Hakan Urgancı

Aslında beni mutlu etmek öyle kolay ki...

Sevgilisinden ayrılmış. İstemeye istemeye. Hayır, aslında öyle büyük bir olay olmamış. Sadece zamanla ufak ufak biriken şeylerin yarattığı o kocaman göl...
Kendi kafasında yarattığı ideal sevgilinin aslında' öyle' olmadığını fark ettikleri an gelmiş, belli ki...
Vücutları üzerindeki hormon bombardımanının kopardığı toz fırtınası dinince, bulundukları harabeyi görmüşler. İkisi de, sevgililerinin zannettiği gibi olmadığını, hiçbir zaman da 'o kişi' olmadığını kabule yanaşmıyor. İkisi de, yanılan olduklarını kabul etmek yerine, kandırıldıklarını düşünüyor.
Zaten öyledir o. İnsan uzun süre kendini kandırmış ise, bunu itiraf etmek yerine aynı acıyı daha uzun süre yaşamayı yeğler. Kendini kandırmasından bir mağduriyet çıkarır ayrıldığında. Dert yandığı en yakın arkadaşına da düşük omuzlarla gider ve sevgi dilenir. O mağduru oynar ezik beden diliyle.
Kahveler içilir. Havadan sudan sohbet, ziyarete gidilen arkadaşın hayatına dair usulen sorulan birkaç soru ve yalancıktan bir neşenin ardından, gelen aşk mağduru hemen beden dilini değiştirir, ses tonunu alçaltır ve başlar.
"Aslında beni mutlu etmek o kadarrrr (r'nin üzerine basılacak) kolay ki !" İsterseniz sorun, onu nasıl mutlu edeceğinizi.
"Yani ne bileyim..." ile başlayan cümle, ardı ardına basit beklentilerin sıralanmasıyla devam eder.
Dinlediğinizde, gerçekten de basit görünür karşıdaki kişinin işi. Üstelik doğru da söylüyordur. Gerçekten de beklentisi bu kadardır, sevgiliden.
Misal, kavga mı ettiler? Tartışmayı bitirmek için söyleyeceğiniz cümleleri bile anlatır. "Hayatım bak, bebeğim. Sen çok haklısın ama ben de kendimi şöyle hissediyorum. Acaba nasıl bir çözüm bulsak? Gel biz bu işi bir konuşalım, bir tanem..." Ne kadar kolay, değil mi?
Tamam da, sor bakalım sevgilisine. Onu al bir de karşına!
Gördün mü? Herkes mağdur, herkes kendi çapında haklı. Sor bakalım ona, kendisini nasıl tanımlıyor? Bu güne kadar bir Allahın kulu, kendini "Yalnız sevgilimin Allahı var, ben de zor insanım." diye tanımlıyor mu? Sorsan herkes geçimi kolay insan. Sorsan, herkesi mutlu etmek o kadar kolay ki...
İyi de kardeşim, sana tam da senin istediğin gibi, istediğin gramajda, istediğin tabakta servis yapılsa, tabii ki herkes mutlu olur kolayca. Bu dünyaca ünlü bir şefi restoranında ağırlamaya benzer. Şef hiçbir şeyinizi beğenmez, dudak büker. Siz de şefi suçlarsınız. Oysa ona göre aslında ona yemek beğendirmek o kadar kolaydır ki. Eğer eti silkelediğinizde kemikten ayrılsaydı, hamur işi kıtır kıtır olsaydı, fırındakileri tam 400 derecede pişirmiş olsaydını, tabakta renk dengesi sağlamış olsaydınız, yerel malzemeleri devrimci bir dokunuşla yeniden tasarlamış olsaydınız kolaylıkla beğenecekti tabağınızı...
İyi de bunu söyleyen kim? Dünyaca ünlü şef. Ne istediğini biliyor, kendi kolaylıkla uyguluyor. Herkes kendi arzuları konusunda gurme bir şeftir, ve uygulaması çok kolaydır. İyi de kardeşim, o sana kolay!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.