İlaç ve aşıda Osmanlı izi

Aşının mucidi Pasteur’ün yaptığı maddi destek talebine olumlu yanıt veren 2. Abdülhamit, Pasteur’e gönderdiği para ve 3 Türk asistanla Osmanlı’da yerli aşı üretimini başlatmıştır. Kuduz aşısıyla başlayan çalışmalar çiçek, difteri, tifo, kolera, dizanteri, veba aşılarıyla devam etti. Türkiye’nin yerli ilaç ve aşı çalışmaları 1960 sonrasından AK Parti dönemine kadar ise milli çıkarları koruyan politikalar üretilememesi nedeniyle engellendi

Aşı ile ilgili en eski yazılı kayıt İstanbul'da bulunan İngiliz Büyükelçisinin eşi Lady Mary Montagu, 1721 yılında ülkesine yazdığı mektuptur. Montagu, mektubunda Osmanlı İmparatorluğu'nda çiçek hastalığına karşı aşı denilen bir şey (varilasyon metodu) yapıldığını hayretle bildirmektedir. Aşı çalışmaları yürütmekte olan Pasteur, çalışmalarını sürdürebilmek için dönemin devlet başkanlarına maddi katkı için yazı yazar.

KUDUZ AŞISINDA OSMANLI PARASI
Bu yazılardan birinin 2. Abdülhamit'e ulaşması sonrasında, 2. Abdülhamit yardım yapabileceğini ancak çalışmalarını İstanbul'da sürdürmesini ister. Bu teklif Pasteur tarafından kabul görmeyince ikinci teklif oluşturulur. Pasteur'a Mecidiye Nişanı ile birlikte 10.000 altın (bazı kaynaklarda 800 lira olarak geçiyor, ama baktığınızda dönemin İstanbul'unda yaklaşık 180-200 ev parası karşılığı) yollanır, aynı zamanda Osmanlı'dan 3 kişinin de yanında asistan olarak yetiştirilmesi istenir. 1887 yılında geri dönen askeri doktor ve veterinerler 1887 yılında kuduz aşısını üretirler.

Osmanlı Padişahı 2. Abdülhamit, aşı ile ilgili çalışmalarını İstanbul'da sürdürmesi için Louis Pasteur'e Mecidiye Nişanı ile bir mektup gönderdi.
AŞI ÜRETİMİ TEK MERKEZDEN
Sırasıyla çiçek, difteri, sığır vebası, tifo, kolera, dizanteri, veba aşıları üretildi. Osmanlı İmparatorluğu döneminde yabancı ilaçlarla ilgili herhangi bir düzenleme yapılmamıştı. Serbestçe bütün ilaçlar ülkeye girebiliyor ve satılabiliyordu. Cumhuriyetin ilanından sonra ilk iş olarak ilaç ve aşılara ruhsat zorunluluğu getirildi. 1928'de çıkarılan 1262 sayılı "Tıbbi ve İspeçiyari Müstahzarlar Kanunu" ile yerli ilaçların yabancılarla rekabet edebilmesi için bazı önlemler alındı. Yine 1928 yılında Hıfzısıhha Enstitüsü kurularak aşı çalışmaları merkezileştirildi. 1940'lı yıllara kadar tifo, tifüs, difteri, BCG, kolera, boğmaca, tetanoz ve kuduz aşıları üretildi. Ülkede hastalıkların yok olması üzerine 1971'de tifüs, 1980 yılında çiçek aşısı üretimi sonlanmıştır. Zaman içerisinde değişen teknolojiye ayak uydurulamaması nedeniyle 1997 yılında üretilen son aşı olan BCG aşısının üretimine de son verilmiştir. 2. Dünya Savaşı sonrasına kadar yapılan ilaç üretimleri eczanelerde ve küçük işletmelerde etkin maddelerin karıştırılması yolu ile yapılarak satılıyordu.


