Maçtan saatler öncesi Doğanlar Stadı'nın kıyısında, onlarca arkadaşıyla piknik yapan oğlum, karşılaşmanın neticesinin, ne olabileceğini soruyor telefondan merakla... Göztepe'de, Scarione ile Jahovic'in en büyük eksiklik olduğu, son üç haftada bir düşüş yaşadığı ve bu nedenle seyirci avantajına rağmen mutlu bir sonucun zor olabileceğini iletiyorum kendisine... Amman ne kızgın!.. Aldığım yanıt aynen şöyle; 'Hadi yaa Meto!' Beşiktaş'ta, Şenol Hoca'nın telaşını... Caner konusunun, iç karışıklık yarattığını! Hafta içi çıktığı Şampiyonlar Ligi'nde, Talisca'yı oyuna geç alma zaafını ve oyuncu değişikliklerindeki yaptığı yanlışların, belki de Göztepe'nin lehine dönebileceğini söyleyecem, kızdı ya, laflarımı tıkadı ağızıma! İlk beş dakikalık periyot, hayli enteresan... Halil'in sağdan ısrarları ve bu arada Castro'nun inanılmaz şutunu Fabri'nin kurtarışı, bu anlarda Göztepe adına ciddi şansızlıktı, hemen başlarda... Ardından Babel'in ortasına Talisca, öyle bir kafa vurdu ki, Beto'ya sadece topu ağlardan çıkarmak kaldı!
TARAFTARA ÜZÜLDÜM
Sonrasına dönersem... Beşiktaş, kötü alışkanlık edindiği eskii gibi hep fabrika ayarlarına dönüyor. Her karşılaşmada, hep ayrı aktörler rol alıyor ve diğerleri sadece idare ediyor. Dün akşam da golün ardından Fabri, Atiba, Tolgay, Adriano ve zaman zaman Gökhan'ın adını duyduk, çoğu zaman! Yani; gecenin en çalışkan, bu nöbetçi çavuşlarının(!) Kartallar, uykuya dalan o geri kalanlar yüzünden Göztepe, beraberliği yakalayabilirdi, bana göre..
Kime 'iyi' diyeceğim, kimin saçını okşayacağım, kime tokat atacağım bir ilk yarıyı, nasıl eleştireceğimi düşünürken, ikinci kırkbeşin başlangıcında Babel'in tabelayı ikilemesiyle, canhıraş bağıran taraftarların dışında, gardı düştü Göztepe'nin!
Cenk'in golüyleyse, abondene olmalarına üzüldüm, Doğanlar'da...
Akşam akşam, Tamer Hoca'dan özel bir rica... Göztepe adına, lig başlarken "erken forma girmek" iddialarım vardı, çevremdekilerde kızdı. Ne olur yanılayım!
En azından, gelecek hafta yanılt beni!
