Feyza Hepçilingirler'in 'onur konuğu' olduğu Tüyap Kitap Fuarı'nda Edebiyatçılar Derneği, önemli etkinliklere imza attı.
İzmir Temsilcisi Güzin Oralkan, yeni çıkan kitabının heyecanıyla da etkinlikten etkinliğe koşuşturup durdu. Üyeleriyle bir arada bulunmaya özen gösterdi.
Stant görevlisi araştırmacı-yazar İbrahim Kiraz da standa gözü gibi baktı, sorunlarını çözmeye çalıştı. İmza günleriyle de stantta hareketlilik yaşandı. Ozanların-yazarların buluştuğu adres oldu.
Öte yandan 'Kitap-Kütüphane-Aydınlanma' konulu söyleşiyle de önemli bir sorunun ev sahipliğini yaptı.
* * *
3 nolu konferans salonundaki söyleşiye ozanlar-yazarların yanı sıra eski vali yardımcılarından Ramazan Urgancıoğlu da omuz verdi.
Arslan Bayır'ın yönettiği söyleşide şair Bilsen Başaran, tarih boyunca yaşanan kitap katliamlarına değindi.
Şair-yazar Tahsin Şimşek'den bir görüş:
"... Kafirlik icat oldu, ne yakılmadık kitap kaldı ne de kırılmadık heykel. Önyargılar konusunda da dinler arasında öyle büyük farklılıklar yok. Bruno'yu yakan Hıristiyanlık ise, Şeyh Bedrettin'i darağacında sallayan da İslamiyet! Oysa her din, çıkışta devrimcidir. Aşağıdan gelen sestir. Dipten gelen dalgadır. Bergama Kütüphanesi'nin bütün kitapları bir aklı evvel tarafından o meşhur güzel Kleopatra'ya armağan edilmişti. Keşke, çeyiz niyetine sandıklarda kalsaydı. Kurtuluş Savaşı'nın nasıl kazanıldığına gelince... Türk ve dünya tarihini çok iyi bilen, iyi bir okur ve aynı zamanda bir aydınlanma bilgesi olan Mustafa Kemal'in okuduğu kitaplardan bunu anlayabiliyoruz."
Tahsin Şimşek bunları söylerken Recai Şeyhoğlu ise şöyle konuştu: "Matbaa 1450 yılında bulunuyor. 1500'e değin 300 matbaa kuruluyor. 20 milyon da kitap basılıyor. 277 yıl sonra bize geldiğinde ise basılan kitap sayısı sadece 80'dir. 5. Karl'ın dediği gibi Türkler bir türlü kitap basmaya ve çalar saat kullanmaya ikna edilememişlerdir. Çünkü her ikisi de uyandırıcıdır! Maalesef Türk halkı Japonların 250'de biri, Avrupalıların 180'de biri ve Amerikalıların 120'de biri olarak kitap okuduğundan, 1970'li yıllarda 14 bin civarında olan kitabevi sayısı bugün 300'e düşmüştür. Kitaba ayırdığımız zaman yılda sadece 6 saattir. İhtiyaç maddeleri sıralamasında kitabın yeri ise 235. sıradadır.
Halk kütüphanelerinin sayısı nüfusumuza oranlandığında bu sayı çok düşüktür. 1069 halk kütüphanesi sayısı ile çağdaşlığı yakalayabilmemiz olası değildir. Tarihten öğreniyoruz ki Avrupa'nın ve Sakız Adası'nın varsıl aileleri varını yoğunu kütüphanelere yatırıyor ve halkını aydınlatıyorlar.
Umarız, bizim varsıllarımız da aynısını yapar. Sevgisiz, anasız-babasız kalalım ama kitapsız, kütüphanesiz kalmayalım!"
Biz de POTA olarak diyoruz ki:
"Yazarların sesine kulak verin..."
ege'den
Aliağa ve Foça zehir soluyor
Bu güzel kentin yanında, Foça ve köyleri var. Yeni Foça ve Menemen de bu pislikten nasibini alıyor.
Nezahat Gönüldaş Hanım, eşinin gömleğini yıkadıktan sonra iki katlı evlerinin balkonuna astı.
Geç vakitlerde balkona çıktı, ipten aldığı gömlek simsiyah olmuştu.
Kezban Hanım'ın da talihi aynı oldu.
O da yan balkonuna beyaz olarak astığı çamaşırları gri olarak toplamıştı.
Bu anlattıklarımız çamaşırlarla ilgili olanı.
Ya, binlerce Foçalının Aliağalının ve çevresinde oturanların soludukları nefesler ne oluyor.
İnsanlar bangır bangır aksırıyor, insanların başı dönüyor, insanlar nefes almakta zorlanıyor.
Çarpık sanayileşmenin umut karartıcı sonuçlarıdır bunlar.
Foçalılar, Aliağalılar toplu isyan eşiğinde haberiniz olsun.
küpe
Toprağa ekilen tohumlar içinde, en çok mahsul vereni, fedailerin döktükleri kandır.
Balzac
günün fıkrası
Felaketler
Arkadaşları İskoçyalı Macintosh'a sordular:
"Sen neden pazar günleri kiliseye gitmiyorsun?"
Macihtosh cevap verdi:
"Üç sebebi var. Önce din işlerinden hoşlanmam. Sonra, oturup kalkıp hep birlikte dua etmeyi sevmem. En önemlisi de, karımı bir pazar günü kilisede tanımıştım."
laflama
* Senden başka gözüm görmez kimseyi. Ama körebe oynarken birisini yakalarsam, orası başka!
* Aslında milletçe çoban sayılırız. Birbirimize, husumet besleyip duruyoruz!
* Kız evlat da bir, erkek evlat da. Ne demek öyle? "Erkek olsun çamurdan olsun." Bari bu sözün devamını getirin: "Kız olsun hamur yoğurup dursun."
* Ben "Alem buysa kral benim" deyince, hanımdan tehdit gecikmedi. "Harem kurarsan gözünü oyarım herif."
* Bazen kızlar der hani: "Hangi yakışıklı parmaklarıma pırlanta takacakmış şaşarım."
* "Sen bize lazımsın" diyenlere, "Yangın tüpü de ihtiyaç. Ama -Allaha şükür- daha bana lazım olmadı" diyesim var!
İbrahim Ormancı'dan
