Dış ticaret açığının günah keçisi: Kurlar
Dış ticaretteki ve cari açıktaki bu hazin tablonun sorumlusu kim? Sorunun yanıtını ihracatçılar veriyor: Merkez Bankası. Çünkü, uyguladıkları kur politikasının ihracatçıları desteklemediğini düşünüyorlar. Merkez Bankası TL'nin değerlenmesine izin vermez ise hatta biraz da değersizleşirse bizim ihraç mallarımızın döviz cinsi fiyatları gerileyecek, sonuçta ihracatçılarımızın rekabet güçleri yükselecek. Aslında, bu kolay algoritmayı kabul etmek, bir hastanın doktordan sadece ağrı kesici istemesinden farksız görünüyor. Palyatif önlem ile günü kurtarmak yani...
DÖVİZ ALIMLARI
Merkez Bankası "İhracatı destekleyen kur politikasını" nasıl uygular ya da uygulayabilir?
Temelde iki yöntem var: Birincisi, sıcak para girişini engelleyecek. İkincisi, eğer sıcak para girişini engelleyemezse, döviz alımı yapıp TL'nin değerlenmesini durduracak. Uzun süredir makul seviyelerde olmak üzere her iki yönteme de başvuruyor Merkez Bankası. Politika faiz oranlarını aşağı çekerek yabancı sermayenin risk iştahını kapatmak istedi. Başarabildi mi? Hayır. Aralık ayında politika faiz oranını yani 7 gün vadeli repo faiz oranını yüzde 7'den yüzde 6.50'ye, Ocak'ta da yüzde 6.25'e çekerek denedi. Sonuç ortada...
İkinci yöntemi de uzunca süredir uyguluyor. Geçen yıl, Merkez Bankası 40 milyon kesin 40 milyon opsiyonlu olmak üzere günlük toplam 80 milyon dolar alım yapıyordu. Hatta, FED'in "İkinci parasal genişleme programından" sonra haftalık 300 milyon dolar daha ekleme yaparak alım operasyonlarını yukarı çekmişti. Sonuç ortada...
REKOR BİZDE!
Euro dolar kuruna, yen dolar kuruna, dolar İsviçre Frangı ya da dolar İngiliz Sterlini kurlarına bakalım... Son aylarda dolar tüm para birimleri karşısında değer yitiriyor. Daha doğrusu, FED dolar saçtıkça diğer ulusal paralar değer kazanıyor. Buna rağmen, Euro Bölgesi cari açığının milli gelire oranı - yüzde 0.3, Japonya'nın + yüzde 2.9, İngiltere'nin - yüzde 1.5 ve İsviçre'nin + yüzde 10.6 seviyelerinde. Bizim gibi enerji ithalatçısı ülkelere de baktığımda yüzde 1-2'leri aşmayan açıkların olduğunu gördüm. Türkiye'nin yüzde 6.8 düzeyindeki rekor açığa en yakın ülke Güney Afrika... Açığı yüzde 5.5.
Demek ki, geldiğimiz noktanın sorumluları TL'nin değer kazanması ve enerji ithalatı değilmiş...
Sorumlular kim o zaman?
Birincisi, büyümenin kaynakları içinde "Sermaye birikiminin" ezici ağırlığının olması. Verimlilik ve istihdamın payı yükseltilmediği sürece yabancı sermaye girişinin önüne geçemezsiniz. İkincisi, üretimin dış kaynaklarla gerçekleştirilmesi. Aslında üretim yerine montaj dememiz daha doğru olur. Yerli üreticilerin yüksek maliyetlerini aşağı çekmek yerine kayıt dışı ile maliyetleri aşağı çekmelerine izin verilerek kaderleriyle baş başa bırakıldılar. Tabii, Çin ve Hindistan'la rekabet edemediler. Üçüncüsü, üretimde çok büyük payı olan KOBİ'lerin başta düşük maliyetli finansman olmak üzere, markalaşma, inovasyon ve Ar-Ge konularında çok geride olması.
Önce şuna karar vermeliyiz. Ağrı kesiciyle günü kurtarmak mı istiyoruz yoksa sorunun temeline inmeyi mi?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.