Bu köşede üç sene evvel Aktüel Tarih'in ilk sayısını gördükten sonra "Tarih dergiciliğinde yeni bir çığır: AKTÜEL TARİH" başlıklı yazımda şunları yazmışım: "Tanzimattan beri fikir hayatımıza yön veren materyalist-pozitivist dünya görüşü tarihe bakışımızı da etkiledi. Böylece tarih büyük güçlerin savaşı, entrikalar yumağı ve kuru olaylar zinciri olarak görüldü. Bu içi boşaltılmış, ruhu soyulmuş bir anlayıştır. Popüler tarih dergileri de genellikle seküler bir çizgi taşır."
Aktüel Tarih'in bu ilk sayısındaki içerikle farklı bir yolda olduğunu "Ta baştan beri halkımızın büyük kesiminin duygu ve inançlarını besleyen manevi-tasavvufi alana ait kabuller, inanışlar ve menkıbelere önem verdiğini; dergideki yazılarda bu anlayışın tarih bilimiyle hal hamur edilip, böylece bilimsel kuruluğu aşarak duygu ve heyecanları besleyen, maşeri kültürü kucaklayan bir üslupla sunulduğunu" belirtmiştim.
Bunun üzerine derginin genel yayın yönetmeni Mehmet Hakan Kekeç telefonumu bulmuş beni aradı. Çok samimi duygularla teşekkür etti. "Tam da bizim görüşlerimizi dile getirmişsiniz, hatta düşündüklerimizi bizden daha iyi ifade etmişsiniz" diyerek iltifatta bulundu. Sonraki sayılarda benim de birkaç yazım çıktı.
Ama derginin bütün sayılarının aynı kalite ve seviyeyi yakalayamadığını görüp üzüldüğüm oldu. Koskoca Turkuvaz Yayıncılık içinde Aktüel Tarih'in kurumsal bir kimlik kazanamadığı şüphesine bile kapıldım. Neyse ki derginin son sayısı bu şüphemi dağıttı. 13. sayı "Sarı Saltuk" konusunu işlemiş. Gerçekten iyi hazırlamışlar, konunun uzmanları ve ilgililerini bularak çok değerli yazılar temin etmişler. İlk defa 162 sayfalık büyük boy bir dergideki bütün yazıları baştan sona okudum.
SARI SALTUK
Sarı Saltuk, Anadolu Selçukluları zamanında, başlangıçta Sinop'ta, daha sonra Tuna kıyılarında bulunur. Burada 40 yıl Rumeli'yi İslamlaştırmayı başlıca gaye edinir. Yabancıların dillerini iyi bilir, çeşitli kimselerin kılığına bürünür, her yere girip çıkar. Efsanevi bir hayat hikayesi vardır. Gayesini gerçekleştirmek üzere cenazesi bile vazife görür, vasiyetine göre, ölünce yedi tane tabut hazırlanarak, her biri küffar diyarında çeşitli yerlere gönderilip oralarda defnedilir. Nitekim bugün Balkanlar'da ona ait çok sayıda türbe ve makamlar bulunmaktadır. Menkıbeye göre bu efsanevi şahsiyet Asya'dan Ahmed Yesevi tarafından gönderilmiştir. Yeni ulaşılan kaynaklara göre Saltuk Rifaidir.
SALTUKNAME
Sarı Saltuk'un hikayelerini Saltukname isimli kitaptan öğreniyoruz. Bunu Cem Sultan'ın emriyle Ebu'l-Hay Rumi derlemiştir. Saltukname'ye yansıyan ruhtan anlıyoruz ki, 13 ila 15. yüzyıllarda Balkanlar ve Anadolu'daki insanlarımızda müthiş bir i'lay-ı kelimetullah aşkı, büyük bir fütuhat ruhu, gazi-derviş veya alp-eren dediğimiz tiplerin ete kemiğe bürünmüş idealizmi, tasavvuftan kaynaklanan gönül zenginliği ve dört başı mamur bir İslam ahlakı hakim ve yaygın durumdadır.
Hasan Aktaş yazısında Sarı Saltuk'un edebiyatımızdaki yansımalarını incelemiş. Maalesef bu alanın zayıf olduğu görülür. "Geldikdi bir zamanlar Sarı Saltık'la Asya'dan / Bir bir Diyar-ı Rum'a dağıldık Sakarya'dan" diyen Yahya Kemal'in fazla takipçisi olmamıştır.