1950'DEN SONRA GELİŞTİ
1950'DEN sonra ortaya konan liberal ekonomi programı ile yerli ilaç sanayii modern anlamda gelişme imkanı bulmuştur. 1953 ile 1957 arasında yasal düzenlemelerle ilaç sanayisinin modern makine ve hammadde tedariği kolaylaştırılmıştır. Aynı dönemde Sınai Kalkınma Bankası tarafından verilen çok düşük faizli kredilerle yerli ilaç sanayi büyük atılım yaparak birçok yerli ilaç firmasının temelini oluşturmuştur. 1957 yılında yerli ilaç şirketleri ülkemizin ihtiyaç duyduğu ilaçların % 60'ını hatta bazı ilaç hammaddelerini de üretmeye başlamışlardı. Türkiye yurt dışına ilaç ihraç etmeye başlamıştı. 1954'te çıkarılan 6224 sayılı Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu ile yabancı ilaç şirketleri Türkiye'ye yatırım yapmışlar ve ülkemizde tüketilen ilaçların neredeyse tamamı Türkiye'de üretilmeye başlamıştır. Yabancı ilaç şirketleri ithalatın zorlaşmasından dolayı ülkemizdeki pazar paylarını kaybetmemek için bu yatırımlara razı olmuşlardır.
MİLLİ ATILIMLARI DARBELERLE DURDURMAYA ÇALIŞTILAR
TÜRKİYE 1960'dan bu yana tam 42 yıl askeri darbeler, darbe girişimleri ile hükümetleri istifaya zorlayan askeri muhtıralarla çalkantılı bir dönem geçirdi. Bu dönemde siyaset kurumsallaşamadı, hükümetler uzun ömürlü olamadı. Kısa süreli koalisyon hükümetleri nedeniyle ülkemizde siyasi otorite uzun vadeli ve sürdürülebilir kararlar alamadı. Enerji, silah, ilaç sanayii gibi pek çok stratejik konuda Türkiye milli çıkarları doğrultusunda kararlar alamadı. Ta ki 2002'de AK Parti iktidara gelene kadar. Bu dönemde pek çok stratejik konuda olduğu gibi ilaç sanayinde de milli çıkarları koruyan politikalar belirlendi. Fakat askeri müdahale gecikmedi 27 Nisan 2007'de askeri muhtıra geldi. Ancak bu sefer Başbakan direndi ve halk oylamasına gitti. O da yetmedi 15 Temmuz'da hain darbe denemesi yapıldı. Türkiye ne zaman milli çıkarları doğrultusunda davranmaya başlasa darbe söylentileri başlıyor. Bu 42 yıllık sürede milli ilaç sanayisini destekleyici, yerli üreticiyi koruyan politikalar uygulanamadı. Modern teknolojiye yatırım yapan yerli ilaç firmaları koruyucu ve destekleyici uygulamalar yapılmadığı için ya üretimden çekilerek yabancı firmaların distrübütörü oldular ya da şirketlerini yabancı firmalara sattılar. Türkiye ilaç sanayi duayenlerinden Eczacıbaşı şirketi yabancılara satıldı. 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra kurulan koalisyon hükümetlerinin kısa ömürlü olması ve ülkede uzun ömürlü hükümetler kurulamaması diğer sektörlerde olduğu gibi yerli ilaç sanayinin gelişmesi sağlanamamıştır.
YERLİ ÜRETİCİLER SEKTÖRDEN ÇEKİLMEK ZORUNDA KALDI
1960'TA askeri darbe dönemi ve daha sonra kurulan hükümetlerde yabancı ilaç firmaları bu yatırımları yaparken Bakanlığa verdikleri hammadde üretimi ile ilgili taahhütlerini yerine getirmemişlerdir. 1965 yılına gelindiğinde yabancı şirketlerin sayısı 10'a ulaşmış ve üretimlerinin sadece % 3'ünü hammadde oluştururken % 97'sini ise ülkelerinde ürettikleri hammaddeyi karıştırıp paketledikleri tesislere dönüşmüşlerdi. Bu şirketler arkalarındaki müthiş finansman desteği ile Türkiye ilaç sanayii sermayesinin % 65'ine, satış cirosunun ise % 47'sine sahip olmuşlardı. 1975 yılına gelindiğinde sektörde bulunan pek çok küçük ve orta büyüklükteki yerli ilaç üreticisi sektörden çekilmek zorunda kalmıştır. Öne çıkan 11 büyük ilaç fabrikasından 6'sı yerli, 5'i ise yabancı sermayelidir.

Erhan ÇALIŞKAN

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.