• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Aşk aşktır gerisi teferruat FİLİZ ÖZKOL

Aşk aşktır gerisi teferruat

filizozkol@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 17.07.2017, 00:00

Temel ihtiyacımız nedir diye hiç düşündünüz mü?.. Bizi besleyen ayakta tutan, yaşam sevincimizi körükleyen hatta hayatla ölüm çizgisinde bile vedalarımızı kolaylaştıran hangi duygunun varlığı? Hiç düşündünüz mü?
Üstüne yattığımız, uyuttuğumuz duyguları dile getirmeye çekindiğimiz ve sessizce adını fısıldadığımız AŞK'ı inkar edebildiğimiz kadar ona doğru koşar, kaçtığımız kadar yaklaşırız. Her an hazırlıksız bir şekilde karşımıza çıkar. Aşkın ne bir psikolojisi ne de bir formatı vardır.
Yaşama gelme nedenimizin özüdür. Tarihler boyunca nice şarkıların, ölümlerin, kavuşmaların ana temasındaki aşk; ne din, ırk, millet ne de yasak dinliyor. Kaçamıyoruz çözemiyoruz, alıp başımızı gidemiyoruz ve en büyük sınavları yine bu duyguyla veriyoruz.
Aşk biyolojik bedenimizin dışında gelişen bir duygudur.
"Bedenimle senkronize olmayan bir aşktan bana ne" diyen birini bile dize getirecek kadar güçlüdür.
Evini barkını unutturan, tacından tahtından eden, yerini yurdunu terk ettiren bu duyguya neden "HAYIR" diyemiyoruz.
Çok sevdiğim mimar arkadaşım Esra'yı dinlerken düşüncelerimi tam donanımlı otomatiğe bağlamıştım.
Çoğu kez yaparım. Karşınızdaki kişiyi gerçekten anlamaya çalışıyorsanız, beyninizi farklı bir bağlantıyla olaya kurgularsınız.
Çok boyutlu düşünmek kolay değildir. Olaylara iyi bir tanımlama getirmek istiyorsanız mantık, sezgi, duygu, birbirine kanalize olmak zorundadır. Sürekli bunu başarmaya çalışırım kendimce.
Hayata ait ne çok beklentileri vardı sevgili Esra'nın. Kariyer planlarını anlatırken nasıl da coşkuluydu. Yeni taşındığı evi, son model arabası, gelecek yatırımları vs.
Bunca çalışmanın içinde saygıdeğer bir iş hayatına kavuşmanın bedelini "AŞKI " yok sayarak ödemişti ve ilk defa itiraf ediyordu; "Ben mutlu muyum bilmiyorum. Kalbim bomboş ve içimde hep bir şeyler eksik." Çoğu kez küçük duygu kırıntıları dışında yalnız yürümüştü yaşam yolculuğunda ve duygusal bir boşluk içinde sallanıp duruyordu.. Gittikçe eksildiğini hissediyor fakat elinden bir şey gelmiyordu.
Kendi tarihimize yapışmak istemiyorum çünkü dünya tarihinde yaşanmış gerçek dramaların bolluğu bize yakın..
Sinema dünyasında kavuşmalardan çok; sonu ayrılıkla biten aşklar anlatılır.
Doğu kültürümüzün kurallarını ihlal ederek "kan davası" dediğimiz olayları bile yok saydıran bu duygu değil mi?
Aşkın bedene ihtiyacı yoktur.
Mümkünse kaçarsın bile yakınlaşmaktan.
Korkarsın, aradaki büyü bozulur diye sessiz kalırsın.
Konuşamazsın.
Aşk salına salına içimizde korkusuzca dolaşır. Müdahale edemezsin. Kime çarpacak, kimin hayatını altüst edecek, kimi sevindirecek, kendisi karar verir.
Aşk cesur ve egoisttir. Plansız ve programsızdır. Kendisi seçer.
Bazen bir ömür beklersin, bir kere bile kapını çalmaz. Bazen bir gelir pir gider. Bazen de yaşamınıza öyle bir yerleşir ki; bir ömre sığdıramazsın.
Aşkın kural tanımadığı bir 1968 yapımı yerli bir film.
Edebiyatımızın en önemli isimlerinden Sait Faik Abasıyanık'ın "Menekşeli Vadi" adlı öyküsünden sinemaya uyarlanan Türk sinemasının değerli sanatçılarından İzzet Günay ve Türkan Şoray'ın oynadığı melodram bir hikayede; evli ve çocuklu Manav Halil'le, pavyonda çalışan Sabiha'nın gerçek bir aşk hikayesi sinemaya aktarılmıştı.
Acı ve tutkuyu bir arada yaşatan bu hikayenin sonucunda; yaşam şartları ne olursa olsun aşk yine kendi kurallarını ortaya koymuş, yapacağını yapmış, geride iki yaralı kalp bırakarak yaşatacağını yaşatmış ve egoist bir duygu olduğunu bir kez daha ispatlamıştı inkar edenlere inat...
Binlerce ilişkinin içinde kendisinin seçtiği fütursuzca boy gösteren bir "aşk" hep var. Sonuç ne olursa olsun kaybeden biz olsak da sonunda "o" kazanıyor. İlişki bitse de kafamızda bitmiyor. Kendisi bizi terk edip gidene dek onun esiri oluyoruz.
Peki İngiltere kraliçesi olmasına ramak kala, aşkı bir türlü bulamadığı sevgili kocası Prens Charles'ı iki oğluna rağmen terk edip sevdiği adama koşan Prenses Diana'ya ne demeli?
Taç; günümüzün genç kızlarının rüyası, prensesin kabusu olmuştu.. Maalesef hiçbir kural tanımayan aşk, aşktır.. Gerisi teferruat. Karşınıza çıkarsa yaşayın. Yoksa aramayın. Nasıl olsa o istiyorsa gelip kapınızı çalacaktır.
Ey aşk!... Doğru zamanda kapımızı çalsan, seni buyur etsek, ağırlasak, bizi üzmesen, yormasan gül gibi geçinsek ne olurdu?.. Evet belki çok iyi olurdu da, adı "AŞK" değil, başka bir şey olurdu.
Evet mutlu hafta sonları...
Aşkla kalın..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA