Sanırım 9 yıl önce falandı.
"Şu özgürlükler ülkesi nasıl bir yermiş" diyerek Hollanda'nın başkenti Amsterdam'a gitmiştim...
Otelden çıkıp, kentin ünlü turistik yerlerine doğru yürümeye başladım.
Havada, tarifi imkansız bir koku...
Ve merkeze yaklaştıkça artıyor...
"Ne kokusu bu böyle?" dediğimde "Uyuşturucu" cevabını alınca şoke olmuştum.
"Yok artık daha neler! Uyuşturucu serbest diye, havaya da mı püskürtüyorlar" dedim ama o sırada bankta oturmuş bir kadını görünce, "havaya püskürtme" tezimin çok da yanlış olmadığını anladım...
Ben hayatımda böyle "kendinden geçerek" sigara için birini görmemiştim!
"Yahu, biz burada biraz daha gezersek, Türkiye dönüşünde AMATEM'e yatarız" dedim ama yapacak bir şey yoktu elbette, geldik, gördük, gezeceğiz!
Burası Amsterdam, buradan çıkış yok!
Yaşasın özgürlük!
Biliyorsunuz Hollanda'da suç oranı o kadar düşük ki, 2013 yılında 19 hapishane kapatıldı.
Sebep?
Hapishaneye atacak adam bulamadılar!
Tabii bu, Hollanda'da yaşayanların "iyilik perisi" olmasından kaynaklanmadı.
Ortada "suç" diye tanımlanan pek bir şey bırakmayınca, otomatikman "suçlu" da bulunamadı.
"İnsan kazanma" hedefiyle, "suç" kavramı ortadan kaldırıldı.
Uyuşturucu kanunu gevşetildi, ceza yerine rehabilitasyon hedeflendi vs...
Yürümeye devam ettim...
İnsan yeni geldiği bir yerde etrafına bakınıyor...
Yollar, binalar, caddeler nasılmış derkeeeen, Amsterdam'da özgürlüğün sınırlarının tamamen kaldırıldığını gördüm!
Tuvaletler, yolun ortasında ve camekanlı!
Kimsenin gizlisi, saklısı yok!
Umumi tuvalet kavramı biraz değiştirmişler!
Özgürüz ya...
Özgürlük her yerde!
O bitti, yolda yürüyen bir kadın polis gördüm...
Ve karşıda hani bizim "apaçiler" diye tanımladığımız bir grup genç...
Gençler, kadın polisin etrafında yürümeye başladılar.
Hatta birisi el şakası yaptı!
"Şimdi kıyamet kopacak" derken, kadın polis gülümseyip gitti!
Onlar da eğlenmeye devam ettiler...
Hata rotayı biraz bana doğru kırdılar fakat benim "özgürlüğüm sınırlıydı" ve kadın polis kadar "cici" olmayabilirdim!
Neyse ki gittiler!
Yürümeye devam ve ünlü Red Light...
Adamlar, böyle bir yeri bile "turizm" amaçlı olarak kullanıyordu....
Turist aileler, karılarını, kocalarını, çocuklarını elinden tutup, Red Light'ı arşınlıyordu...
Eh biz de tabii!
Özgürlükte nirvanaydı!
Buraya kadar özgürlüğün kitabını yazıyorlar değil mi!
E hadi gelelim Hollanda'nın bugününe...
Sahiden özgürlermiymiş!
İnsan, oradaki ortamı gezip, gördükten sonra şunu sormadan edemiyor:
Sizinki nasıl bir özgürlük anlayışı ki, kişilere, kurumlara ve ülkelere göre değişebiliyor!
Nasıl bir özgür ülke ki, bir başkasının "özgürlüğünü" kısıtlıyor...
Nasıl bir özgürlükse, "suç" ve "suçlu" kavramı bir anda değişebiliyor...
Nasıl bir özgürlükse, kimseye saldırmayan, herhangi bir şiddet eğiliminde bulunmayan birini yerlerde sürükleyebiliyor...
Ve nasıl bir özgürlükse, yere düşmüş birine polis köpeğinin saldırmasına, ısırmasına izin veriyor...
Ortaya çıkan portre şu değil mi?
En çok "özgürlük" çığlıkları atanlar, tarih resminin bir yerinde mutlaka "elindeki kanla" çizilmiştir!
Güney Afrika'daki sömürgeciliğini unutan Hollanda...
Özgürlüğü, "çifte standartlı" uygulayan Hollanda...
İşte bu nedenle, senin özgürlüğün "genetiği ile oynanmış organizma" gibi Hollanda!
Özgürlük masken düşünce, ortaya geçmişteki "acımasız" yüzün çıkıyor...