Filiz İçke Önal

Çocukluk yaralarımız torunlara miras kalıyor!

Çocukluk travmalarının yetişkin hayata yansımaları herkesin malumu... Peki bu travmalar genlerimize işleyip çocuğumuza, hatta torunlarımıza aktarılıyor desem?
British Columbia Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmaya göre çocuklukta maruz kalınan fiziksel, psikolojik ya da cinsel şiddet, kişinin DNA'sında da gelecek kuşaklara aktarılabilecek değişikliklere neden oluyor. Araştırma sonuçlarını değerlendiren Nöroloji Uzmanı Dr. Aydan Tandoğan'ın açıklamaları daha da ilginç: "Çocuklukta yaşananlar 'epigenetik' sayesinde hücrelerde fiziki olarak iz bırakıyor ve gelecek kuşaklara aktarılarak genlerimizi etkiliyor. Genleri bilgisayar veya akıllı telefon olarak düşünürseniz, bunlara yüklenen uygulamalar da epigenetiktir."
EN DEĞERLİ YATIRIM
Epigenetik çalışmalarıyla ünlü Moshe Syzf'in fareler üzerinde yaptığı deneyde, yavrularını daha çok yalayan farelerin yavrularının diğer yavrulara göre az korktuklarını saptadığını ifade eden Tandoğan, "Yaşanan her güzel şey gelecek kuşaklara güzel bir miras olurken, olumsuz yaşayışlar da kötü miras olarak kalır" diyerek anne ve babaları uyarıyor. Eskilerin deyişiyle belki hiçbirimiz çocuklarımıza hanlar, hamamlar bırakamayacağız ama onlara yaşatacağımız her güzel anı, torunlarımızın da mutlu ve özgüveni yüksek bireyler olmasına katkıda bulunacak. Ne dersiniz, çok değerli bir yatırım değil mi?
BU DA ANNEANNE DERSİ
Küçüktüm, küçücüktüm...
Bir şey yapar, hemen arkasından da "Anne güzel olmuş mu?" diye sorardım.
Her seferinde aynı soru ile karşılık verirdi: "Peki sen beğendin mi?"... Ve eklerdi:
"Yaptığın işi önce kendin beğeneceksin." Aramızda çok tekrarlanan bu diyalog, benim için harika bir hayat dersiydi. Geçen gün Deniz yazdığı cümleyi gösterip "Nasıl olmuş?" diye sorunca, anneanne mirasını gözlerim dolu dolu aktardım: "Peki sen beğendin mi?"
Paketli gıda ile imtihanımız bitmedi gitti!
Çocuğun okulda yemesi için öğle yemeği/ara öğün hazırlarken, ana çerçeveyi şu 5 öğe belirliyor:
- Güvenli gıda olacak.
- Damak zevkine hitap edecek.
- Döküp saçmadan rahatça tüketebilecek.
- Sağlıklı olacak.
- Çeşitlilik sağlanacak.
Hal böyle olunca da dengeleri tutturmak kolay olmuyor. Geçen gün markette gördüğüm kuru meyve ve fındık, fıstıktan yapılan barlar için "Harika bir ara öğün seçeneği olabilir" diye düşünüp 3'er 5'er aldım.
"Deniz de sevdi, haftada 2-3 gün koyarım çantasına" diye mutlu olmuştum ki, paket içeriğine bir bakayım dedim. Bakmaz olaydım! Glikoz şurubu ve palm yağı kullanmışlar.
Hayır, fındığın fıstığın mis gibi kendi yağı var, kuru meyvelerin kendi şekeri var... Niye bu ısrarınız? Pakete giren her şey sağlıksız olmak zorunda mı?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.