Ekonomik dengelerin güçleştiği, rekabetin artış gösterdiği, belirsizliklerin yoğun yaşandığı dönemlerde iş dünyasında hedeflere ulaşabilmek daha zordur. Kuruluşların verimliliklerini artırabilmeleri adına iç ve dış çevre koşullarına uyum sağlaması, çağın gerekliliklerine entegre olması, değişim ve yenilikleri takip etmesi temel kriterlerden birisidir. Global değişimlere baktığımızda; jeopolitik sorunlar, enflasyonla mücadele, çevresel- ekolojik faktörler, teknolojik vb. etkenler çalışma hayatının şeklini ve iş yapış modellerini etkilemektedir. Bunu bir yönetim yaklaşımına göre açıklayayım, örneğin PESTEL analizi. Bu analiz; Politik, Ekonomik, Sosyal, Teknolojik, çevresel Yasal etkenlere dayanmakta, organizasyonun iç ve dış çevresindeki faktörleri incelemek ve iş stratejileri oluşturmak için kullanılmaktadır. Bu analizi uygulayan şirketler iş sistemlerini bilimsel ve daha sağlam temellere dayandırmış olmaktadır. Haliyle verimlilik ile doğrudan ilişkilidir. Diğer taraftan verimlilik artırmaya yönelik çeşitli stratejiler ve kaynaklar vardır. Yine bunun başında takım çalışması gelmektedir. Çünkü verimliliğin kahramanları çalışanlarıdır. Yeteneği doğru yönetmek verimliliği garantiler.
ÇALIŞAN POTANSİYELİ
Bu bağlamda çalışanların potansiyelinin üst düzeye çıkarabilmesi, birbirinden güç alan ve birbirine güç veren takım kültürü ile mümkündür. Büyük başarılar güçlü takımlara bağlıdır... Çünkü yetenekler sinerji oluşturduğunda kolektif bir güç oluşturur. Fakat bu gücün kullanılması için doğru liderlik modeli uygulanması ve başarıyı destekleyecek unsurlara büyük ihtiyaç vardır. Takımların kapasitelerini açığa çıkarabilmesi için açık iletişim ve ilişki kültürüne, ortak amaç ve aynı paydada vizyona sahip olmaya, rol görev ve sorumluluk netliğine, sürekli gelişime, fikirlerin değere dönüştürülmesine, inovasyonun desteklenmesi gibi özgür alanlara ve hakkaniyetli bir ölçme değerlendirme sistemine ihtiyaç duyulmaktadır.
HEDEF BELİRLEME
Peter Drucker "Ölçemediğiniz bir şeyi yönetemezsiniz" der. Bu nedenle hedef belirlenirken SMART (Ölçülebilir, Ulaşılabilir, İlgili, Zamanlı) olmasına dikkat edilmektedir. Ancak pek çok şirkette çalışanlar rakamlarla performans ölçümünün yapılmasını çoğu zaman eleştirmektedir. Peki iş hayatında performans sistemi sadece sayısal verilere mi göre yapılmalıdır? Bence hayır. Çünkü çalışanların davranışlarını ve duygularını ölçmek kolay değildir. Buna literatürde bağlamsal (nitel) performans sistemi denilmektedir. Nicel performans göreve yönelik ölçülebilir sonuçları gösterirken, nitel performans çalışanların; iletişim becerisi, kişisel liderlik becerileri, takım arkadaşlarına desteği, kriz anlatındaki tutumu, etik ve ahlaki davranışları kapsamaktadır. Nitel kısım buzdağının görünmeyen en etkili hatta en önemli kısmıdır. Bir Mali işler Uzmanının belirli bir dönem içinde örneğin 3 ay içinde bütçeyi %95 doğrulukla hazırlaması ve bütçeye uyum sağlaması nicel performans iken, bütçe raporunu yönetime etkili bir şekilde sunarak, güvenilir bir kaynak olarak gösterilmesi, stratejik kararlarda rol alması nitel performanstır. Yine başka bir örnekle bir İşe Alım uzmanının işe alınacak kişilerin yani açık pozisyonun mülakatlarının belirlenen sürede kapatması nicel performans iken, mülakat sürecinde şirketi en iyi şekilde temsil etmesi, adaylarla kurduğu pozitif iletişim ve kurumsal itibarı artırması bir nitel performanstır.
DOĞRU SİSTEMLER
Nitel performans; 360 derece Geri Bildirim Sistemleri, Davranışsal Yetkinlik Envanteri gibi çeşitli yöntemlerle kolaylıkla uygulanabilmektedir. Doğru sistemler, doğru sorular doğru sonuçları da beraberinde getirmektedir. Çalışma hayatında verimliliğin artırılması için yöneticilerin doğru stratejiler geliştirmesi, etkili sistemler kurması ve çalışanların yeteneklerine uygun görevler vermesi kritik öneme sahiptir. Ayrıca, takım ruhunu ve işbirliğini teşvik eden bir organizasyon kültürünün oluşturulması başarıyı sürdürülebilir kılacaktır.
