinin üçte birini yemekle doldursun, üçte birini suya ayırsın, üçte birini de rahat nefes alması için boş bıraksın." Araştırmalar, derin ve rahat nefes alabilmek için midenin tam dolu olmaması gerektiğini ortaya koymaktadır. Nefesin tam olarak alınamaması, ömrün de tam olarak yaşanmaması manasını taşır. Ayrıca temizlenmek için akciğerlere gelen kirli kan, tamamen temizlenmeden tekrar vücuda yayılır; böylece insanın sağlığı bozulur. Çünkü kanı temizleyen şey teneffüs aracılığı ile ciğere giren oksijendir. Bu da derin nefes almakla sağlanır. Derin nefes almak için de midenin bir bölümü boş kalmalıdır.
İBN-İ ADİY
Hadis ve fıkıh alimlerinin büyüklerinden. İsmi, Abdullah bin Adiy bin Abdullah bin Muhammed İbn-i Mübarek el- Cürcani olup, künyesi, Ebu Ahmed'dir. 277 (m. 890) senesinde Zil-ka'de ayının başlarında doğdu. Kendi şehrinde İbn-i Kattan, hadis alimleri arasında ise İbn-i Adiy ismiyle meşhur oldu. İlim öğrenmek ve hadis-i şerif toplamak için İskenderiye ile Semerkand arasında birçok şehri dolaşmıştır. 365 (m. 976) tarihinde Cemazil- ahır aynım başlarında Gürcan'da vefat etti. İbn-i Adiy, Abdurrahman bin Kasım er-Revvas, Ebu Ukayl Enes bin es-Selm, Ebu Huleyfe el-Cemhi, Hasen bin Süfyan, Behlül bin İshak el-Enbari, Ebu Abdurrahman en-Nesai, Muhammed bin Yahya el-Mervezi, Ebu Ya'la el-Musuli, Abdan el-Ahvaz, Ebu Arube ve daha birçok alimden ilim tahsil etmiş, hadis-i şerif öğrenmiştir. Kendisinden de Ebu Abbas bin Ukde, Ebu Sa'id el-Maliyeni, Hasen bin Ramin, Hamza bin Yusuf es-Sehmi ve daha birçok alim ilim öğrenmiş ve hadis-i şerif rivayetinde bulunmuşlardır. İbn-i Adiy; hadis ilminde sika (güvenilir, sağlam) bir ravi, fıkıh ilminde yüksek bir alim, haramlardan son derece kaçan, dünyaya ehemmiyet vermeyip, mubahların çoğunu terk etmiş bir abid (çok ibadet eden), herkes tarafından sevilen ve sayılan bir zat idi. 297 (m. 909) yıllarında ilim öğrenmek için Şam'a, daha sonra Mısır ve başka yerlere gitti. İlim öğrenmekteki gayreti pek ziyade olup her türlü zorluklara göğüs gererdi. Hiçbir şey onun bu azmini kıramadı. Uzun yıllar hiç yatak yüzü görmedi. Verdiği hükümler ve beyanları, kendinden evvel ve sonra gelen alimlerin hepsinin ilmine ve hükümlerine uygun idi. Hakim bin Asakir de onun kendisine müracaat edilen güvenilir bir ravi olduğunu bildirmiş, Hamza es- Sehmi ise, "O hadis ilminde hafız (yüzbin hadis-i şerifi ravileriyle ezbere bilen) i'timad edilir bir alim, sağlam bir ravidir. Zamanında onun gibisini görmedim" demiştir.
