• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
ŞEBNEM BURSALI

Kavakçı'dan bugüne...

sebnem.bursali@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 01.11.2013, 00:00
Tarihlerin 2 Mayıs 1999'u gösterdiği gün; neredeyse 20 saat TBMM'de görev yapan bir gazeteci olarak hissettiklerimi şu an bile net hatırlıyorum. Kızgınlık, öfke, bıkkınlık. Hatta; her şey o kadar süfliydi ki; o günden geriye sadece utanç kaldı...
Siyaseten konunun bir tarafı olmamakla birlikte; cinsiyet üzerinden elbette tarafıydım. Kadın olarak, Merve Kavakçı'nın yerine kendimi koyamadım bile. Siyasetin bu denli kirlendiği, kadın üzerinden bu denli hoyratça uğraşıldığına ilk olarak o gün tanık olmuştum. O günkü atmosferin, bugünkü normalleşme sürecine hiç de yakın olmadığını da kayıtlara geçirmem gerek.
Gelelim bugüne, ya da dünkü TBMM'ye. 4 AK Partili kadın milletvekilinin türbanlarıyla Meclis Genel Kurulu çalışmalarına devam etme kararını, 29 Ekim resepsiyonu için gittiğim Ankara'da iki genel başkanla konuşma fırsatım olmuştu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "bireysel özgürlük" kapsamında gördüğünü söylediği türbanla Genel Kurul çalışmalarına girme konusunda partisinin grup kararı almayacağını ve hem AK Parti hem de kendi grubunda bireysel olarak bu konunun "tırmandırılmasına" karşı olduğunu açık şekilde ifade etmişti. Nitekim; kendisinin bizzat kadın milletvekilleriyle yaptığı görüşmede bu hassasiyetini açıkça ifade ettiğini biliyoruz.

Kılıçdaroğlu ve Bahçeli ne dedi?
Bu konuyla ilgili Salı günü Ankara'da görüştüğüm diğer lider, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli idi. Bahçeli, çok açık bir ifade ile; bugün gelinen noktadan memnuniyetini belirtti ve 2002 yılında Antalya milletvekili seçilen Nesrin Ünal'ın Genel Kurul çalışmalarına girerken başörtüsünü çıkardığını hatırlatıp; "Bugün olsaydı Nesrin Hanım'a başörtüsünü çıkarmamasını söylerdim" dedi. Bugünkü siyasi ortamın buna daha hazır olduğunu söylemesi de, bu sözünün gerekçesiydi.
Gelelim; dünden itibaren gelişenleri bugün itibarıyla nasıl değerlendirmemiz gerektiğine...
Ben öncelikle olayı 3 bölümde ele almayı tercih ediyorum;
Birincisi siyasetin demokratikleşmesi ki; burada yeni Anayasa çalışmaları, Demokratikleşme Paketi, demokratik haklar gibi kamuoyunda tartışılan konuların işlendiği süreç var.
İkincisi; özgürleşme ki; burada Kürt açılımından tutun da, Alevi paketi ve nihayet 30 yılı aşkın süredir siyasetin gündeminde olan başörtüsü konusundaki süreç.
Ve nihayet üçüncüsü; imar ve inşa hareketi ki; 3. Köprü, yeni havaalanları, Marmaray gibi Türkiye'nin dört bir yanında süren yapılanma hareketi ve sürecini kapsıyor.

Demokratik sürecin sonu
Tüm bu 3 evre 1923'de Cumhuriyet ile başlayıp 1950'de çok partili dönemle taçlanan nihayet siyasetin koalisyon dönemlerinde en dibe vurduğu ve artık 2002 ile yeni bir dönemin başladığı süreç ile dönüm noktalarını yaşadı. Demokrasi olmadan ekonomik taçlanmanın da tamamlanamadığını gördük.
Bugün üçüncü günündeki yeni küresel dünyada İzmir üzerinden Türkiye'nin önümüzdeki onlarca yılının ekonomik dönüşümünün konuşulduğu 5. İzmir iktisat Kongresi'nin zamanlaması çok doğrudur.
Siyasetin demokratikleşmesi sürecinde belirttiğim Anayasa değişiklik paketi ve hak ve özgürlüklerin konuşulduğu paketler de işte ekonomik dönüşümün konuşulmasının doğru zamanlamasının, demokratikleşme sürecinin karşılığıdır.
Demokratikleşme sürecinin sancılarını doğal karşılıyorum. Elbette destek kadar direnç de olacaktır. Ancak; bunun belli bir zümreye veya kesime algılanmasını da doğru bulmuyorum.
Bugün türbanıyla Meclis Genel Kurul çalışmalarına katılabilen kadın parlamenterlerle bitmiyor bu süreç, ya da bitmemeli. Bireysel hak ve özgürlüklerin sembol niteliğindeki türban konusundaki tartışmanın artık bitmesi; bundan sonraki her bireysel hak ve özgürlük için bir başlangıç sayılmalı. Burada; dün Genel Kurul'da gösterdiği tutumdan dolayı muhalefet partilerinin temsilcileri, en az iktidar partisi kadar tebriği haketmiştir.
Bundan sonra hükümetin atacağı tüm adımlarda, muhalefetin daha çok görüş ve desteğini araması sürecinin de başladığına inanıyorum ben.
Yine tekrarlıyorum; türban; bireysel hakların en önemli sembolü haline gelmişti ve en önemli sembol artık bugün normalleşmiş görünüyor.
Siyasetçisiyle, sivil toplum örgütü ve tüm kurumlarıyla Türkiye bu fırsatı ve süreci en iyi şekilde değerlendirmelidir...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA