Kadın olmak zor bu toplumda ama erkek olmak da hiç kolay değil! Şaka yapmıyorum. Gerçekten zor işleri...
Geçen akşam televizyonda yayınlanan bir evlilik programında, erkeklerin hayaller ve gerçekler arasında bocaladıklarını görünce, kendileriyle nasıl bir çelişkiye düştüklerini ve aile baskısı altında nasıl bunaldıklarını bir kez daha anladım.
Kadınla erkek arasındaki kavgaların en büyük nedenlerinden biri bu giyim-kuşam meselesi.
Flört etmeye başlar başlamaz, kadının giyimine karışma hakkını elde ettiklerini düşünüyorlar.
Bu konunun beni nasıl çileden çıkardığını bu kez yazmayacağım. Bu kez erkeklerden yanayım. Ve onların gözüyle bakmaya çalışıyorum bu mevzuya.
İşte sevgilisi olan bir erkek için olmazsa olmaz kurallardan biri, sevgilisinin giyimine karışmak.
Mini etek giymesini istemiyorlar mesela.
Vücut hatlarının belli olmasını da. Dekolte tabii hiç olmayacak. Göğüs çatalı falan asla gözükmeyecek.
Aslında beğeniyorlar askılı mini elbiseleri veya tayt gibi pantolonları, v yakalı bluzları.
Mesela evlenecek yaştaki erkeklerin hemen hepsi Adriana Lima hayranı. Lima da hanım hanımcık giyinen bir kadın değil hepimizin bildiği gibi.
KARIŞMA HAKKI
Televizyon kanallarımızda habire dönen reklamlar sayesinde ezberlediğimiz görüntüler hafızamızda. Erkekler de o halini beğeniyorlar işte. Onun hem çocuksu hem kadınsı, hem seksi hem de masum halini beğeniyorlar.
Gelin görün ki, içinde yaşadıkları toplum, evlenecekleri kadının böyle giyinmemesi gerektiğini empoze ediyor. Dolayısıyla olur da Adriana Lima bile evlenecek olsalar, giyimine karışacaklar ve Lima'yı Lima olmaktan çıkaracaklar.
Adriana giyimine karışılmasını anlayabilir mi ya da kabul eder mi, orası ayrı bir konu ama bizim kadınlarımız bunu kabullenmeye zorlanıyor. Hatta bunun doğru olduğuna ve olması gerektiğine inandırılıyorlar. Televizyon programları da farkında olarak veya olmayarak bunu yapıyor. O programlara katılan kadınlar da bunu savunuyor.
Biz kadınları bırakıp erkekleri anlamaya çalışalım yine. Bir tarafta hayaller bir tarafta gerçekler, dedik ya. Beğendikleri kadının, beğendikleri gibi giyinmese yüzüne bile bakmayacaklarının farkındalar. Hatta dikkatlerini bile çekmeyecekti. İşte şimdi de başkasının dikkatini çekmemesini istiyorlar. Çünkü başka erkeklerle rekabete girmek istemiyorlar.
GÜCÜ YETENE
Kadının kurdunun kadın olduğu söylenir hep ama erkeklerin de birbirleriyle pek dost olduğu söylenemez. En yakın arkadaşlarına bile güvenmezler sevdikleri kadın söz konusu olduğunda. O yüzden giyimine karışmayı ve eve kapamayı tercih ederler.
Tersi söz konusu olduğunda onlar da toplumsal baskıya maruz kalıyorlar zira. Başta aileleri ve yakın çevreleri olmak üzere tüm toplum, bir kadına sözünü geçiremediği için üstüne gelmeye başlıyor. Onaylanmak ve kabul görmek için istemediği şeyleri yapmak zorunda. İstemediği bir kişiliğe dönmek zorunda.
Ve haklı olduğuna kendini inandırmak zorunda.
Programdaki erkeğin tavrı da buydu işte.
Uzun bir gömlek elbise giyen, üzerine uzun kollu ve bol bir kazak geçiren, altına da kalın çorap tayt, dizlerine kadar gelen çorap çizme giyen, aslında ne vücut hatları ne de bacağı görünen sevgilisine, "giysini değiştir!" ültimatomu verdi. İsteği kabul görmeyince, elindeki yumurtayı kırıp üzerine sürdü ki, öyle oturmak zorunda kalmasın.
Eleştirilince de aslında tepkisinin sözünün dinlenmemesine olduğunu açıkladı. Aslında kavgası kendisiyle. Ailesine sormadan sevdiği kadına evlilik teklifinde bulunup yüzük taktığı için eleştirilmesinin acısını sevdiği kadından çıkardı. Sevdiklerinin kendisine yaptığı baskıyı, o da sevdiğine yaptı. Gücü yetene...