Ne zaman rastlasam izlemekten ve ne zaman izlesem ağlamaktan kendimi alamadığım bir film "Babam ve Oğlum". Daha geçenlerde Türkmak'ta rastladım, oturup baştan sona seyrettim ve ağladım. İki gün önce de Kanaltürk'te rast gelince yine oturup seyrettim ve yine hüngür hüngür ağladım.
Filmde insana dokunan çok husus var. Hemen hemen hepimizin yaşadığı kendini bulma/sorgulama arayışı ve bununla beraber gelen kuşak çatışması, hayal kırıklıkları... Ama en çok da doğarken annesini kaybeden küçük çocuğun bir de babasız kalacak olmasını bilmenin dayanılmaz hüznü yakıyor içimizi.
İster istemez insanın aklına neredeyse her gün sayıları giderek artan babasız kalan çocuklar geliyor. Hayatlarının baharında hayata veda eden şehitlerimizin küçücük çocukları. Kimi henüz anne karnında, kimi yeni doğmuş, kimi emekleyen, kimi yeni koşmaya başlayan çocuklar.
HAYAT DEVAM ETMİYOR!
Bu satırları yazarken bile gözyaşlarımın akmasına engel olamıyorum ama benim için hayat devam ediyor. Onlar içinse etmiyor.
Diyarbakır'da şehit olan polis memuru Tansu Aydın'ın ablası söylüyor bu cümleyi röportajı yapan Ayşe Arman'a: "Sizin için hayat devam ediyor ama bizim için etmiyor!" diyor.
Nasıl etsin ki? Sevdikleri insan; oğulları, kardeşleri, kocaları, babaları yok artık! Bir daha gelmeyecek. Bir daha yanlarında olmayacak. Sarılamayacaklar, birlikte gülüp eğlenemeyecekler.
Gel de bunu dedesinin "Baban Süpermen oldu, göklerde uçuyor" diyerek avutmaya çalıştığı toruna anlat. Filmdeki çocuk da anlamıyor zaten. "Bana ne. Uçmasın, yanıma gelsin" diyor haklı olarak.
ÖLÜM VE ÇOCUKLAR
Ölümü nasıl anlatacağız bu çocuklara? Nasıl izah edeceğiz teröre kurban verdikleri babalarını bir daha göremeyeceklerini?
Küçücük çocuklar tabutların başında babalarının resmini görünce şaşırarak "Aaa babam!" diyorlar, aylardır göremedikleri için çok özledikleri babalarının resimlerini öpüyorlar, ne olduğunu anlayamadıkları bir töreni izliyorlar.
Nasıl söylenecek o çocuklara babalarını bir daha göremeyecekleri? O çocukların psikolojisi ne olacak? Nasıl tutunacaklar hayata?
Yaklaşık iki aydır onlarca evde gözyaşı dinmiyor. Hayat devam etmiyor. Çocuklar, eşler, analar ve babalar ağlıyor.
Bir de evinin önünde oynarken veya ekmek almaya giderken öldürülen çocuklar var. PKK'lı teröristler tarafından evlerinin önüne döşenen mayının patlaması sonucu ölen 12 yaşındaki Fırat gibi...
Onun anne-babası da, "Keşke o yaşasaydı da biz ölseydik" diyorlardır ama ne ana-babaların ölmesini istiyoruz ne de çocukların.
Adil olan, herkesin yaşam hakkını sonuna kadar kullanması. Bir ihmale, bir saldırıya, bir kazaya kurban gitmemeleri. Ecelleriyle ve sırası geldiğinde hayata veda etmeleri. Bunu gerçekleştirebilmek, barışı sağlayabilmek çok mu zor?