Bu köşeden kaç kez yazdığım, söylediğim iki şey vardı: Süleyman Demirel'in DP'yi yeniden ele geçirmek istemesinin nedeni siyaset yapmak değildi. Ya neydi? İki amacı vardı: Birincisi Ergenekon davasında sanık olmaktan korkuyordu. İkincisi: Kardeşlerini banka hortumlama davasında yargının elinden kurtaran Haberal'ı içerden çıkartmak istiyordu. Bunun için elinin altında bir parti bulunsun istedi. Başına da Hüsamettin Cindoruk gibi bir çata patçıyı getirip oturttu. Ama Demirel'in anlamadığı bir şey vardı. Bir, Türkiye eski Türkiye değildi, iki, Demirel Deniz Baykal'a çok güveniyordu. Bir taraftan çata patçı Cindoruk, diğer taraftan kaos ortamı mucidi Deniz Baykal, Silivri'deki yargı sürecini tarumar edeceklerdi. Ama Baykal'ın başına gelen kaset kazası aslında Demirel'in bütün planlarını altüst etti. Bana göre Demirel için DP o andan itibaren anlamsızlaşmıştır.
İkinci söylediğimi hatırlatayım: Cindoruk'un hiç ciddiye alınacak biri olmadığını ben Sayın Aydın Menderes'ten öğrendim. Sayın Menderes bu adamların ruhunu bilir. O nedenle de bu zavallı DP'nin Cindoruk elinde telef olacağını bu köşede kaç kez yazdım. Kurduğum cümleyi dün gibi hatırlıyorum: "Cindoruk bir parti tasfiye memurudur, tüm hayatı boyunca bu işin dışında yaptığı bir siyaset yoktur." Şimdi bakın bakalım geldiğimiz noktaya, ortada DP diye bir varlık kalmış mı?
***
İzmir'in müstafi DP İl Başkanı son kongreden sonra bir açıklama yaptı. O açıklama tarihi bir belgedir. Ne dedi Fatih Dalan? Aynen aktarıyorum: "Demirel bize Rıfkı Serdaroğlu'nu ve Salih Uzun'u desteklememizi istedi." Ancak delege, Demirel'in gösterdiği adayları değil başka diyarlardan gelmiş bir adayı daha ciddi, daha onurlu, daha gelecek vaat eder buldu. Bunun adı, başta Demirel olmak üzere, Cindoruk ve ne kadar şürekası varsa, külliyen ve ebediyen tasfiyesidir. Artık yüzde 1'lik bir parti bünyesi bile bu adamları kabule şayan bulmuyor, varlıklarından rahatsız oluyorlar, bir arada bulunmak istemiyorlar, gelinen durum kısaca budur."
***
Bu ibretlik tasfiye olayına tarih penceresinden bakmak en iyisi. Bir kere yaşadığım ömür ve tanık olduğum hadiseler bana bir gerçeği öğretti: Siz ayağınızı doğru bir yere basmışsanız, kalbinizdeki inancı kirletmemişseniz, sizi ipe de çekseler gönüllerde daha da büyüyerek yaşıyorsunuz. İşte Merhum Menderes.
Veya, davanızı dünyalık işlere peşkeş çekerseniz, sizi ikbal koltuklarına taşıyan insanların değer yargılarını çiğner geçerseniz, karışık işlere bulaşırsanız daha yaşarken yok olup gidiyorsunuz. İşte size örnekler!
Türk siyasi tarihinin en ibretlik vakasıdır bu!
